2305 |
309 |
19 |
55 |
16 |
وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا |
vekâne ye'müru ehlehû biṣṣalâti vezzekâh. vekâne `inde rabbihî merḍiyyâ. |
Çevresinde bulunanlara namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti. |
And he used to enjoin on his people prayer and zakah and was to his Lord pleasing. |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2306 |
309 |
19 |
56 |
16 |
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِدْرِيسَ ۚ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا |
veẕkür fi-lkitâbi idrîs. innehû kâne ṣiddîḳan nebiyyâ. |
Kitap'da İdris'i de zikret, çünkü o dosdoğru bir peygamberdi. |
And mention in the Book, Idrees. Indeed, he was a man of truth and a prophet. |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2307 |
309 |
19 |
57 |
16 |
وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا |
verafa`nâhü mekânen `aliyyâ. |
Biz onu yüce bir yere yükselttik. |
And We raised him to a high station. |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2308 |
309 |
19 |
58 |
16 |
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ مِن ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا ۚ إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَٰنِ خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا ۩ |
ülâike-lleẕîne en`ame-llâhü `aleyhim mine-nnebiyyîne min ẕürriyyeti âdeme vemimmen ḥamelnâ me`a nûḥ. vemin ẕürriyyeti ibrâhîme veisrâîle vemimmen hedeynâ vectebeynâ. iẕâ tütlâ `aleyhim âyâtü-rraḥmâni ḫarrû süccedev vebükiyyâ. |
İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Adem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsmail'in neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
Those were the ones upon whom Allah bestowed favor from among the prophets of the descendants of Adam and of those We carried [in the ship] with Noah, and of the descendants of Abraham and Israel, and of those whom We guided and chose. When the verses of the Most Merciful were recited to them, they fell in prostration and weeping. |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2309 |
309 |
19 |
59 |
16 |
۞ فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ ۖ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا |
feḫalefe mim ba`dihim ḫalfün eḍâ`u-ṣṣalâte vettebe`ü-şşehevâti fesevfe yelḳavne gayyâ. |
Onların ardından, namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir. |
But there came after them successors who neglected prayer and pursued desires; so they are going to meet evil - |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2310 |
309 |
19 |
60 |
16 |
إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا |
illâ men tâbe veâmene ve`amile ṣâliḥan feülâike yedḫulûne-lcennete velâ yużlemûne şey'â. |
Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmadan, Rahman'ın kullarına gaybde vadettiği cennete, Adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz, O'nun sözü yerini bulacaktır. |
Except those who repent, believe and do righteousness; for those will enter Paradise and will not be wronged at all. |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2311 |
309 |
19 |
61 |
16 |
جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ ۚ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا |
cennâti `adnini-lletî ve`ade-rraḥmânü `ibâdehû bilgayb. innehû kâne va`dühû me'tiyyâ. |
Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmadan, Rahman'ın kullarına gaybde vadettiği cennete, Adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz, O'nun sözü yerini bulacaktır. |
[Therein are] gardens of perpetual residence which the Most Merciful has promised His servants in the unseen. Indeed, His promise has ever been coming. |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2312 |
309 |
19 |
62 |
16 |
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا ۖ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا |
lâ yesme`ûne fîhâ lagven illâ selâmâ. velehüm rizḳuhüm fîhâ bükratev ve`aşiyyâ. |
Orada boş sözler değil sadece esenlik veren sözler işitirler. Orada rızıklarını sabah akşam hazır bulurlar. |
They will not hear therein any ill speech - only [greetings of] peace - and they will have their provision therein, morning and afternoon. |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2313 |
309 |
19 |
63 |
16 |
تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا |
tilke-lcennetü-lletî nûriŝü min `ibâdinâ men kâne teḳiyyâ. |
Kullarımızdan Allah'a karşı gelmekten sakınanları mirasçı kılacağımız Cennet işte budur. |
That is Paradise, which We give as inheritance to those of Our servants who were fearing of Allah. |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |
2314 |
309 |
19 |
64 |
16 |
وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ ۖ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا |
vemâ netenezzelü illâ biemri rabbik. lehû mâ beyne eydînâ vemâ ḫalfenâ vemâ beyne ẕâlik. vemâ kâne rabbüke nesiyyâ. |
Cebrail: "Biz ancak Rabbinin buyruğu ile ineriz, geçmişimizi geleceğimizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O'na mahsustur. Rabbin unutkan değildir." |
[Gabriel said], "And we [angels] descend not except by the order of your Lord. To Him belongs that before us and that behind us and what is in between. And never is your Lord forgetful - |
Sayfa 309, Cuz 16, مريم, Maryam—مريم |