
velâ ṣadîḳin ḥamîm.
Türkçe:
Ne sıcak-samimi bir dostumuz."
İngilizce:
Nor a single friend to feel (for us).
Fransızca:
ni d'ami chaleureux.
Almanca:
noch einen engen Freund.
Rusça:
ни сострадательного друга.
Arapça:
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne de yakın bir dost.
Diyanet Vakfı:
"Ne de yakın bir dostumuz".

felev enne lenâ kerraten fenekûne mine-lmü'minîn.
Türkçe:
"Keşke bir dönüşümüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik."
İngilizce:
Now if we only had a chance of return we shall truly be of those who believe!'
Fransızca:
Si un retour nous était possible, alors Cous serions parmi les croyants ! "
Almanca:
Würde uns doch nur eine Rückkehr gewährt, dann wären wir von den Mumin!"
Rusça:
Если бы у нас была возможность вернуться, то мы стали бы верующими!"
Arapça:
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik.
Diyanet Vakfı:
Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Türkçe:
Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.
İngilizce:
Verily in this is a Sign but most of them do not believe.
Fransızca:
Voilà bien là un signe; cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.
Almanca:
Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.
Rusça:
Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.
Türkçe:
Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
İngilizce:
And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
Fransızca:
Et ton Seigneur, c'est Lui vraiment le Puissant, le Très Miséricordieux.
Almanca:
Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige!
Rusça:
Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.
Arapça:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

keẕẕebet ḳavmü nûḥin-lmürselîn.
Türkçe:
Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı.
İngilizce:
The people of Noah rejected the messengers.
Fransızca:
Le peuple de Noé traita de menteurs les Messagers,
Almanca:
Die Leute von Nuh bezichtigten den Gesandten der Lüge.
Rusça:
Народ Нуха (Ноя) счел лжецами посланников.
Arapça:
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Diyanet Vakfı:
Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm nûḥun elâ tetteḳûn.
Türkçe:
Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz/"
İngilizce:
Behold, their brother Noah said to them: "Will ye not fear (Allah)?
Fransızca:
lorsque Noé, leur frère (contribule), leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah] ?
Almanca:
Als ihnen ihr Bruder Nuh sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?
Rusça:
Вот их брат Нух (Ной) сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?
Arapça:
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Diyanet Vakfı:
Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

innî leküm rasûlün emîn.
Türkçe:
"Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm."
İngilizce:
I am to you a messenger worthy of all trust:
Fransızca:
Je suis pour vous un messager digne de confiance.
Almanca:
Ich bin für euch ein treuer Gesandter,
Rusça:
Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.
Arapça:
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
Diyanet Vakfı:
Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
İngilizce:
So fear Allah, and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
"Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndedir.
İngilizce:
No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds:
Fransızca:
Et je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.
Almanca:
Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur 2 Dem HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.
Arapça:
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir.
Diyanet Vakfı:
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
İngilizce:
So fear Allah, and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc, et obéissez-moi".
Almanca:
So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir."
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне".
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Sayfalar
