2362 |
314 |
20 |
14 |
16 |
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي |
innenî ene-llâhü lâ ilâhe illâ ene fa`büdnî veeḳimi-ṣṣalâte liẕikrî. |
Şüphesiz Ben Allah'ım, Benden başka tanrı yoktur; Bana kulluk et; Beni anmak için namaz kıl. |
Indeed, I am Allah. There is no deity except Me, so worship Me and establish prayer for My remembrance. |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2363 |
314 |
20 |
15 |
16 |
إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ |
inne-ssâ`ate âtiyetün ekâdü uḫfîhâ litüczâ küllü nefsim bimâ tes`â. |
Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını gizli tuttuğum kıyamet mutlaka gelecektir. |
Indeed, the Hour is coming - I almost conceal it - so that every soul may be recompensed according to that for which it strives. |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2364 |
314 |
20 |
16 |
16 |
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَن لَّا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ |
felâ yeṣuddenneke `anhâ mel lâ yü'minü bihâ vettebe`a hevâhü feterdâ. |
Buna inanmayan ve hevesine uyan kimse seni ondan alıkoymasın, yoksa helak olursun. |
So do not let one avert you from it who does not believe in it and follows his desire, for you [then] would perish. |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2365 |
314 |
20 |
17 |
16 |
وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَىٰ |
vemâ tilke biyemînike yâ mûsâ. |
Ey Musa! Sağ elindeki nedir? |
And what is that in your right hand, O Moses?" |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2366 |
314 |
20 |
18 |
16 |
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ |
ḳâle hiye `aṣây. etevekkeü `aleyhâ veehüşşü bihâ `alâ ganemî veliye fîhâ meâribü uḫrâ. |
Musa: "O benim değneğimdir, ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim, ondan daha birçok işlerde faydalanırım" dedi. |
He said, "It is my staff; I lean upon it, and I bring down leaves for my sheep and I have therein other uses." |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2367 |
314 |
20 |
19 |
16 |
قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ |
ḳâle elḳihâ yâ mûsâ. |
Allah: "Ey Musa! Bırak onu" dedi. |
[Allah] said, "Throw it down, O Moses." |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2368 |
314 |
20 |
20 |
16 |
فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ |
feelḳâhâ feiẕâ hiye ḥayyetün tes`â. |
Bırakınca, değnek hemen, koşan bir yılan oluverdi. |
So he threw it down, and thereupon it was a snake, moving swiftly. |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2369 |
314 |
20 |
21 |
16 |
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ |
ḳâle ḫuẕhâ velâ teḫaf. senü`îdühâ sîratehe-l'ûlâ. |
Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi. |
[Allah] said, "Seize it and fear not; We will return it to its former condition. |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2370 |
314 |
20 |
22 |
16 |
وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ |
vaḍmüm yedeke ilâ cenâḥike taḫruc beyḍâe min gayri sûin âyeten uḫrâ. |
Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi. |
And draw in your hand to your side; it will come out white without disease - another sign, |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2371 |
314 |
20 |
23 |
16 |
لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى |
linüriyeke min âyâtine-lkübrâ. |
Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi. |
That We may show you [some] of Our greater signs. |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2372 |
314 |
20 |
24 |
16 |
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ |
iẕheb ilâ fir`avne innehû ṭagâ. |
Firavun'a git, doğrusu o azmıştır. |
Go to Pharaoh. Indeed, he has transgressed." |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2373 |
314 |
20 |
25 |
16 |
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي |
ḳâle rabbi-şraḥ lî ṣadrî. |
Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi. |
[Moses] said, "My Lord, expand for me my breast [with assurance] |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2374 |
314 |
20 |
26 |
16 |
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي |
veyessir lî emrî. |
Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi. |
And ease for me my task |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2375 |
314 |
20 |
27 |
16 |
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي |
vaḥlül `uḳdetem mil lisânî. |
Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi. |
And untie the knot from my tongue |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2376 |
314 |
20 |
28 |
16 |
يَفْقَهُوا قَوْلِي |
yefḳahû ḳavlî. |
Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi. |
That they may understand my speech. |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2377 |
314 |
20 |
29 |
16 |
وَاجْعَل لِّي وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِي |
vec`al lî vezîram min ehlî. |
Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi. |
And appoint for me a minister from my family - |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2378 |
314 |
20 |
30 |
16 |
هَارُونَ أَخِي |
hârûne eḫî. |
Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi. |
Aaron, my brother. |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2379 |
314 |
20 |
31 |
16 |
اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي |
üşdüd bihî ezrî. |
Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi. |
Increase through him my strength |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2380 |
314 |
20 |
32 |
16 |
وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي |
veeşrikhü fî emrî. |
Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi. |
And let him share my task |
Sayfa 314, Cuz 16, طه, Taha—طه |