5581 |
578 |
75 |
30 |
29 |
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ |
ilâ rabbike yevmeiẕin-lmesâḳ. |
O gün sevk Rabbin huzurunadır. |
To your Lord, that Day, will be the procession. |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5582 |
578 |
75 |
31 |
29 |
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ |
felâ ṣaddeḳa velâ ṣallâ. |
O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti. |
And the disbeliever had not believed, nor had he prayed. |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5583 |
578 |
75 |
32 |
29 |
وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ |
velâkin keẕẕebe vetevellâ. |
O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti. |
But [instead], he denied and turned away. |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5584 |
578 |
75 |
33 |
29 |
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰ أَهْلِهِ يَتَمَطَّىٰ |
ŝümme ẕehebe ilâ ehlihî yetemeṭṭâ. |
O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti. |
And then he went to his people, swaggering [in pride]. |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5585 |
578 |
75 |
34 |
29 |
أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ |
evlâ leke feevlâ. |
Sana yazıklar olsun, yazıklar! |
Woe to you, and woe! |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5586 |
578 |
75 |
35 |
29 |
ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ |
ŝümme evlâ leke feevlâ. |
Daha ne olsun, sana yazıklar olsun, yazıklar! |
Then woe to you, and woe! |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5587 |
578 |
75 |
36 |
29 |
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى |
eyaḥsebü-l'insânü ey yütrake südâ. |
İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır? |
Does man think that he will be left neglected? |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5588 |
578 |
75 |
37 |
29 |
أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِيٍّ يُمْنَىٰ |
elem yekü nuṭfetem mim meniyyiy yümnâ. |
O, katılan bir meni damlası değil miydi? |
Had he not been a sperm from semen emitted? |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5589 |
578 |
75 |
38 |
29 |
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ |
ŝümme kâne `aleḳaten feḫaleḳa fesevvâ. |
Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra Allah onu yaratıp şekil vermişti. |
Then he was a clinging clot, and [Allah] created [his form] and proportioned [him] |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5590 |
578 |
75 |
39 |
29 |
فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَىٰ |
fece`ale minhü-zzevceyni-ẕẕekera vel'ünŝâ. |
Ondan, erkek, dişi iki cins yaratmıştı. |
And made of him two mates, the male and the female. |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5591 |
578 |
75 |
40 |
29 |
أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَن يُحْيِيَ الْمَوْتَىٰ |
eleyse ẕâlike biḳâdirin `alâ ey yuḥyiye-lmevtâ. |
Bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? Elbette yeter. |
Is not that [Creator] Able to give life to the dead? |
Sayfa 578, Cuz 29, القيامة, Al-Qiyama—القيامة |
5592 |
578 |
76 |
1 |
29 |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَىٰ عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا |
hel etâ `ale-l'insâni ḥînüm mine-ddehri lem yekün şey'em meẕkûrâ. |
İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz, uzun bir zaman geçmemiş midir? |
Has there [not] come upon man a period of time when he was not a thing [even] mentioned? |
Sayfa 578, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5593 |
578 |
76 |
2 |
29 |
إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا |
innâ ḫalaḳne-l'insâne min nuṭfetin emşâc. nebtelîhi fece`alnâhü semî`am beṣîrâ. |
Biz insanı katışık bir nutfeden yaratmışızdır; onu deneriz; bu yüzden, onun işitmesini ve görmesini sağlamışızdır. |
Indeed, We created man from a sperm-drop mixture that We may try him; and We made him hearing and seeing. |
Sayfa 578, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5594 |
578 |
76 |
3 |
29 |
إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا |
innâ hedeynâhü-ssebîle immâ şâkirav veimmâ kefûrâ. |
Şüphesiz ona yol gösterdik; buna kimi şükreder, kimi de nankörlük. |
Indeed, We guided him to the way, be he grateful or be he ungrateful. |
Sayfa 578, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5595 |
578 |
76 |
4 |
29 |
إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا |
innâ a`tednâ lilkâfirîne selâsile veaglâlev vese`îrâ. |
Doğrusu, inkarcılar için zincirler, demir halkalar ve çılgın alevli cehennem hazırladık. |
Indeed, We have prepared for the disbelievers chains and shackles and a blaze. |
Sayfa 578, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |
5596 |
578 |
76 |
5 |
29 |
إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا |
inne-l'ebrâra yeşrabûne min ke'sin kâne mizâcühâ kâfûrâ. |
Şüphesiz iyiler kafur katılmış bir tastan içerler. |
Indeed, the righteous will drink from a cup [of wine] whose mixture is of Kafur, |
Sayfa 578, Cuz 29, الإنسان, Al-Insan—الإنسان |