2346 |
312 |
19 |
96 |
16 |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَٰنُ وُدًّا |
inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti seyec`alü lehümü-rraḥmânü vuddâ. |
İnanıp yararlı iş işleyenleri Rahman sevgili kılacaktır. |
Indeed, those who have believed and done righteous deeds - the Most Merciful will appoint for them affection. |
Sayfa 312, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2347 |
312 |
19 |
97 |
16 |
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا |
feinnemâ yessernâhü bilisânike litübeşşira bihi-lmütteḳîne vetünẕira bihî ḳavmel lüddâ. |
Biz Kuran'ı Allah'a karşı gelmekten sakınanları müjdelemen ve inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaştırdık. |
So, [O Muhammad], We have only made Qur'an easy in the Arabic language that you may give good tidings thereby to the righteous and warn thereby a hostile people. |
Sayfa 312, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2348 |
312 |
19 |
98 |
16 |
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا |
vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarn. hel tüḥissü minhüm min eḥadin ev tesme`u lehüm rikzâ. |
Onlardan önce nice nesilleri yok ettik, şimdi onlardan hiçbirini duyuyor veya bir ses işitiyor musun? |
And how many have We destroyed before them of generations? Do you perceive of them anyone or hear from them a sound? |
Sayfa 312, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2349 |
312 |
20 |
1 |
16 |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طه |
ṭâ-hâ. |
Ta, Ha. |
Ta, Ha. |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2350 |
312 |
20 |
2 |
16 |
مَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ |
mâ enzelnâ `aleyke-lḳur'âne liteşḳâ. |
Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik. |
We have not sent down to you the Qur'an that you be distressed |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2351 |
312 |
20 |
3 |
16 |
إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَىٰ |
illâ teẕkiratel limey yaḫşâ. |
Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik. |
But only as a reminder for those who fear [Allah] - |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2352 |
312 |
20 |
4 |
16 |
تَنزِيلًا مِّمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَى |
tenzîlem mimmen ḫaleḳa-l'arḍa vessemâvâti-l`ulâ. |
Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik. |
A revelation from He who created the earth and highest heavens, |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2353 |
312 |
20 |
5 |
16 |
الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ |
erraḥmânü `ale-l`arşi-stevâ. |
Rahman arşa hükmetmektedir. |
The Most Merciful [who is] above the Throne established. |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2354 |
312 |
20 |
6 |
16 |
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ |
lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi vemâ beynehümâ vemâ taḥte-ŝŝerâ. |
Göklerde ve yerde, her ikisi arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nundur. |
To Him belongs what is in the heavens and what is on the earth and what is between them and what is under the soil. |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2355 |
312 |
20 |
7 |
16 |
وَإِن تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى |
vein techer bilḳavli feinnehû ya`lemü-ssirra veaḫfâ. |
Sen sözü istersen açığa vur, şüphesiz O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir. |
And if you speak aloud - then indeed, He knows the secret and what is [even] more hidden. |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2356 |
312 |
20 |
8 |
16 |
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ |
allâhü lâ ilâhe illâ hû. lehü-l'esmâü-lḥusnâ. |
Allah'tan başka tanrı yoktur, en güzel isimler O'nundur. |
Allah - there is no deity except Him. To Him belong the best names. |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2357 |
312 |
20 |
9 |
16 |
وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ |
vehel etâke ḥadîŝü mûsâ. |
Musa'nın başından geçen olay sana geldi mi? |
And has the story of Moses reached you? - |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2358 |
312 |
20 |
10 |
16 |
إِذْ رَأَىٰ نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى |
iẕ raâ nâran feḳâle liehlihi-mküŝû innî ânestü nâral le`allî âtîküm minhâ biḳabesin ev ecidü `ale-nnâri hüdâ. |
O, bir ateş görmüştü de, ailesine: "Durun, ben bir ateş gördüm, ya ondan size bir kor getirir, ya da ateşin yanında bir yol gösteren bulurum" demişti. |
When he saw a fire and said to his family, "Stay here; indeed, I have perceived a fire; perhaps I can bring you a torch or find at the fire some guidance." |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2359 |
312 |
20 |
11 |
16 |
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ يَا مُوسَىٰ |
felemmâ etâhâ nûdiye yâ mûsâ. |
Musa ateşin yanına gelince: "Ey Musa!" diye seslenildi: |
And when he came to it, he was called, "O Moses, |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |
2360 |
312 |
20 |
12 |
16 |
إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى |
innî ene rabbüke faḫla` na`leyk. inneke bilvâdi-lmüḳaddesi ṭuvâ. |
Ben şüphesiz senin Rabbinim; ayağındakileri çıkar; çünkü sen, kutsal bir vadi olan Tuva'dasın. |
Indeed, I am your Lord, so remove your sandals. Indeed, you are in the sacred valley of Tuwa. |
Sayfa 312, Cuz 16, طه, Taha—طه |