Arapça:
هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِئُونَ
Çeviriyazı:
hüm veezvâcühüm fî żilâlin `ale-l'erâiki müttekiûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
Diyanet İşleri:
Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlar da, eşleri de, gölgeliklerde, tahtlara oturup dayanmışlardır.
Şaban Piriş:
Kendileri ve eşleri gölgeliklerde, koltuklara yaslanmışlardır.
Edip Yüksel:
Eşleriyle birlikte gölgeliklerde, koltuklara yaslanmışlardır.
Ali Bulaç:
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
Suat Yıldırım:
Hem kendileri, hem eşleri gölgeliklerde, tahtlarına kurulurlar.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onlar ve zevceleri gölgeler içinde tahtlar üzerine dayanıp durmuşlardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.
Bekir Sadak:
And olsun ki, o sizden nice nesilleri saptirmisti, akletmez miydiniz?
İbni Kesir:
Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
Adem Uğur:
Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.
İskender Ali Mihr:
Onlar ve eşleri, gölgeliklerde tahtlar üzerinde yaslanmış olanlardır.
Celal Yıldırım:
Onlar da, eşleri de gölgede tahtlar, kanepeler üzerinde kurulmuşlardır.
Tefhim ul Kuran:
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
Fransızca:
eux et leurs épouses sont sous des ombrages, accoudés sur les divans.
İspanyolca:
Ellos y sus esposas estarán a la sombra, reclinados en sofás.
İtalyanca:
essi e le loro spose, distesi all'ombra su alti letti.
Almanca:
Sie und ihre Partnerwesen sind im Schatten auf Liegen angelehnt.
Çince:
他们和自己的配偶,在树荫下,靠在床上。
Hollandaca:
Zij en hunne vrouwen zullen in schaduwrijke boschjes rusten, tegen heerlijke zetels leunende.
Rusça:
Они и их супруги будут лежать в тенях на ложах, прислонившись.
Somalice:
Iyaga iyo haweenkooduba waxay ku sugnaan hadh, waxayna ku dangiigsanaan sariiro (sare).
Swahilice:
Wao na wake zao wamo katika vivuli wameegemea juu ya viti vya fakhari.
Uygurca:
ئۇلار ۋە ئۇلارنىڭ جۈپتىلىرى (جەننەتلەرنىڭ) سايىلىرى ئاستىدا تەختلەرگە يۆلەنگەن ھالدا تۇرىدۇ
Japonca:
かれらはその配偶者たちと,木陰の寝床によりかかる。
Arapça (Ürdün):
«هم» مبتدأ «وأزواجهم في ظلال» جمع ظلة أو ظل خبر أي لا تصيبهم الشمس «على الأرائك» جمع أريكة، وهو السرير في الحجلة أو الفرش فيها «متكئون» خبر ثان متعلق بعلى.
Hintçe:
वह अपनी बीवियों के साथ (ठन्डी) छाँव में तकिया लगाए तख्तों पर (चैन से) बैठे हुए हैं
Tayca:
พวกเขาและคู่ครองของพวกเขาจะอยู่ภายใต้ร่มเงา นอนเอกเขนกอยู่บนเก้าอี้นวม
İbranice:
הם ונשותיהם ינוחו בצל על ספות מוגבהות
Hırvatça:
oni i supruge njihove bit će u hladovini na ukrašenim divanima naslonjeni,
Rumence:
Împreună cu soaţele lor, vor sta sub umbrare, aşezaţi pe paturi de nuntă.
Transliteration:
Hum waazwajuhum fee thilalin AAala alaraiki muttakioona
Türkçe:
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.
Sahih International:
They and their spouses - in shade, reclining on adorned couches.
İngilizce:
They and their associates will be in groves of (cool) shade, reclining on Thrones (of dignity);
Azerbaycanca:
Onlar (mö’min kişilər) və zövcələri kölgəliklərdə (yumşaq) taxtlara söykənmişlər.
Süleyman Ateş:
Kendileri ve eşleri, gölgelerde, koltuklara yaslanmışlardır.
Diyanet Vakfı:
Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.
Erhan Aktaş:
Onlar ve eşleri gölgeliklerde tahtlar üzerine kurulmuşlardır.
Kral Fahd:
Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.
Hasan Basri Çantay:
Kendileri de, zevceleri de (cennet) gölgeler (in) dedirler. Tahtların üstüne kurulub dayanmışlardır.
Muhammed Esed:
onlar ve eşleri sedirler üzerinde mutlu bir şekilde yatıp uzanacaklar,
Gültekin Onan:
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
Ali Fikri Yavuz:
Kendileri ve zevceleri, ağaçların gölgeleri altında süslü koltuklar üzerine kurulub yaslanmışlardır.
Portekizce:
Com seus consortes, estarão à sombra, acomodados sobre almofadas.
İsveççe:
vilande i ljuvlig skugga med sina följeslagare, stödda på divanernas [mjuka kuddar],
Farsça:
آنان و همسرانشان در زیر سایه هایی [آرام بخش] بر تخت هایی [آراسته چون حجله عروس] تکیه می زنند.
Kürtçe:
خۆیان و ھاوسەرەکانیان لە سێبەرەکاندا لە سەر تەخت (ی ڕازاوە) پاڵیان داوەتەوە
Özbekçe:
Улар ва уларнинг жуфтлари сояларда сўриларда ёнбошлаб ётурлар.
Malayca:
Mereka dengan pasangan-pasangan mereka bersukaria di tempat yang teduh, sambil duduk berbaring di atas pelamin;
Arnavutça:
ata dhe gratë e tyre janë në hije (fllade), të mbështetur në kolltuqe,
Bulgarca:
Те и съпругите им ще са на сянка, облегнати на престоли.
Sırpça:
Они и њихове супруге биће у хладовини наслоњени на украшеним диванима,
Çekçe:
a oni i manželky jejich ve stínu na poduškách spočinou
Urduca:
وہ اور ان کی بیویاں گھنے سایوں میں ہیں مسندوں پر تکیے لگائے ہوئے
Tacikçe:
Онҳо ва ҳамсаронашон дар сояҳо бар тахтҳо такя задаанд.
Tatarca:
Ул мөэминнәр вә хатыннары күләгәлектә яхшы диваннарда утырып шатланып сөйләшерләр.
Endonezyaca:
Mereka dan isteri-isteri mereka berada dalam tempat yang teduh, bertelekan di atas dipan-dipan.
Amharca:
እነርሱም ሚስቶቻቸውም በጥላዎች ውስጥ ናቸው፡፡ ባለ አጎበር አልጋዎች ላይ ተደጋፊዎች ናቸው፡፡
Tamilce:
அவர்களும் அவர்களின் மனைவிகளும் நிழல்களில் கட்டில்கள் மீது சாய்ந்தவர்களாக இருப்பார்கள்.
Korece:
그들은 그의 아내들과 시원 한 그늘에서 장식된 침상에 기대 어
Vietnamca:
Họ và những người vợ của họ sẽ nằm nghỉ tựa mình trên những chiếc tràng kỷ, dưới bóng mát (trong các Ngôi Vườn Thiên Đàng).
Ayet Linkleri: