Cuz 29

fectebâhü rabbühû fece`alehû mine-ṣṣâliḥîn.

Türkçe:
Fakat Rabbi onu seçip yüceltti ve barışseverlerden yaptı.
İngilizce:
Thus did his Lord choose him and make him of the Company of the Righteous.
Fransızca:
Puis son Seigneur l'élut et le désigna au nombre des gens de bien.
Almanca:
Dann erwählte ihn sein HERR, dann machte ER ihn von den gottgefällig Guttuenden.
Rusça:
Но его Господь избрал его и сделал одним из праведников.
Arapça:
فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.
Diyanet Vakfı:
Fakat ardından, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu salihlerden kıldı.

veiy yekâdü-lleẕîne keferû leyüzliḳûneke biebṣârihim lemmâ semi`ü-ẕẕikra veyeḳûlûne innehû lemecnûn.

Türkçe:
O küfre sapanlar, Zikir'i/Kur'an'ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. "Bu tam bir cinlidir." diyorlardı.
İngilizce:
And the Unbelievers would almost trip thee up with their eyes when they hear the Message; and they say: "Surely he is possessed!"
Fransızca:
Peu s'en faut que ceux qui mécroient ne te transpercent par leurs regards, quand ils entendent le Coran, ils disent : "Il est certes fou ! ".
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, hätten dich beinahe mit ihren Blicken doch zu Fall gebracht, als sie die Ermahnung hörten, und sie sagen: "Gewiß, er ist doch geistesgestört."
Rusça:
Воистину, неверующие готовы заставить тебя поскользнуться своими взглядами, когда они слышат Напоминание, и говорят: "Воистину, он - одержимый!"
Arapça:
وَإِن يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O kafirler Kur'ân'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleri ile devireceklerdi. Bir de durmuşlar "o bir deli" diyorlar.
Diyanet Vakfı:
O inkar edenler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hala da (kin ve hasetlerinden:) "Hiç şüphe yok o bir delidir" derler.

vemâ hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn.

Türkçe:
Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için bir öğütten başka şey değildir.
İngilizce:
But it is nothing less than a Message to all the worlds.
Fransızca:
Et ce n'est qu'un Rappel, adressé aux mondes ! .
Almanca:
Und er (der Quran) ist nichts anderes als Ermahnung für alle Schöpfung.
Rusça:
Но это - не что иное, как Напоминание для миров.
Arapça:
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Halbuki o âlemler için bir öğüttür.
Diyanet Vakfı:
Oysa o (Kur'an), alemler için ancak bir öğüttür.

elḥâḳḳah.

Türkçe:
el-Hâkka/geleceği kuşkusuz olan şey!
İngilizce:
The Sure Reality!
Fransızca:
L'inévitable [l'Heure qui montre la vérité].
Almanca:
Al-haqqa,
Rusça:
Неминуемое (День воскресения)!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْحَاقَّةُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Gerçekleşecek) Kıyamet!
Diyanet Vakfı:
Gerçekleşecek olan;

me-lḥâḳḳah.

Türkçe:
Nedir o hâkka?
İngilizce:
What is the Sure Reality?
Fransızca:
Qu'est-ce que l'inévitable ?
Almanca:
was ist Al-haqqa?!
Rusça:
Что такое Неминуемое (День воскресения)?
Arapça:
مَا الْحَاقَّةُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nedir, o Kıyamet?
Diyanet Vakfı:
(Evet) nedir o gerçekleşecek olan?

vemâ edrâke me-lḥâḳḳah.

Türkçe:
O hâkkanın niteliğini sana bildiren nedir?
İngilizce:
And what will make thee realise what the Sure Reality is?
Fransızca:
Et qui te dira ce que c'est que l'inévitable ?
Almanca:
Und was weißt du, was Al-haqqa ist?!
Rusça:
Откуда ты мог знать, что такое Неминуемое (День воскресения)?
Arapça:
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekleşenin (Kıaymetin) ne olduğunu sen nerden bileceksin?
Diyanet Vakfı:
Gerçekleşecek olanın (kıyametin) ne olduğunu sen nereden bileceksin?

keẕẕebet ŝemûdü ve`âdüm bilḳâri`ah.

Türkçe:
Semûd ve Âd kâriayı/başa çarpan olayı yalanlamıştı.
İngilizce:
The Thamud and the 'Ad People (branded) as false the Stunning Calamity!
Fransızca:
Les Tamud et les Aad avaient traité de mensonge le cataclysme.
Almanca:
Thamud und 'Aad leugneten die Anschlagende ab.
Rusça:
Самудяне и адиты отрицали Великое бедствие (День воскресения).
Arapça:
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı.
Diyanet Vakfı:
Semud ve Ad kavimleri, kapılarını çalacak felaketi (kıyameti) yalan saymışlardı.

feemmâ ŝemûdü feühlikû biṭṭâgiyeh.

Türkçe:
Bunun üzerine Semûd, bir doğal felaket ile helâk edildi.
İngilizce:
But the Thamud,- they were destroyed by a terrible Storm of thunder and lightning!
Fransızca:
Quant aux Tamud, ils furent détruits par le [bruit] excessivement fort.
Almanca:
Also hinsichtlich Thamud, so wurden sie durch die Überschreitende zugrunde gerichtet.
Rusça:
Самудяне были истреблены неистовым воплем.
Arapça:
فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Semûd kavmi korkunç bir sesle yok edildi.
Diyanet Vakfı:
Semud'a gelince: Onlar pek zorlu (bir sarsıntı) ile helak edildiler.

veemmâ `âdün feühlikû birîḥin ṣarṣarin `âtiyeh.

Türkçe:
Âd ise gürleyen sesle gelen rüzgârlı bir fırtınayla mahvedildi.
İngilizce:
And the 'Ad, they were destroyed by a furious Wind, exceedingly violent;
Fransızca:
Et quant aux Aad, ils furent détruits par un vent mugissant et furieux
Almanca:
Und hinsichtlich 'Aad, so wurden sie durch einen sehr heftigen Wirbelsturm zugrunde gerichtet.
Rusça:
Адиты же были истреблены ветром морозным (или завывающим), лютым.
Arapça:
وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler.
Diyanet Vakfı:
Ad kavmi ise, uğultulu, kasıp kavuran bir fırtına ile mahvedildiler.

seḫḫarahâ `aleyhim seb`a leyâliv veŝemâniyete eyyâmin ḥusûmen fetere-lḳavme fîhâ ṣar`â keennehüm a`câzü naḫlin ḫâviyeh.

Türkçe:
Onu, onların üzerine yedi gece-sekiz gün hiç ara vermeden saldı. Topluluğu orada yerlere serilmiş görürsün. İçleri boşaltılmış hurma kütükleri gibidirler.
İngilizce:
He made it rage against them seven nights and eight days in succession: so that thou couldst see the (whole) people lying prostrate in its (path), as they had been roots of hollow palm-trees tumbled down!
Fransızca:
qu' [Allah] déchaîna contre eux pendant sept nuits et huit jours consécutifs; tu voyais alors les gens renversés par terre comme des souches de palmiers évidées.
Almanca:
Ihn fügte ER ihnen sieben Nächte und acht Tage in Folge zu, so siehst du die Leute zu Boden niedergestreckt, als wären sie umgefallene Dattelpalmenstümpfe.
Rusça:
Он заставил его бушевать над ними в течение семи ночей и восьми дней без перерыва, и ты мог бы увидеть людей, которые были повержены, словно рухнувшие сгнившие пальмовые стволы.
Arapça:
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.
Diyanet Vakfı:
Allah onu, ardarda yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.

Sayfalar

Cuz 29 beslemesine abone olun.