Ya Seen—يس

 
00:00

mâ yenżurûne illâ ṣayḥatev vâḥideten te'ḫuẕühüm vehüm yeḫiṣṣimûn.

Arapça:

مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ

Türkçe:

Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

Diyanet Vakfı:

Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.

İngilizce:

They will not (have to) wait for aught but a single Blast: it will seize them while they are yet disputing among themselves!

Fransızca:

Ils n'attendent qu'un seul Cri qui les saisira alors qu'ils seront en train de disputer.

Almanca:

Sie warten nur auf einen einzigen Schrei, der sie zugrunde richtet, während sie noch disputieren.

Rusça:

Им нечего ожидать, кроме одного только гласа, который поразит их тогда, когда они будут препираться.

Açıklama:
 
00:00

felâ yesteṭî`ûne tevṣiyetev velâ ilâ ehlihim yerci`ûn.

Arapça:

فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَىٰ أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ

Türkçe:

O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.

Diyanet Vakfı:

İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

İngilizce:

No (chance) will they then have, by will, to dispose (of their affairs), nor to return to their own people!

Fransızca:

Ils ne pourront donc ni faire de testament, ni retourner chez leurs familles.

Almanca:

Dann können sie weder ein Vermächtnis machen, noch zu ihren Nahverwandten zurückkehren.

Rusça:

Они не смогут ни оставить завещание, ни вернуться к своим семьям.

Açıklama:
 
00:00

venüfiḫa fi-ṣṣûri feiẕâ hüm mine-l'ecdâŝi ilâ rabbihim yensilûn.

Arapça:

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ

Türkçe:

Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.

Diyanet Vakfı:

Nihayet Sur'a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.

İngilizce:

The trumpet shall be sounded, when behold! from the sepulchres (men) will rush forth to their Lord!

Fransızca:

Et on soufflera dans la Trompe, et voilà que, des tombes, ils se précipiteront vers leur Seigneur,

Almanca:

Und es wurde in As-sur geblasen, sogleich eilen sie von den Gräbern zu ihrem HERRN.

Rusça:

Протрубят в Рог, и вот они устремляются к своему Господу из могил.

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû yâ veylenâ mem be`aŝenâ mim merḳadinâ. hâẕâ mâ ve`ade-rraḥmânü veṣadeḳa-lmürselûn.

Arapça:

قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا ۜ ۗ هَٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ

Türkçe:

Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.

Diyanet Vakfı:

(İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman'ın vadettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler.

İngilizce:

They will say: "Ah! Woe unto us! Who hath raised us up from our beds of repose?"... (A voice will say:) "This is what (Allah) Most Gracious had promised. And true was the word of the messengers!"

Fransızca:

en disant : "Malheur à nous ! Qui nous a ressuscités de là ou nous dormions ? " C'est ce que le Tout Miséricordieux avait promis; et les Messagers avaient dit vrai.

Almanca:

Sie sagten: "Unser Untergang! Wer erweckte uns von unserer Liegestätte auf?! Dies ist, was Der Allgnade Erweisende androhte. Und die Gesandten waren wahrhaftig."

Rusça:

Они скажут: "О горе нам! Кто поднял нас с места, где мы спали?" Это - то, что обещал Милостивый, и посланники говорили правду".

Açıklama:
 
00:00

in kânet illâ ṣayḥatev vâḥideten feiẕâ hüm cemî`ul ledeynâ muḥḍarûn.

Arapça:

إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ

Türkçe:

Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.

Diyanet Vakfı:

Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.

İngilizce:

It will be no more than a single Blast, when lo! they will all be brought up before Us!

Fransızca:

Ce ne sera qu'un seul Cri, et voilà qu'ils seront tous amenés devant Nous.

Almanca:

Es war nichts anderes als ein einziger Schrei, sogleich wurden allesamt Uns vorgeführt.

Rusça:

Будет один только глас, и все они будут собраны у Нас.

Açıklama:
 
00:00

felyevme lâ tużlemü nefsün şey'ev velâ tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn.

Arapça:

فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe:

O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

Diyanet Vakfı:

O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.

İngilizce:

Then, on that Day, not a soul will be wronged in the least, and ye shall but be repaid the meeds of your past Deeds.

Fransızca:

Ce jour-là, aucune âme ne sera lésée en rien. Et vous ne serez rétribués que selon ce que vous faisiez.

Almanca:

An dem Tag wird keiner Seele etwas unterschlagen, und euch wird nur das vergolten, was ihr zu tun pflegtet.

Rusça:

Сегодня ни одной душе не будет причинено никакой несправедливости, и вам воздастся только за то, что вы совершали.

Açıklama:
 
00:00

inne aṣḥâbe-lcennehi-lyevme fî şügulin fâkihûn.

Arapça:

إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ

Türkçe:

O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.

Diyanet Vakfı:

O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.

İngilizce:

Verily the Companions of the Garden shall that Day have joy in all that they do;

Fransızca:

Les gens du Paradis seront, ce jour-là, dans une occupation qui les remplit de bonheur;

Almanca:

Gewiß, die Weggenossen der Dschanna sind heute beschäftigt, freudenerregt.

Rusça:

Воистину, обитатели Рая сегодня будут заняты наслаждением.

Açıklama:
 
00:00

hüm veezvâcühüm fî żilâlin `ale-l'erâiki müttekiûn.

Arapça:

هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِئُونَ

Türkçe:

Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.

Diyanet Vakfı:

Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.

İngilizce:

They and their associates will be in groves of (cool) shade, reclining on Thrones (of dignity);

Fransızca:

eux et leurs épouses sont sous des ombrages, accoudés sur les divans.

Almanca:

Sie und ihre Partnerwesen sind im Schatten auf Liegen angelehnt.

Rusça:

Они и их супруги будут лежать в тенях на ложах, прислонившись.

Açıklama:
 
00:00

lehüm fîhâ fâkihetüv velehüm mâ yedde`ûn.

Arapça:

لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ

Türkçe:

Orada kendileri için meyveler var. İstedikleri her şey kendilerinin olacak.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.

Diyanet Vakfı:

Orada onlar için her çeşit meyve vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.

İngilizce:

(Every) fruit (enjoyment) will be there for them; they shall have whatever they call for;

Fransızca:

Là ils auront des fruits et ils auront ce qu'ils réclameront,

Almanca:

Für sie gibt es darin Obst. Und für sie gibt es, was sie sich wünschen.

Rusça:

Там для них есть фрукты и все, что они потребуют.

Açıklama:
 
00:00

selâmün ḳavlem mir rabbir raḥîm.

Arapça:

سَلَامٌ قَوْلًا مِّن رَّبٍّ رَّحِيمٍ

Türkçe:

Rahîm Rab'den bir de sözlü selam!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.

Diyanet Vakfı:

Onlara merhametli Rabb'in söylediği selam vardır.

İngilizce:

Peace! - a word (of salutation) from a Lord Most Merciful!

Fransızca:

"Salam" [paix et salut] ! Parole de la part d'un Seigneur Très Miséricordieux.

Almanca:

Salam (sei mit euch)! Ein Wort (wird ihnen gesagt) von einem allgnädigen HERRN.

Rusça:

Милосердный Господь приветствует их словом: "Мир!"

Açıklama:

Sayfalar

Ya Seen—يس beslemesine abone olun.