Cuz 23

Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Açıklama:
 
00:00

vemâ enzelnâ `alâ ḳavmihî mim ba`dihî min cündim mine-ssemâi vemâ künnâ münzilîn.

Arapça:

۞ وَمَا أَنزَلْنَا عَلَىٰ قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِن جُندٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ

Türkçe:

Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

Diyanet Vakfı:

Biz ondan sonra, onun milletini helak etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik.

İngilizce:

And We sent not down against his People, after him, any hosts from heaven, nor was it needful for Us so to do.

Fransızca:

Et après lui Nous ne fîmes descendre du ciel aucune armée. Nous ne voulions rien faire descendre sur son peuple.

Almanca:

Doch WIR sandten zu seinen Leuten nach ihm keinerlei Heerschar vom Himmel hinab, und WIR würden sicherlich Keine Hinabsendenden sein.

Rusça:

После него Мы не ниспослали на его народ никакого войска с неба и не собирались ниспослать.

Açıklama:
 
00:00

in kânet illâ ṣayḥatev vâḥideten feiẕâ hüm ḫâmidûn.

Arapça:

إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ

Türkçe:

Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.

Diyanet Vakfı:

(Onları helak eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.

İngilizce:

It was no more than a single mighty Blast, and behold! they were (like ashes) quenched and silent.

Fransızca:

Ce ne fut qu'un seul Cri et les voilà éteints.

Almanca:

Es war nichts anderes außer einem einzigen Schrei, sogleich waren sie erloschen.

Rusça:

Был всего лишь один глас, и они затухли.

Açıklama:
 
00:00

yâ ḥasraten `ale-l`ibâd. mâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn.

Arapça:

يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ ۚ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ

Türkçe:

Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.

Diyanet Vakfı:

Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.

İngilizce:

Ah! Alas for (My) Servants! There comes not a messenger to them but they mock him!

Fransızca:

Hélas pour les esclaves [les humains] ! Jamais il ne leur vient de messager sans qu'ils ne s'en raillent.

Almanca:

Trauer um die Menschen! Niemals kam zu ihnen ein Gesandter, ohne daß sie ihn verspotteten.

Rusça:

О горе рабам! Не приходил к ним ни один посланник, над которым бы они не издевались.

Açıklama:
 
00:00

elem yerav kem ehleknâ ḳablehüm mine-lḳurûni ennehüm ileyhim lâ yerci`ûn.

Arapça:

أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ

Türkçe:

Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik! Onlar artık bir daha bunlara dönmeyecekler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.

Diyanet Vakfı:

Müşrikler görmüyorlar mı ki, onlardan önce nice kavimler helak ettik. Onlar tekrar dönüp de bunlara gelmezler.

İngilizce:

See they not how many generations before them we destroyed? Not to them will they return:

Fransızca:

Ne voient-ils pas combien de générations avant eux Nous avons fait périr ? Lesquelles ne retourneront jamais parmi eux.

Almanca:

Sahen sie etwa nicht, wie vieleWIR vor ihnen von den Generationen zugrunde richteten, daß sie zu ihnen nicht zurückkehren?!

Rusça:

Неужели они не видят, сколько поколений Мы погубили до них и что они не вернутся к ним?

Açıklama:
 
00:00

vein küllül lemmâ cemî`ul ledeynâ muḥḍarûn.

Arapça:

وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ

Türkçe:

Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır bulundurulacaklar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.

Diyanet Vakfı:

Elbette onların hepsi (kıyamet gününde) karşımızda hazır bulunacaklar.

İngilizce:

But each one of them all - will be brought before Us (for judgment).

Fransızca:

Et tous sans exception comparaîtront devant Nous.

Almanca:

Und ausnahmslos gewiß werden allesamt Uns vorgeführt.

Rusça:

Воистину, все они будут собраны у Нас.

Açıklama:
 
00:00

veâyetül lehümü-l'arḍu-lmeyteh. aḥyeynâhâ veaḫracnâ minhâ ḥabben feminhü ye'külûn.

Arapça:

وَآيَةٌ لَّهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ

Türkçe:

Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

Diyanet Vakfı:

(Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yağmurla hayat verdik ve ondan dane çıkardık. İşte onlar bundan yerler.

İngilizce:

A Sign for them is the earth that is dead: We do give it life, and produce grain therefrom, of which ye do eat.

Fransızca:

Une preuve pour eux est la terre morte, à laquelle Nous redonnons la vie, et d'où Nous faisons sortir des grains dont ils mangent.

Almanca:

Und eine Aya für sie ist die tote Landschaft, die WIR belebten und dann aus ihr Körner heraussprießen ließen, von denen sie essen.

Rusça:

Знамением для них является мертвая земля, которую Мы оживили и извлекли из нее зерно, которым они питаются.

Açıklama:
 
00:00

vece`alnâ fîhâ cennâtim min neḫîliv vea`nâbiv vefeccernâ fîhâ mine-l`uyûn.

Arapça:

وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ

Türkçe:

Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.

Diyanet Vakfı:

Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.

İngilizce:

And We produce therein orchard with date-palms and vines, and We cause springs to gush forth therein:

Fransızca:

Nous y avons mis des jardins de palmiers et de vignes et y avons fait jaillir des sources,

Almanca:

Und WIR machten auf ihr Dschannat von Dattelpalmen und Rebstöcken und ließen in ihr Quellen entspringen,

Rusça:

Мы создали на ней сады из пальм и винограда и заставили биться в них источники,

Açıklama:
 
00:00

liye'külû min ŝemerihî vemâ `amilethü eydîhim. efelâ yeşkürûn.

Arapça:

لِيَأْكُلُوا مِن ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ

Türkçe:

Ki onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?

Diyanet Vakfı:

Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hala şükretmeyecekler mi?

İngilizce:

That they may enjoy the fruits of this (artistry): It was not their hands that made this: will they not then give thanks?

Fransızca:

afin qu'ils mangent de Ses fruits et de ce que leurs mains ont produit . Ne seront-ils pas reconnaissants ?

Almanca:

damit sie von deren Früchten essen. Und doch nicht eigenhändig machten sie es. Erweisen sie sich nicht dankbar?!

Rusça:

чтобы они вкушали их плоды и то, что создали своими руками (или чтобы они вкушали плоды, которые они не создали своими руками). Неужели они не будут благодарны?

Açıklama:
 
00:00

sübḥâne-lleẕî ḫaleḳa-l'ezvâce küllehâ mimmâ tümbitü-l'arḍu vemin enfüsihim vemimmâ lâ ya`lemûn.

Arapça:

سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe:

Şanı yücedir o Allah'ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir.

Diyanet Vakfı:

Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ı tesbih ve takdis ederim.

İngilizce:

Glory to Allah, Who created in pairs all things that the earth produces, as well as their own (human) kind and (other) things of which they have no knowledge.

Fransızca:

Louange à Celui qui a créé tous les couples de ce que la terre fait pousser, d'eux-mêmes, et de ce qu'ils ne savent pas !

Almanca:

Gepriesen-erhaben ist Derjenige, Der die Zweiheiten allesamt erschuf von dem, was die Erde wachsen läßt, von ihrem Selbst und von dem, worüber sie keine Kenntnis haben.

Rusça:

Пречист Тот, Кто сотворил парами то, что растит земля, их самих и то, чего они не знают.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 23 beslemesine abone olun.