
felâ uḳsimü bimâ tübṣirûn.
Türkçe:
Hayır, sandıkları gibi değil! Yemin ederim gördüklerinize,
İngilizce:
So I do call to witness what ye see,
Fransızca:
Mais non... Je jure par ce que vous voyez,
Almanca:
Also schwöre ICH bei dem, worin ihr Einblick habt,
Rusça:
О да! Клянусь тем, что вы видите,
Arapça:
فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun gördüklerinize,
Diyanet Vakfı:
Görebildikleriniz üzerine yemin ederim,

vemâ lâ tübṣirûn.
Türkçe:
Ve görmediklerinize!
İngilizce:
And what ye see not,
Fransızca:
ainsi que par ce que vous ne voyez pas,
Almanca:
und bei dem, worin ihr keinen Einblick habt,
Rusça:
и тем, чего вы не видите!
Arapça:
وَمَا لَا تُبْصِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve görmediklerinize..
Diyanet Vakfı:
Ve göremediklerinize ki,

innehû leḳavlü rasûlin kerîm.
Türkçe:
Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.
İngilizce:
That this is verily the word of an honoured messenger;
Fransızca:
que ceci [le Coran] est la parole d'un noble Messager ,
Almanca:
gewiß, er ist zweifelsohne das Wort eines edlen Entsandten,
Rusça:
Это - слова благородного посланца (Мухаммада или Джибриля).
Arapça:
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz Kur'ân, şerefli bir peygamberin (Allah'tan) getirdiği sözdür.
Diyanet Vakfı:
Hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür.

vemâ hüve biḳavli şâ`ir. ḳalîlem mâ tü'minûn.
Türkçe:
Bir şairin sözü değildir o. Ne kadar da az inanıyorsunuz?
İngilizce:
It is not the word of a poet: little it is ye believe!
Fransızca:
et que ce n'est pas la parole d'un poète; mais vous ne croyez que très peu,
Almanca:
und er ist nicht das Wort eines Dichters. Ein wenig ist es, daß ihr den Iman verinnerlicht.
Rusça:
Это - не слова поэта. Мало же вы веруете!
Arapça:
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ ۚ قَلِيلًا مَّا تُؤْمِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!

velâ biḳavli kâhin. ḳalîlem mâ teẕekkerûn.
Türkçe:
Bir kâhinin sözü de değildir o. Ne kadar da az araştırıp düşünüyorsunuz?
İngilizce:
Nor is it the word of a soothsayer: little admonition it is ye receive.
Fransızca:
ni la parole d'un devin, mais vous vous rappelez bien peu.
Almanca:
Er ist auch nicht das Wort eines Wahrsagers. Ein wenig ist es, daß ihr euch besinnt.
Rusça:
Это - не слова прорицателя. Мало же вы поминаете назидания!
Arapça:
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ ۚ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!
Diyanet Vakfı:
Bir kahin sözü de değildir (o). Ne de az düşünüyorsunuz!

tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
Âlemlerin Rabbi'nden bir indiriştir o.
İngilizce:
(This is) a Message sent down from the Lord of the Worlds.
Fransızca:
C'est une révélation du Seigneur de l'Univers.
Almanca:
Er ist die sukzessive Hinabsendung vom HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Это - Ниспослание от Господа миров.
Arapça:
تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.
Diyanet Vakfı:
(O), alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

velev teḳavvele `aleynâ ba`ḍa-l'eḳâvîl.
Türkçe:
Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,
İngilizce:
And if the messenger were to invent any sayings in Our name,
Fransızca:
Et s'il avait forgé quelques paroles qu'ils Nous avait attribuées,
Almanca:
Und hätte er in Unserem Namen etwas Erdichtetes erdichtet,
Rusça:
Если бы он приписал Нам некоторые слова,
Arapça:
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, bize isnâden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı,
Diyanet Vakfı:
Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı,

leeḫaẕnâ minhü bilyemîn.
Türkçe:
Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık.
İngilizce:
We should certainly seize him by his right hand,
Fransızca:
Nous l'aurions saisi de la main droite,
Almanca:
gewiß hätten WIR ihm seine Rechte weggenommen,
Rusça:
то Мы схватили бы его за правую руку (или схватили бы его крепко),
Arapça:
لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık.
Diyanet Vakfı:
Elbette onu kıskıvrak yakalardık.

ŝümme leḳaṭa`nâ minhü-lvetîn.
Türkçe:
Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
İngilizce:
And We should certainly then cut off the artery of his heart:
Fransızca:
ensuite, Nous lui aurions tranché l'aorte.
Almanca:
dann ihm doch die Hauptschlagader durchgeschnitten.
Rusça:
а потом перерезали бы ему аорту,
Arapça:
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da onun şah damarını keser atardık.
Diyanet Vakfı:
Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık).

femâ minküm min eḥadin `anhü ḥâcizîn.
Türkçe:
Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.
İngilizce:
Nor could any of you withhold him (from Our wrath).
Fransızca:
Et nul d'entre vous n'aurait pu lui servir de rempart.
Almanca:
So gibt es von euch keinen, der es von ihm zurückhält.
Rusça:
и никто из вас не избавил бы его.
Arapça:
فَمَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.
Diyanet Vakfı:
Hiçbiriniz buna mani de olamazdınız.
Sayfalar
