5521 |
576 |
74 |
26 |
29 |
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ |
seuṣlîhi seḳara. |
İşte bu adamı yakıcı bir ateşe yaslayacağım. |
I will drive him into Saqar. |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5522 |
576 |
74 |
27 |
29 |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ |
vemâ edrâke mâ seḳar. |
Yakıcı ateşin ne olduğunu sen nerden bilirsin? |
And what can make you know what is Saqar? |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5523 |
576 |
74 |
28 |
29 |
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ |
lâ tübḳî velâ teẕer. |
O, ne geri bırakır ne de azabdan vazgeçer. |
It lets nothing remain and leaves nothing [unburned], |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5524 |
576 |
74 |
29 |
29 |
لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ |
levvâḥatül lilbeşer. |
İnsanın derisini kavurur; |
Blackening the skins. |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5525 |
576 |
74 |
30 |
29 |
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ |
`aleyhâ tis`ate `aşer. |
Orada ondokuz bekçi vardır. |
Over it are nineteen [angels]. |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5526 |
576 |
74 |
31 |
29 |
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ |
vemâ ce`alnâ aṣḥâbe-nnâri illâ melâikeh. vemâ ce`alnâ `iddetehüm illâ fitnetel lilleẕîne keferû liyesteyḳine-lleẕîne ûtü-lkitâbe veyezdâde-lleẕîne âmenû îmânev velâ yertâbe-lleẕîne ûtü-lkitâbe velmü'minûne veliyeḳûle-lleẕîne fî ḳulûbihim meraḍuv velkâfirûne mâẕâ erâde-llâhü bihâẕâ meŝelâ. keẕâlike yüḍillü-llâhü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. vemâ ya`lemü cünûde rabbike illâ hû. vemâ hiye illâ ẕikrâ lilbeşer. |
Cehennemin bekçilerini yalnız meleklerden kılmışızdır. Sayılarını bildirmekle de, ancak inkar edenlerin denenmesini ve kendilerine kitap verilenlerin kesin bilgi edinmesini ve inananların da imanlarının artmasını sağladık. Kendilerine kitap verilenler ve inananlar şüpheye düşmesinler. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve inkarcılar: "Allah bu misalle neyi muradetti?" desinler. İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu, insanoğluna bir öğütten ibarettir. |
And We have not made the keepers of the Fire except angels. And We have not made their number except as a trial for those who disbelieve - that those who were given the Scripture will be convinced and those who have believed will increase in faith and those who were given the Scripture and the believers will not doubt and that those in whose hearts is hypocrisy and the disbelievers will say, "What does Allah intend by this as an example?" Thus does Allah leave astray whom He wills and guides whom He wills. And none knows the soldiers of your Lord except Him. And mention of the Fire is not but a reminder to humanity. |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5527 |
576 |
74 |
32 |
29 |
كَلَّا وَالْقَمَرِ |
kellâ velḳamer. |
Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir. |
No! By the moon |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5528 |
576 |
74 |
33 |
29 |
وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ |
velleyli iẕ edbera. |
Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir. |
And [by] the night when it departs |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5529 |
576 |
74 |
34 |
29 |
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ |
veṣṣubḥi iẕâ esfera. |
Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir. |
And [by] the morning when it brightens, |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5530 |
576 |
74 |
35 |
29 |
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ |
innehâ leiḥde-lküber. |
Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir. |
Indeed, the Fire is of the greatest [afflictions] |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5531 |
576 |
74 |
36 |
29 |
نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ |
neẕîral lilbeşer. |
Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir. |
As a warning to humanity - |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5532 |
576 |
74 |
37 |
29 |
لِمَن شَاءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ |
limen şâe minküm ey yeteḳaddeme ev yeteeḫḫar. |
Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir. |
To whoever wills among you to proceed or stay behind. |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5533 |
576 |
74 |
38 |
29 |
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ |
küllü nefsim bimâ kesebet rahîneh. |
Herkes kazancına bağlı bir rehindir; |
Every soul, for what it has earned, will be retained |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5534 |
576 |
74 |
39 |
29 |
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ |
illâ aṣḥâbe-lyemîn. |
Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar. |
Except the companions of the right, |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5535 |
576 |
74 |
40 |
29 |
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ |
fî cennâtin. yetesâelûn. |
Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar. |
[Who will be] in gardens, questioning each other |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5536 |
576 |
74 |
41 |
29 |
عَنِ الْمُجْرِمِينَ |
`ani-lmücrimîn. |
Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar. |
About the criminals, |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5537 |
576 |
74 |
42 |
29 |
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ |
mâ selekeküm fî seḳara. |
Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar. |
[And asking them], "What put you into Saqar?" |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5538 |
576 |
74 |
43 |
29 |
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ |
ḳâlû lem nekü mine-lmüṣallîn. |
Onlar derler ki: "Namaz kılanlardan değildik." |
They will say, "We were not of those who prayed, |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5539 |
576 |
74 |
44 |
29 |
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ |
velem nekü nuṭ`imü-lmiskîn. |
Düşkün kimseyi doyurmuyorduk. |
Nor did we used to feed the poor. |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |
5540 |
576 |
74 |
45 |
29 |
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ |
vekünnâ neḫûḍu me`a-lḫâiḍîn. |
Batıla dalanlarla biz de dalardık. |
And we used to enter into vain discourse with those who engaged [in it], |
Sayfa 576, Cuz 29, المدّثر, Al-Muddathir—المدّثر |