5543 |
577 |
74 |
48 |
29 |
فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ |
femâ tenfe`uhüm şefâ`atü-şşâfi`în. |
Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez. |
So there will not benefit them the intercession of [any] intercessors. |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5544 |
577 |
74 |
49 |
29 |
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ |
femâ lehüm `ani-tteẕkirati mü`riḍîn. |
Öyleyken, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar? |
Then what is [the matter] with them that they are, from the reminder, turning away |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5545 |
577 |
74 |
50 |
29 |
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ |
keennehüm ḥumürum müstenfirah. |
Aslandan ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler. |
As if they were alarmed donkeys |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5546 |
577 |
74 |
51 |
29 |
فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍ |
ferrat min ḳasverah. |
Aslandan ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler. |
Fleeing from a lion? |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5547 |
577 |
74 |
52 |
29 |
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً |
bel yürîdü küllü-mriim minhüm ey yü'tâ ṣuḥufem müneşşerah. |
Hayır; her biri önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini ister. |
Rather, every person among them desires that he would be given scriptures spread about. |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5548 |
577 |
74 |
53 |
29 |
كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ |
kellâ. bel lâ yeḫâfûne-l'âḫirah. |
Hayır; daha doğrusu ahiretten korkmazlar. |
No! But they do not fear the Hereafter. |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5549 |
577 |
74 |
54 |
29 |
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ |
kellâ innehû teẕkirah. |
Hayır; şüphesiz bu Kuran bir öğüttür. |
No! Indeed, the Qur'an is a reminder |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5550 |
577 |
74 |
55 |
29 |
فَمَن شَاءَ ذَكَرَهُ |
femen şâe ẕekerah. |
Dileyen kimse öğüt alır. |
Then whoever wills will remember it. |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5551 |
577 |
74 |
56 |
29 |
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ |
vemâ yeẕkürûne illâ ey yeşâe-llâh. hüve ehlü-ttaḳvâ veehlü-lmagfirah. |
Allah dilemeksizin öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha layıktır ve bağışlamaya daha ehildir. |
And they will not remember except that Allah wills. He is worthy of fear and adequate for [granting] forgiveness. |
Sayfa 577, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5552 |
577 |
75 |
1 |
29 |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ |
lâ uḳsimü biyevmi-lḳiyâmeh. |
Kıyamet gününe yemin ederim. |
I swear by the Day of Resurrection |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5553 |
577 |
75 |
2 |
29 |
وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ |
velâ uḳsimü binnefsi-llevvâmeh. |
Ve nedamet çeken nefse yemin ederim. |
And I swear by the reproaching soul [to the certainty of resurrection]. |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5554 |
577 |
75 |
3 |
29 |
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَلَّن نَّجْمَعَ عِظَامَهُ |
eyaḥsebü-l'insânü ellen necme`a `iżâmeh. |
İnsan, kemiklerini bir araya toplayamayız mı sanıyor? |
Does man think that We will not assemble his bones? |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5555 |
577 |
75 |
4 |
29 |
بَلَىٰ قَادِرِينَ عَلَىٰ أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ |
belâ ḳâdirîne `alâ en nüsevviye benâneh. |
Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz. |
Yes. [We are] Able [even] to proportion his fingertips. |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5556 |
577 |
75 |
5 |
29 |
بَلْ يُرِيدُ الْإِنسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ |
bel yürîdü-l'insânü liyefcüra emâmeh. |
Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: "Kıyamet günü ne zamanmış! " der. |
But man desires to continue in sin. |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5557 |
577 |
75 |
6 |
29 |
يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ |
yes'elü eyyâne yevmü-lḳiyâmeh. |
Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: "Kıyamet günü ne zamanmış! " der. |
He asks, "When is the Day of Resurrection?" |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5558 |
577 |
75 |
7 |
29 |
فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ |
feiẕâ beriḳa-lbeṣar. |
Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der. |
So when vision is dazzled |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5559 |
577 |
75 |
8 |
29 |
وَخَسَفَ الْقَمَرُ |
veḫasefe-lḳamer. |
Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der. |
And the moon darkens |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5560 |
577 |
75 |
9 |
29 |
وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ |
vecümi`a-şşemsü velḳamer. |
Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der. |
And the sun and the moon are joined, |
Sayfa 577, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |