Arapça:
فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَىٰ أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ
Çeviriyazı:
felâ yesteṭî`ûne tevṣiyetev velâ ilâ ehlihim yerci`ûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
Diyanet İşleri:
O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken bir vasiyette bile bulunmaya imkan bulamazlar ve ailelerine bile dönemezler.
Şaban Piriş:
(O zaman) Ne bir vasiyet edebilirler, ne de ailelerine geri dönebilirler
Edip Yüksel:
Ne bir vasiyet bırakmaya vakit bulurlar ne de ailelerine dönebilirler.
Ali Bulaç:
Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne ailelerine dönebilirler.
Suat Yıldırım:
İşte o zaman...Ne vasiyette bulunabilir, ne de evlerine dönebilirler...
Ömer Nasuhi Bilmen:
Artık ne bir vasiyet yapmaya muktedir olabilirler ve ne de ailelerine dönebilirler.
Yaşar Nuri Öztürk:
O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.
Bekir Sadak:
Onlar ve esleri golgeliklerde, tahtlar uzerine yaslanmislardir.
İbni Kesir:
Artık ne vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
Adem Uğur:
İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
İskender Ali Mihr:
Artık vasiyet etmeye güçleri yetmez. Ve ailelerine dönemezler.
Celal Yıldırım:
Artık (bu durumda) ne bir tavsiyede bulunmaya güç getirebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
Tefhim ul Kuran:
Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
Fransızca:
Ils ne pourront donc ni faire de testament, ni retourner chez leurs familles.
İspanyolca:
y no podrán hacer testamento, ni volver a los suyos.
İtalyanca:
E non potranno dunque fare testamento e neppure ritornare alle loro famiglie.
Almanca:
Dann können sie weder ein Vermächtnis machen, noch zu ihren Nahverwandten zurückkehren.
Çince:
他们将来不能立遗嘱,也不能回家去。
Hollandaca:
En zij zullen geen tijd hebben om eenige beschikking over hunne bezittingen te maken, en zij zullen niet tot hun gezin terugkeeren.
Rusça:
Они не смогут ни оставить завещание, ни вернуться к своим семьям.
Somalice:
Mana karaan dardaaran ehelkoodiina uma soo noqdaan.
Swahilice:
Basi hawataweza kuusia, wala kwa watu wao hawarejei.
Uygurca:
ئۇلار بىر - بىرىگە ۋەسىيەت قالدۇرۇشقىمۇ، ئائىلىسىگە قايتىشقىمۇ قادىر بولالمايدۇ
Japonca:
その時かれらは,遺言することも,また家族のところに帰ることも出来ない。
Arapça (Ürdün):
«فلا يستطيعون توصية» أي أن يوصوا «ولا إلى أهلهم يرجعون» من أسواقهم وأشغالهم بل يموتون فيها.
Hintçe:
जब ये लोग बाहम झगड़ रहे होगें फिर न तो ये लोग वसीयत ही करने पायेंगे और न अपने लड़के बालों ही की तरफ लौट कर जा सकेगें
Tayca:
แล้วพวกเขาก็ไม่สามารถจะสั่งเสียอันใด และพวกเขาก็ไม่ทันจะกลับไปยังครอบครัวของพวกเขาได้
İbranice:
ולא יהיה להם אפילו זמן לצוות צוואה או לשוב אל בתיהם
Hırvatça:
pa neće moći ništa oporučiti, niti se porodici svojoj vratiti.
Rumence:
Nu vor putea lăsa ceva cu limbă de moarte, şi nici la ai lor să se întoarcă.
Transliteration:
Fala yastateeAAoona tawsiyatan wala ila ahlihim yarjiAAoona
Türkçe:
O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.
Sahih International:
And they will not be able [to give] any instruction, nor to their people can they return.
İngilizce:
No (chance) will they then have, by will, to dispose (of their affairs), nor to return to their own people!
Azerbaycanca:
Artıq nə bir vəsiyyət etməyə iqtidarları olar, nə də ailələrinin yanına qayıda bilərlər!
Süleyman Ateş:
Artık ne bir tavsiye yapabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
Diyanet Vakfı:
İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
Erhan Aktaş:
Artık vasiyette bulunmaya da ailelerine dönmeye de güçleri yetmez.
Kral Fahd:
İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
Hasan Basri Çantay:
(İşte o zaman) bunlar bir vasıyyetde bile bulunamazlar. (Hattâ o vakit) ailelerine dahi dönecek (halde) değildirler.
Muhammed Esed:
Ve (akibetleri öyle ani olacaktır ki) ne bir vasiyette bulunabilirler, ne de yakınlarına sığınabilirler.
Gültekin Onan:
Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne ailelerine dönebilirler.
Ali Fikri Yavuz:
O zaman bir vasiyyet (söz) bile yapamazlar, ailelerine de (çarşı ve sokaklardan) dönemezler.
Portekizce:
E não terão oportunidade de deixar testamento, nem de voltar aos seus.
İsveççe:
De kommer inte att få tid att upprätta testamente, och de hinner inte vända tillbaka till de sina.
Farsça:
[فریادی که وقتی بر سر آنان زده شود] نه می توانند وصیتی کنند و نه [اگر بیرون خانه باشند] می توانند به خانواده خود برگردند،
Kürtçe:
ئەوسا ناتوانن ھیچ وەسێتێك بکەن یان بگەڕێنەوە لای کەسوکاریان
Özbekçe:
Улар на васият қилишга қодир бўларлар ва на ўз аҳлларига қайтарлар.
Malayca:
Maka dengan itu, mereka tidak berpeluang membuat sebarang pesanan (wasiat atau lainnya), dan (kalau mereka berada di luar) mereka tidak sempat kembali kepada keluarganya.
Arnavutça:
E, ata nuk do të mund t’i kryejnë porositë e as të kthehen te familja e tyre.
Bulgarca:
И не ще съумеят нито да се разпоредят, нито при семействата си да се завърнат.
Sırpça:
па неће моћи ништа да опоруче, нити својој породици да се врате.
Çekçe:
a nebudou schopni ani závěť učinit, ani k rodině své se navrátit.
Urduca:
اور اُس وقت یہ وصیت تک نہ کر سکیں گے، نہ اپنے گھروں کو پلٹ سکیں گے
Tacikçe:
ончунон ки тавони васияте надошта бошанд ва натавонанд назди касони худ бозгарданд.
Tatarca:
Аларны ул тавыш тотканда васыятьләрен әйтергә һәм өй әһелләре янына кайтырга кадир булмаслар.
Endonezyaca:
lalu mereka tidak kuasa membuat suatu wasiatpun dan tidak (pula) dapat kembali kepada keluarganya.
Amharca:
(ያን ጊዜ) መናዘዝንም አይችሉም፡፡ ወደ ቤተሰቦቻቸወም አይመለሱም፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்கள் மரண சாசனம் கூறுவதற்கு சக்தி பெற மாட்டார்கள். இன்னும், தங்கள் குடும்பத்தாரிடம் திரும்பி வர மாட்டார்கள். (அதற்குள் மறுமை நிகழ்ந்துவிடும்).
Korece:
그때 그들에게는 유언할 기 회도 없을 것이며 그들 가족으로 돌아칼 기회도 없을 것이라
Vietnamca:
Lúc đó, họ sẽ không kịp trăng trối và cũng sẽ không kịp quay về gặp gia đình của mình.
Ayet Linkleri: