Cuz 29

 
00:00

feaṣbeḥat keṣṣarîm.

Arapça:

فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ

Türkçe:

O, simsiyah kesiliverdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bahçe simsiyah kesiliverdi.

Diyanet Vakfı:

Bahçe kapkara kesildi.

İngilizce:

So the (garden) became, by the morning, like a dark and desolate spot, (whose fruit had been gathered).

Fransızca:

et le matin, ce fut comme si tout avait été rasé.

Almanca:

dann wurde sie wie das Abgeerntete.

Rusça:

К утру сад был подобен мрачной ночи (был погублен).

Açıklama:
 
00:00

fetenâdev muṣbiḥîn.

Arapça:

فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ

Türkçe:

Sabaha çıktıklarında birbirlerine seslendiler:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:

Diyanet Vakfı:

Sabah olurken birbirlerine seslendiler.

İngilizce:

As the morning broke, they called out, one to another,-

Fransızca:

Le [lendemain] matin, ils s'appelèrent les uns les autres :

Almanca:

Dann riefen sie einander am Morgen (zu):

Rusça:

А на рассвете они стали звать друг друга:

Açıklama:
 
00:00

eni-gdû `alâ ḥarŝiküm in küntüm ṣârimîn.

Arapça:

أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ

Türkçe:

"Hadi, eğer biçecekseniz ekininize erken gidin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin diye.

Diyanet Vakfı:

"Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin!" diye.

İngilizce:

Go ye to your tilth (betimes) in the morning, if ye would gather the fruits.

Fransızca:

"Partez tôt à votre champ si vous voulez le récolter".

Almanca:

"Geht in der Frühe zu eurem Ackerland, solltet ihr Aberntende sein."

Rusça:

"Ступайте на вашу пашню, если вы хотите сорвать плоды!"

Açıklama:
 
00:00

fenṭaleḳû vehüm yeteḫâfetûn.

Arapça:

فَانطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ

Türkçe:

Yola koyuldular. Aralarında fısıldaşıyorlardı:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı.

Diyanet Vakfı:

Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı.

İngilizce:

So they departed, conversing in secret low tones, (saying)-

Fransızca:

Ils allèrent donc, tout en parlent entre eux à vois basse :

Almanca:

Dann gingen sie los, während sie einander zuflüsterten:

Rusça:

Они отправились туда, разговаривая шепотом:

Açıklama:
 
00:00

el lâ yedḫulennehe-lyevme `aleyküm miskîn.

Arapça:

أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ

Türkçe:

"Hey! Bugün oraya bir yoksul girip yanınıza gelmesin!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın diyorlardı.

Diyanet Vakfı:

"Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın"diye.

İngilizce:

Let not a single indigent person break in upon you into the (garden) this day.

Fransızca:

"Ne laissez aucun pauvre y entrer aujourd'hui".

Almanca:

"Auf keinen Fall betritt sie heute zu euch ein Bedürftiger."

Rusça:

"Не впускайте сегодня к себе бедняка".

Açıklama:
 
00:00

vegadev `alâ ḥardin ḳâdirîn.

Arapça:

وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ

Türkçe:

Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.

Diyanet Vakfı:

(Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.

İngilizce:

And they opened the morning, strong in an (unjust) resolve.

Fransızca:

Ils partirent de bonne heure décidés à user d'avarice [envers les pauvres], convaincus que cela était en leur pouvoir.

Almanca:

Und sie gingen in der Frühe zum Fernhalten fähig.

Rusça:

Они шли с твердым намерением и полагали, что у них достаточно сил.

Açıklama:
 
00:00

felemmâ raevhâ ḳâlû innâ leḍâllûn.

Arapça:

فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ

Türkçe:

Fakat bahçeyi görünce: "Yahu, biz yanlış gelmişiz." dediler!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlış gelmişiz" dediler.

Diyanet Vakfı:

Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.

İngilizce:

But when they saw the (garden), they said: "We have surely lost our way:

Fransızca:

Puis, quand ils le virent [le jardin], ils dirent : "vraiment, nous avons perdus notre chemin,

Almanca:

Und als sie sie sahen, sagten sie: "Gewiß, wir haben uns doch geirrt.

Rusça:

Когда же они увидели его, они сказали: "Мы сбились с пути!

Açıklama:
 
00:00

bel naḥnü maḥrûmûn.

Arapça:

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ

Türkçe:

"Hayır, hayır! Biz mahrum edilenleriz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yok, biz mahrum edilmişiz. (dediler).

Diyanet Vakfı:

Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!

İngilizce:

Indeed we are shut out (of the fruits of our labour)!

Fransızca:

Ou plutôt nous somme frustrés".

Almanca:

Nein, sondern wir sind Ausgeschlossene."

Rusça:

О нет! Мы лишились этого".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle evseṭuhüm elem eḳul leküm levlâ tüsebbiḥûn.

Arapça:

قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ

Türkçe:

Ortancaları/ılımlı olanı şöyle dedi: "Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?"

Diyanet Vakfı:

İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim?

İngilizce:

Said one of them, more just (than the rest): "Did I not say to you, 'Why not glorify (Allah)?'"

Fransızca:

Le plus juste d'entre eux dit : "Ne vous avais-je pas dit : Si seulement vous avez rendu gloire à Allah ! "

Almanca:

Der Mittlere von ihnen sagte: "Sagte ich euch nicht: würdet ihr doch nur lobpreisen?"

Rusça:

Лучший из них сказал: "Разве я не говорил вам, что надо было прославить Аллаха?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû sübḥâne rabbinâ innâ künnâ żâlimîn.

Arapça:

قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ

Türkçe:

O zaman dediler ki: "Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz! Gerçekten biz zalimler olduk."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz. (dediler).

Diyanet Vakfı:

Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.

İngilizce:

They said: "Glory to our Lord! Verily we have been doing wrong!"

Fransızca:

Ils dirent : "Gloire à notre Seigneur ! Oui, nous avons été injustes".

Almanca:

Sie sagten: "Gepriesen-erhaben ist unser HERR! Gewiß, wir waren Unrecht-Begehende."

Rusça:

Они сказали: "Пречист наш Господь! Мы были несправедливы".

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 29 beslemesine abone olun.