Hizb 37

 
00:00

ḳâle rabbi innî eḫâfü ey yükeẕẕibûn.

Arapça:

قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ

Türkçe:

Demişti ki Mûsa: "Rabbim, doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Musa) şöyle seslendi: "Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar."

Diyanet Vakfı:

Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.

İngilizce:

He said: "O my Lord! I do fear that they will charge me with falsehood:

Fransızca:

Il dit : "Seigneur, je crains qu'ils ne me traitent de menteur;

Almanca:

Er sagte: "Mein HERR! Ich fürchte, daß sie mich der Lüge bezichtigen werden,

Rusça:

Он сказал: "Господи! Я боюсь, что они сочтут меня лжецом,

Açıklama:
 
00:00

veyeḍîḳu ṣadrî velâ yenṭaliḳu lisânî feersil ilâ hârûn.

Arapça:

وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ

Türkçe:

"Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Hârun'a gönder."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver.

Diyanet Vakfı:

(Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver.

İngilizce:

My breast will be straitened. And my speech may not go (smoothly): so send unto Aaron.

Fransızca:

que ma poitrine ne se serre, et que ma langue ne soit embarrassée : Mande donc Aaron.

Almanca:

daß meine Brust bedrückt wird und meine Zunge sich nicht löst, so mache aus Harun einen Gesandten!

Rusça:

что стеснится моя грудь и не развяжется мой язык. Пошли же за Харуном (Аароном).

Açıklama:
 
00:00

velehüm `aleyye ẕembün feeḫâfü ey yaḳtülûn.

Arapça:

وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنبٌ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ

Türkçe:

"Hem, benim üzerimde onlar aleyhine işlenmiş bir suç var; bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler.

Diyanet Vakfı:

Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.

İngilizce:

And (further), they have a charge of crime against me; and I fear they may slay me.

Fransızca:

Ils ont un crime à me reprocher; je crains donc qu'ils ne me tuent" .

Almanca:

Auch schulde ich ihnen noch (die Sühne) einer Verfehlung, so fürchte ich, daß sie mich töten!”

Rusça:

Я несу перед ними ответственность за грех и боюсь, что они убьют меня".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle kellâ. feẕhebâ biâyâtinâ innâ me`aküm müstemi`ûn.

Arapça:

قَالَ كَلَّا ۖ فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا ۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ

Türkçe:

"Hayır, olmaz!" dediler. "Ayetlerimizi götürün. Biz sizinleyiz, herşeyi dinlemekteyiz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah): "Hayır hayır" buyurdu, "haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onları) işitiyoruz."

Diyanet Vakfı:

Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.

İngilizce:

Allah said: "By no means! proceed then, both of you, with Our Signs; We are with you, and will listen (to your call).

Fransızca:

Mais [Allah lui] dit : "Jamais ! Allez tous deux avec Nos prodiges. Nous resterons avec vous et Nous écouterons.

Almanca:

ER sagte: "Nein, sicher nicht! Dann geht beide mit Unseren Ayat! Gewiß, WIR sind mit euch allhörend,

Rusça:

Он сказал: "Нет! Ступайте вдвоем с Моими знамениями. Мы будем вместе с вами и будем слушать.

Açıklama:
 
00:00

fe'tiyâ fir`avne feḳûlâ innâ rasûlü rabbi-l`âlemîn.

Arapça:

فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

"Hemen Firavun'a gidin, şöyle deyin: 'Âlemlerin Rabbi'nin resulleriyiz biz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan biz, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.

Diyanet Vakfı:

Haydi Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbi'nin elçisiyiz;

İngilizce:

So go forth, both of you, to Pharaoh, and say: 'We have been sent by the Lord and Cherisher of the worlds;

Fransızca:

Rendez-vous donc tous deux auprès de Pharaon, puis dites : "Nous sommes les messagers du Seigneur de l'univers,

Almanca:

dann kommt bei Pharao an und sagt: "Wir sind ein Gesandter Des HERRN aller Schöpfung!

Rusça:

Придите вдвоем к Фараону и скажите: "Мы посланы Господом миров.

Açıklama:
 
00:00

en ersil me`anâ benî isrâîl.

Arapça:

أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ

Türkçe:

"İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İsrail oğullarını bizimle beraber gönder."

Diyanet Vakfı:

İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.

İngilizce:

Send thou with us the Children of Israel.'

Fransızca:

pour que tu renvoies les Enfants d'Israël avec nous".

Almanca:

Schicke mit uns die Kinder Israils!"

Rusça:

Посему отпусти с нами сынов Исраила (Израиля)"".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle elem nürabbike fînâ velîdev velebiŝte fînâ min `umürike sinîn.

Arapça:

قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ

Türkçe:

Firavun dedi: "Biz seni aramızda, bir çocuk olarak koruyup beslemedik mi? Ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Â, dedi, biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmedin mi?

Diyanet Vakfı:

(Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?

İngilizce:

(Pharaoh) said: "Did we not cherish thee as a child among us, and didst thou not stay in our midst many years of thy life?

Fransızca:

"Ne t'avons-nous pas, dit Pharaon, élevé chez nous tout enfant ? Et n'as-tu pas demeuré parmi nous des années de ta vie ?

Almanca:

Er Pharao sagte: "Haben wir dich etwa nicht unter uns als Neugeborenes erzogen?! Auch verweiltest du unter uns Jahre von deinem Leben,

Rusça:

Он сказал: "Разве мы не воспитывали тебя среди нас с младенческих лет? Разве ты не оставался среди нас многие годы своей жизни.

Açıklama:
 
00:00

vefe`alte fa`leteke-lletî fe`alte veente mine-lkâfirîn.

Arapça:

وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ

Türkçe:

"Ve sonunda o yaptığını da yaptın. Nankörlerden birisin sen."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!

Diyanet Vakfı:

Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!

İngilizce:

And thou didst a deed of thine which (thou knowest) thou didst, and thou art an ungrateful (wretch)!

Fransızca:

Puis tu as commis le méfait que tu as fait, en dépit de toute reconnaissance".

Almanca:

dann vollbrachtest du deine Tat, die du getan hast, und du bist von den Undankbaren."

Rusça:

Разве ты не совершил тот поступок, который ты совершил? Воистину, ты являешься одним из неблагодарных".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle fe`altühâ iẕev veenâ mine-ḍḍâllîn.

Arapça:

قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ

Türkçe:

Mûsa dedi: "Onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Musa, "Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım."

Diyanet Vakfı:

Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım

İngilizce:

Moses said: "I did it then, when I was in error.

Fransızca:

"Je l'ai fait, dit Moïse, alors que j'étais encore du nombre des égarés.

Almanca:

Er sagte: "Ich beging sie damals, während ich von den Irrenden war,

Rusça:

Он сказал: "Я совершил это, когда был в числе заблудших,

Açıklama:
 
00:00

feferartü minküm lemmâ ḫiftüküm fevehebe lî rabbî ḥukmev vece`alenî mine-lmürselîn.

Arapça:

فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ

Türkçe:

"Sizden korkunca aranızdan kaçtım. Daha sonra Rabbim bana hükmetme gücü bağışladı ve beni peygamberlerden biri yaptı."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.

Diyanet Vakfı:

Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.

İngilizce:

So I fled from you (all) when I feared you; but my Lord has (since) invested me with judgment (and wisdom) and appointed me as one of the messengers.

Fransızca:

Je me suis donc enfui de vous quand j'ai eu peur de vous : puis, mon Seigneur m'a donné la sagesse et m'a désigné parmi Ses messagers.

Almanca:

dann flüchtete ich vor euch, als ich euch fürchtete, dann schenkte mir mein HERRWeisheit und machte mich zu einem der Gesandten.

Rusça:

Я сбежал от вас, когда испугался вас, но мой Господь даровал мне власть (пророчество или знание) и сделал меня одним из посланников.

Açıklama:

Sayfalar

Hizb 37 beslemesine abone olun.