Cuz 30

 
00:00

kellâ innehüm `ar rabbihim yevmeiẕil lemaḥcûbûn.

Arapça:

كَلَّا إِنَّهُمْ عَن رَّبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّمَحْجُوبُونَ

Türkçe:

Hayır! Onlar o gün Rablerine karşı tam bir şekilde perdelenmişlerdir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır hayır, doğrusu onlar o gün Rablerini görmekten mahrumdurlar.

Diyanet Vakfı:

Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum kalmışlardır.

İngilizce:

Verily, from (the Light of) their Lord, that Day, will they be veiled.

Fransızca:

Qu'ils prennent garde ! En vérité ce jour-là un voile les empêchera de voir leur Seigneur,

Almanca:

Gewiß, nein! Gewiß, sie sind an diesem Tag von ihrem HERRN doch abgeschirmt.

Rusça:

В тот день они будут отделены от своего Господа завесой,

Açıklama:
 
00:00

ŝümme innehüm leṣâlü-lceḥîm.

Arapça:

ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُو الْجَحِيمِ

Türkçe:

Sonra onlar mutlaka cehenneme dalacaklardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra onlar muhakkak cehenneme girecekler.

Diyanet Vakfı:

Sonra onlar cehenneme girerler.

İngilizce:

Further, they will enter the Fire of Hell.

Fransızca:

ensuite, ils brûleront certes, dans la Fournaise;

Almanca:

Dann gewiß, sie werden doch in Dschahannam hineingeworfen.

Rusça:

а потом они попадут в Ад,

Açıklama:
 
00:00

ŝümme yüḳâlü hâẕe-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn.

Arapça:

ثُمَّ يُقَالُ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ

Türkçe:

Sonra da: "İşte budur, o yalanlamakta olduğunuz şey!" denilecektir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra da onlara: "İşte bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek.

Diyanet Vakfı:

Sonra onlara: "İşte yalanlamış olduğunuz (cehennem) budur" denilir.

İngilizce:

Further, it will be said to them: "This is the (reality) which ye rejected as false!

Fransızca:

on [leur] dira alors : "Voilà ce que vous traitiez de mensonge ! "

Almanca:

Dann wird ihnen gesagt: "Dies ist das, was ihr abzuleugnen pflegtet."

Rusça:

после чего им скажут: "Вот то, что вы считали ложью".

Açıklama:
 
00:00

kellâ inne kitâbe-l'ebrâri lefî `illiyyîn.

Arapça:

كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ

Türkçe:

Hayır, sandıkları gibi değil! İyilik sergileyenlerin kitabı İlliyyûn'da, en yüce burçlardadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır hayır, iyilerin yazısı muhakkak Illiyyîn'dedir.

Diyanet Vakfı:

Hayır! Andolsun iyilerin kitabı İlliyyun'dadır.

İngilizce:

Nay, verily the record of the Righteous is (preserved) in 'Illiyin.

Fransızca:

Qu'ils prennent garde ! Le livre des bons sera dans l'Illiyoun -

Almanca:

Gewiß, nein! Gewiß, das Register der Gütig-Gehorsamen ist doch in 'Illiyin,

Rusça:

Но нет! Книга благочестивых окажется в Иллиййуне.

Açıklama:
 
00:00

vemâ edrâke mâ `illiyyûn.

Arapça:

وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ

Türkçe:

İlliyyûn'un ne olduğunu sana anlatan nedir?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bildin mi sen, Illiyyîn nedir?

Diyanet Vakfı:

İlliyyun nedir, bilir misin?

İngilizce:

And what will explain to thee what 'Illiyun is?

Fransızca:

et qui te dira ce qu'est l'Illiyoun ? -

Almanca:

und was weißt du, was 'Illiyin ist,

Rusça:

Откуда ты мог знать, что такое Иллиййун?

Açıklama:
 
00:00

kitâbüm merḳûm.

Arapça:

كِتَابٌ مَّرْقُومٌ

Türkçe:

Rakamlanmış bir kitaptır o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yazılmış bir kitaptır o.

Diyanet Vakfı:

(O İlliyyun'daki kitap) İçinde ameller kaydedilmiş bir kitaptır.

İngilizce:

(There is) a Register (fully) inscribed,

Fransızca:

un livre cacheté !

Almanca:

Es ist ein versiegeltes/gekennzeichnetes Register,

Rusça:

Это - книга начертанная,

Açıklama:
 
00:00

yeşhedühü-lmüḳarrabûn.

Arapça:

يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ

Türkçe:

Yaklaştırılmış olanlar tanıklık ederler ona.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'a yaklaştırılmış melekler ona tanık olurlar.

Diyanet Vakfı:

O kitabı, Allah'a yakın olanlar görür.

İngilizce:

To which bear witness those Nearest (to Allah).

Fransızca:

Les rapprochés (d'Allah : les Anges) en témoignent.

Almanca:

welches die Nahestehenden bezeugen.

Rusça:

которую видят приближенные.

Açıklama:
 
00:00

inne-l'ebrâra lefî ne`îm.

Arapça:

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ

Türkçe:

İyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haberiniz olsun ki, iyiler nimet içindedir.

Diyanet Vakfı:

İyiler kesinkes cennettedir.

İngilizce:

Truly the Righteous will be in Bliss:

Fransızca:

Les bons seront dans [un jardin] de délice,

Almanca:

Gewiß, die Gütig-Gehorsamen sind im Wohlergehen.

Rusça:

Воистину, благочестивые окажутся в блаженстве

Açıklama:
 
00:00

`ale-l'erâiki yenżurûn.

Arapça:

عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ

Türkçe:

Koltuklar üzerinde seyre dalarlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Tahtlar üzerinde etrafa bakarlar.

Diyanet Vakfı:

Onlar orada koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.

İngilizce:

On Thrones (of Dignity) will they command a sight (of all things):

Fransızca:

sur les divans, ils regardent.

Almanca:

Sie sind auf Liegen, sie schauen.

Rusça:

и будут созерцать на ложах.

Açıklama:
 
00:00

ta`rifü fî vucûhihim naḍrate-nne`îm.

Arapça:

تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ

Türkçe:

Yüzlerinde nimetin sevinç parıltısını izlersin.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün.

Diyanet Vakfı:

Onların yüzünde nimetlerin sevincini görürsün.

İngilizce:

Thou wilt recognise in their faces the beaming brightness of Bliss.

Fransızca:

Tu reconnaîtras sur leurs visages, l'éclat de la félicité.

Almanca:

Du erkennst in ihren Gesichtern das Strahlen des Wohlergehens.

Rusça:

На их лицах ты увидишь блеск благоденствия.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 30 beslemesine abone olun.