5601 |
579 |
76 |
10 |
29 |
إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا |
innâ neḫâfü mir rabbinâ yevmen `abûsen ḳamṭarîrâ. |
Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız derler. |
Indeed, We fear from our Lord a Day austere and distressful." |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5602 |
579 |
76 |
11 |
29 |
فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا |
feveḳâhümü-llâhü şerra ẕâlike-lyevmi veleḳḳâhüm naḍratev vesürûrâ. |
Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir. |
So Allah will protect them from the evil of that Day and give them radiance and happiness |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5603 |
579 |
76 |
12 |
29 |
وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا |
vecezâhüm bimâ ṣaberû cennetev veḥarîrâ. |
Sabırlarının karşılığı, cennet ve oradaki ipeklerdir. |
And will reward them for what they patiently endured [with] a garden [in Paradise] and silk [garments]. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5604 |
579 |
76 |
13 |
29 |
مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا |
müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ. |
Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler. |
[They will be] reclining therein on adorned couches. They will not see therein any [burning] sun or [freezing] cold. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5605 |
579 |
76 |
14 |
29 |
وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا |
vedâniyeten `aleyhim żilâlühâ veẕüllilet ḳuṭûfühâ teẕlîlâ. |
Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır. |
And near above them are its shades, and its [fruit] to be picked will be lowered in compliance. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5606 |
579 |
76 |
15 |
29 |
وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا |
veyüṭâfü `aleyhim biâniyetim min fiḍḍativ veekvâbin kânet ḳavârîrâ. |
Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kaseler dolaştırılır. |
And there will be circulated among them vessels of silver and cups having been [created] clear [as glass], |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5607 |
579 |
76 |
16 |
29 |
قَوَارِيرَ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا |
ḳavârîrae min fiḍḍatin ḳadderûhâ taḳdîrâ. |
Billurları gümüş gibi parlaktır, onları ölçüp ölçüp dağıtırlar. |
Clear glasses [made] from silver of which they have determined the measure. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5608 |
579 |
76 |
17 |
29 |
وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا |
veyüsḳavne fîhâ ke'sen kâne mizâcühâ zencebîlâ. |
Orada, zencefil karışık bir tasla içirilirler. |
And they will be given to drink a cup [of wine] whose mixture is of ginger |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5609 |
579 |
76 |
18 |
29 |
عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّىٰ سَلْسَبِيلًا |
`aynen fîhâ tüsemmâ selsebîlâ. |
O pınara "Selsebil" denir. |
[From] a fountain within Paradise named Salsabeel. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5610 |
579 |
76 |
19 |
29 |
۞ وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَّنثُورًا |
veyeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn. iẕâ raeytehüm ḥasibtehüm lü'lüem menŝûrâ. |
Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır; onları gördüğünde saçılmış birer inci sanırsın. |
There will circulate among them young boys made eternal. When you see them, you would think them [as beautiful as] scattered pearls. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5611 |
579 |
76 |
20 |
29 |
وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا |
veiẕâ raeyte ŝemme raeyte ne`îmev vemülken kebîrâ. |
Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün. |
And when you look there [in Paradise], you will see pleasure and great dominion. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5612 |
579 |
76 |
21 |
29 |
عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ ۖ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا |
`âliyehüm ŝiyâbü sündüsin ḫuḍruv veistebraḳ. veḥullû esâvira min fiḍḍah. veseḳâhüm rabbühüm şerâben ṭahûrâ. |
Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. |
Upon the inhabitants will be green garments of fine silk and brocade. And they will be adorned with bracelets of silver, and their Lord will give them a purifying drink. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5613 |
579 |
76 |
22 |
29 |
إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا |
inne hâẕâ kâne leküm cezâev vekâne sa`yüküm meşkûrâ. |
İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer denir. |
[And it will be said], "Indeed, this is for you a reward, and your effort has been appreciated." |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5614 |
579 |
76 |
23 |
29 |
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنزِيلًا |
innâ naḥnü nezzelnâ `aleyke-lḳur'âne tenzîlâ. |
Kuran'ı sana indiren şüphesiz Biziz. |
Indeed, it is We who have sent down to you, [O Muhammad], the Qur'an progressively. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5615 |
579 |
76 |
24 |
29 |
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا |
faṣbir liḥukmi rabbike velâ tüṭi` minhüm âŝimen ev kefûrâ. |
Rabbinin hükmüne kadar sabret; onların günah işleyen ve inkarcı olanlarına uyma. |
So be patient for the decision of your Lord and do not obey from among them a sinner or ungrateful [disbeliever]. |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5616 |
579 |
76 |
25 |
29 |
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا |
veẕküri-sme rabbike bükratev veeṣîlâ. |
Rabbinin adını sabah akşam an. |
And mention the name of your Lord [in prayer] morning and evening |
Sayfa 579, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |