Hizb 37

 
00:00

linuḥyiye bihî beldetem meytev venüsḳiyehû mimmâ ḫalaḳnâ en`âmev veenâsiyye keŝîrâ.

Arapça:

لِّنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا

Türkçe:

Ki onunla ölü bir beldeyi diriltelim ve onunla, yarattıklarımızdan bir takım hayvanları ve birçok insanları suvaralım.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ki biz (o suyla) ölü toprağa can verelim, yarattığımız nice hayvanlara ve insanlara su sağlayalım, diye.

Diyanet Vakfı:

Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur. Biz, ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.

İngilizce:

That with it We may give life to a dead land, and slake the thirst of things We have created,- cattle and men in great numbers.

Fransızca:

pour faire revivre par elle une contrée morte, et donner à boire aux multiples bestiaux et hommes que Nous avons créés.

Almanca:

damit WIR mit ihm eine tote Landschaft lebendig machen, und damitWIR es zum Trinken denen geben, die WIR erschufen, An'am und vielen Menschen.

Rusça:

чтобы оживить ею мертвую землю и напоить ею многочисленный скот и многих людей из тех, кого Мы сотворили.

Açıklama:
 
00:00

veleḳad ṣarrafnâhü beynehüm liyeẕẕekkerû. feebâ ekŝeru-nnâsi illâ küfûrâ.

Arapça:

وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا

Türkçe:

Yemin olsun, onu aralarında çeşitli biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece nankörlükte ısrar etmektedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşit çeşit şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir.

Diyanet Vakfı:

Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşitli şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir.

İngilizce:

And We have distributed the (water) amongst them, in order that they may celebrate (our) praises, but most men are averse (to aught) but (rank) ingratitude.

Fransızca:

Nous l'avions répartie entre eux afin qu'ils se rappellent (de Nous). Mais la plupart des gens se refusent à tout sauf à être ingrats.

Almanca:

Und gewiß, bereits teilten WIR ihn zwischen ihnen auf, damit sie sich besinnen. Doch diemeisten Menschen lehnten dann ab, außer dem äußersten Kufr.

Rusça:

Мы распределяем ее (дождевую воду) между ними, чтобы они помянули назидание, но большинство людей отказываются от всего, кроме неверия (или неблагодарности).

Açıklama:
 
00:00

velev şi'nâ lebe`aŝnâ fî külli ḳaryetin neẕîrâ.

Arapça:

وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَّذِيرًا

Türkçe:

Eğer dileseydik, her kente bir uyarıcı gönderirdik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Habibim!) Şayet dileseydik elbette her köye bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Şayet dileseydik, elbet her ülkeye bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik.

İngilizce:

Had it been Our Will, We could have sent a warner to every centre of population.

Fransızca:

Or, si Nous avions voulu, Nous aurions certes envoyé dans chaque cité un avertisseur.

Almanca:

Und hätten WIR es gewollt, hätten WIR doch zu jeder Ortschaft einen Warner entsandt!

Rusça:

Если бы Мы пожелали, то послали бы в каждое селение предостерегающего увещевателя.

Açıklama:
 
00:00

felâ tüṭi`i-lkâfirîne vecâhidhüm bihî cihâden kebîrâ.

Arapça:

فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُم بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا

Türkçe:

Artık inkârcılara boyun eğme, onlara karşı Kur'an ile zorlu bir cihat aç.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Madem ki yalnız seni gönderdik) Öyleyse kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'ân ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!

Diyanet Vakfı:

(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik..) O halde, kafirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!

İngilizce:

Therefore listen not to the Unbelievers, but strive against them with the utmost strenuousness, with the (Qur'an).

Fransızca:

N'obéis donc pas aux infidèles; et avec ceci (le Coran), lutte contre eux vigoureusement.

Almanca:

So gehorche den Kafir nicht, und leiste mit ihm (dem Quran) gegen sie einen großen Dschihad!

Rusça:

Посему не повинуйся неверующим и веди с ними посредством него (Корана) великую борьбу.

Açıklama:
 
00:00

vehüve-lleẕî merace-lbaḥrayni hâẕâ `aẕbün fürâtüv vehâẕâ milḥun ücâc. vece`ale beynehümâ berzeḫav veḥicram maḥcûrâ.

Arapça:

۞ وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَّحْجُورًا

Türkçe:

İki denizi birbiri üstüne salan O'dur. Bu, tatlı ve yürek ferahlatıcı; şu, tuzlu ve acı. Ve ikisinin arasında bir berzah, geçişi engelleyen bir perde koymuştur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir serhat koyan O'dur.

Diyanet Vakfı:

Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur.

İngilizce:

It is He Who has let free the two bodies of flowing water: One palatable and sweet, and the other salt and bitter; yet has He made a barrier between them, a partition that is forbidden to be passed.

Fransızca:

Et c'est Lui qui donne libre cours aux deux mers : l'une douce, rafraîchissante, l'autre salée, amère. Et IL assigne entre les deux une zone intermédiaire et un barrage infranchissable.

Almanca:

Und ER ist Derjenige, Der beide Meere nebeneinander machte. Dieses ist wohlschmeckend, süß, und dieses ist salzig, bitter. Und ER machte zwischen ihnen eine Trennung und eine komplette Isolierung.

Rusça:

Он - Тот, Кто смешал два моря (вида воды): одно - приятное, пресное, а другое - соленое, горькое. Он установил между ними преграду и непреодолимое препятствие.

Açıklama:
 
00:00

vehüve-lleẕî ḫaleḳa mine-lmâi beşeran fece`alehû nesebev vesiḥrâ. vekâne rabbüke ḳadîrâ.

Arapça:

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا ۗ وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًا

Türkçe:

Sudan bir insan yaratıp, onu nesep ve sıhriyet akrabaları halinde oluşturan O'dur. Rabbin çok güçlüdür.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O (hakir) sudan, bir insan yaratıp ona bir neseb bahşeden ve sıhriyet bağı ile akraba yapan O'dur. Rabbinin her şeye gücü yeter.

Diyanet Vakfı:

Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O'dur. Rabbinin her şeye gücü yeter.

İngilizce:

It is He Who has created man from water: then has He established relationships of lineage and marriage: for thy Lord has power (over all things).

Fransızca:

Et c'est Lui qui de l'eau a créé une espèce humaine qu'Il unit par les liens de la parenté et de l'alliance. Et ton Seigneur demeure Omnipotent.

Almanca:

Und ER ist Derjenige, Der aus dem Wasser einen Menschen erschuf, dann machte ER ihn zur Abstammung und Verschwägerung. Und dein HERR ist immer allmächtig.

Rusça:

Он - Тот, Кто сотворил человека из воды и одарил его родственниками и свойственниками. Господь твой - Всемогущий.

Açıklama:
 
00:00

veya`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`uhüm velâ yeḍurruhüm. vekâne-lkâfiru `alâ rabbihî żahîrâ.

Arapça:

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ ۗ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلَىٰ رَبِّهِ ظَهِيرًا

Türkçe:

Allah'ın berisinden, kendisine yarar sağlamayacak, zarar da veremeyecek şeylere ibadet/kulluk ediyorlar. İnkârcı, Rabbi aleyhine başkalarına arka çıkar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Böyle iken inkârcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda, ne zarar veremeyen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı olan kimse Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır.

Diyanet Vakfı:

(Böyle iken inkarcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar. İnkarcı da Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır.

İngilizce:

Yet do they worship, besides Allah, things that can neither profit them nor harm them: and the Misbeliever is a helper (of Evil), against his own Lord!

Fransızca:

Mais ils adorent en dehors d'Allah, ce qui ne leur profite point, ni ne leur nuit ! Et l'infidèle sera toujours l'allié des ennemis de son Seigneur !

Almanca:

Und sie dienen anstelle von ALLAH dem, das ihnen weder nützt, noch schadet. Und der Kafir ist gegen seinen HERRN ein Beistehender.

Rusça:

Они поклоняются помимо Аллаха тому, что не может ни принести им пользу, ни причинить им вред. Неверующий является помощником против своего Господа.

Açıklama:
 
00:00

vemâ erselnâke illâ mübeşşirav veneẕîrâ.

Arapça:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا

Türkçe:

Biz seni sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Halbuki) biz seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

İngilizce:

But thee We only sent to give glad tidings and admonition.

Fransızca:

Or, Nous ne t'avons envoyé que comme annonciateur et avertisseur.

Almanca:

Und WIR entsandten dich nur als Überbringer froher Botschaft und als Warner.

Rusça:

Мы отправили тебя всего лишь добрым вестником и предостерегающим увещевателем.

Açıklama:
 
00:00

ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecrin illâ men şâe ey yetteḫiẕe ilâ rabbihî sebîlâ.

Arapça:

قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَاءَ أَن يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا

Türkçe:

De ki: "Onun karşılığında sizden bir ücret istemiyorum; ancak Rabbine varmak için bir yol tutmayı dileyenler istiyorum."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum."

Diyanet Vakfı:

De ki: Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum.

İngilizce:

Say: "No reward do I ask of you for it but this: that each one who will may take a (straight) Path to his Lord."

Fransızca:

Dis : "Je ne vous en demande aucun salaire (pour moi même). Toutefois, celui qui veut suivre un chemin conduisant vers son Seigneur [est libre de dépenser dans la voie d'Allah]".

Almanca:

Sag: "Ich verlange von euch dafür keinen Lohn! Nur wer zu seinem HERRN einen Weg einschlagen will, (soll es tun)."

Rusça:

Скажи: "Я не прошу у вас за это никакого вознаграждения, кроме того, чтобы желающие встали на путь к своему Господу".

Açıklama:
 
00:00

vetevekkel `ale-lḥayyi-lleẕî lâ yemûtü vesebbiḥ biḥamdih. vekefâ bihî biẕünûbi `ibâdihî ḫabîrâ.

Arapça:

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ ۚ وَكَفَىٰ بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا

Türkçe:

O hiç ölmeyecek diriye, o Hayy olana dayanıp güven, O'nu överek tespih et! Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sen, ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter.

Diyanet Vakfı:

Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter.

İngilizce:

And put thy trust in Him Who lives and dies not; and celebrate his praise; and enough is He to be acquainted with the faults of His servants;-

Fransızca:

Et place ta confiance en Le Vivant qui ne meurt jamais. Et par Sa louange, glorifie-Le. Il suffit comme Parfait Connaisseur des péchés de Ses serviteurs.

Almanca:

Und übe Tawakkul Dem Lebendigen, Der nie stirbt, und lobpreise mit Seinem Lob! Und ER genügt über die Verfehlungen Seiner Diener als Allkundiger.

Rusça:

Уповай на Живого, Который не умирает, и прославляй Его хвалой. Довольно того, что Он ведает о грехах Своих рабов.

Açıklama:

Sayfalar

Hizb 37 beslemesine abone olun.