Arapça:
مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
Çeviriyazı:
mâ yenżurûne illâ ṣayḥatev vâḥideten te'ḫuẕühüm vehüm yeḫiṣṣimûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
Diyanet İşleri:
Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bir tek bağrıştan başka bir şey beklemiyor onlar, ansızın helak ediverir onları birbirleriyle düşmanlık edip dururlarken.
Şaban Piriş:
Onlar, tek bir çığlıktan başka bir şey beklemiyorlar. Birbirleriyle çekişip dururlarken onları yakalayacak.
Edip Yüksel:
Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek patlamayı beklemektedirler.
Ali Bulaç:
Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip-dururken o kendilerini yakalayıverir.
Suat Yıldırım:
Onların beklediği: Sadece bir ses!..Çekişip dururlarken kendilerini çarpacak bir ses...
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onlar, birbirleriyle çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak olan bir sayhadan başkasını gözetmezler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
Bekir Sadak:
Dogrusu bugun, cennetlikler eglenceyle mesguldurler.
İbni Kesir:
Onlar
Adem Uğur:
Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.
İskender Ali Mihr:
Onlar tartışırken, onları alacak (yakalayacak) olan tek bir sayhadan (şiddetli ses dalgasından) başka bir şey gözlemiyorlar (beklemiyorlar).
Celal Yıldırım:
Onlar çekişip tartışırken ansızın kendilerini yakalayıverecek bir haykırışı beklerler.
Tefhim ul Kuran:
Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip dururken o kendilerini yakalayıverir.
Fransızca:
Ils n'attendent qu'un seul Cri qui les saisira alors qu'ils seront en train de disputer.
İspanyolca:
No esperarán más que un solo Grito, que les sorprenderá en plena disputa,
İtalyanca:
Non aspettano altro che un Grido, uno solo, che li afferrerà mentre saranno in piena polemica.
Almanca:
Sie warten nur auf einen einzigen Schrei, der sie zugrunde richtet, während sie noch disputieren.
Çince:
他们只等待一声呐喊,在他们纷争的时候,袭击他们;
Hollandaca:
Zij wachten slechts op een klank van de trompet, die hen zal overvallen, terwijl zij met elkander twisten.
Rusça:
Им нечего ожидать, кроме одного только гласа, который поразит их тогда, когда они будут препираться.
Somalice:
Ma sugaayaan (gaaladu) hal qaylo mooyee oo qabanaysa iyagoo doodi.
Swahilice:
Hawangojei ila ukelele mmoja tu utakao wachukua nao wamo kuzozana.
Uygurca:
ئۇلار پەقەت بىر ئاۋازنىلا (يەنى ئىسراپىل ئەلەيھىسسالامنىڭ بىرىنچى قېتىملىق چالغان سۇرىنىلا) كۈتىدۇ، ئۇلار (دۇنيادا سودا - سېتىق ۋە شۇنىڭغا ئوخشاش ئىشلار ئۈستىدە) جاڭجاللىشىپ تۇرغان ھالەتلىرىدە، ئۇ ئاۋاز ئۇلارنى ھالاك قىلىدۇ
Japonca:
だがかれらが論争している間に,一声の叫びが(突然)かれらを襲うだけではないか。
Arapça (Ürdün):
قال تعالى: «ما ينظرون» أي ينتظرون «إلا صيحة واحدة» وهي نفخة إسرافيل الأولى «تأخذهم وهم يخصِّمون» بالتشديد أصله يختصمون نقلت حركة التاء إلى الحاء وأدغمت في الصاد، أي وهم في غفلة عنها بتخاصم وتبايع وأكل وشرب وغير ذلك، وفي قراءة يخصمون كيضربون، أي يخصم بعضهم بعضا.
Hintçe:
(ऐ रसूल) ये लोग एक सख्त चिंघाड़ (सूर) के मुनतज़िर हैं जो उन्हें (उस वक्त) ले डालेगी
Tayca:
พวกเขามิได้คอยสิ่งใดเลยนอกจากเสียงกัมปนาทเพียงครั้งเดียว ซึ่งจะคร่าชีวิต พวกเขาในขณะที่พวกเขาโต้เถียงกันอยู่
İbranice:
אך תספיק להם זעקה אחת שתנחת עליהם בעודם מתנצחים
Hırvatça:
A ne čekaju drugo do jedan strašni zvuk koji će ih, dok se budu jedni s drugima prepirali, obuzeti,
Rumence:
Ei nu au de aşteptat, căci un singur Strigăt îi va lua pe când se învrăjbesc.
Transliteration:
Ma yanthuroona illa sayhatan wahidatan takhuthuhum wahum yakhissimoona
Türkçe:
Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
Sahih International:
They do not await except one blast which will seize them while they are disputing.
İngilizce:
They will not (have to) wait for aught but a single Blast: it will seize them while they are yet disputing among themselves!
Azerbaycanca:
Onlar (küçədə, bazarda) bir-biri ilə çənə-boğaz olarkən özlərini saracaq yalnız bir dəhşətli (tükürpədici) səsə (İsrafilin surunun birinci dəfə çalınmasına) bənddirlər.
Süleyman Ateş:
Onların işi sadece korkunç bir sese bakar. Çekişip dururlarken ansızın o, kendilerini yakalar.
Diyanet Vakfı:
Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.
Erhan Aktaş:
Onlar birbirleri ile çekişirlerken, onları yakalayacak tek bir çığlıktan başkasını gözlemiyorlar.
Kral Fahd:
Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.
Hasan Basri Çantay:
Onlar birbiriyle itişib dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek sayhadan başkasını gözetmezler.
Muhammed Esed:
(Ve bilmezler ki) (yeniden dirilmeye) itiraz edip dururlarken, (ceza olarak) kendilerini sarsıp yok edecek bir tek patlama sesi onlara yeter!
Gültekin Onan:
Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip dururken o kendilerini yakalayıverir.
Ali Fikri Yavuz:
Onların beklediği sadece bir sayhadır (Sûr’a ilk üfürülüştür) ki, onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir.
Portekizce:
Não esperam nada, a não ser um estrondo que os fulmine enquanto estão disputando.
İsveççe:
Det enda de har att vänta på är [dånet av Guds straff] - ett enda dån, som skall drabba dem när de som bäst överlägger om [sina viktiga angelägenheter].
Farsça:
اینان جز یک فریاد مرگبار [آسمانی] را انتظار نمی کشند که آنان را در حالی که سرگرم می ادله و ستیز [در امور دنیایی] اند فراگیرد.
Kürtçe:
ئەمانە چاوەڕوانی ھیچ ناکەن مەگەر شریخە و دەنگێکی بەھێز (فوو کردن بە کەڕەنادا) بیانگرێت لە کاتێکدا لە نێو خۆیاندا دەمەقاڵێ دەکەن
Özbekçe:
Улар фақат талашиб-тортишиб турганларида ўзларини бирдан оладиган биргина қичқириқдан бошқа нарсани кутаётганлари йўқ.
Malayca:
Mereka tidak menunggu melainkan satu pekikan yang - (dengan secara mengejut) akan membinasakan mereka semasa mereka dalam keadaan leka bertengkar (merundingkan urusan dunia masing-masing).
Arnavutça:
Ata presin vetëm një zë të tmerrshëm, që do t’i kaplojë duke u grindur njëri me tjetrin,
Bulgarca:
Очаква ги само един Вик, който ще ги сграбчи, както спорят.
Sırpça:
А не чекају друго до један страшан звук који ће да их, док се буду једни са другима препирали, обузети,
Çekçe:
A nečeká je nic než vykřiknutí jediné, které je uchvátí, zatímco se budou přít,
Urduca:
دراصل یہ جس چیز کی راہ تک رہے ہیں وہ بس ایک دھماکا ہے جو یکایک اِنہیں عین اُس حالت میں دھر لے گا جب یہ (اپنے دنیوی معاملات میں) جھگڑ رہے ہوں گے
Tacikçe:
Инҳо интизори як бонги сахтро мебаранд, то ба он ҳангом ки саргарми хусумат ҳастанд, фурӯ гирадашон,
Tatarca:
Ул кәферләр Аллаһудан һичнәрсә көтмиләр, мәгәр фәрештәнең һәлак итә торган бер тавышын көтәләр, ул тавыш аларны сату-алу эшләрендә кычкырышкан вакытларыңда аңсыздан тотар, ул тавыш Исрафил фәрештәнең әүвәлге сур өрүедер.
Endonezyaca:
Mereka tidak menunggu melainkan satu teriakan saja yang akan membinasakan mereka ketika mereka sedang bertengkar.
Amharca:
እነርሱ የሚከራከሩ ሲኾኑ በድንገት የምትይዛቸው የኾነችን አንዲትን ጩኸት እንጂ ሌላን አይጠባበቁም፡፡
Tamilce:
ஒரே ஒரு சத்தத்தைத் தவிர அவர்கள் எதிர்பார்க்கவில்லை. அ(ந்த சத்தமான)து (ஒரு நாள்) அவர்களைப் பிடித்துக் கொள்ளும். (அப்போது) அவர்கள் (உலக காரியங்களைப் பற்றி) தர்க்கித்துக் கொண்டிருப்பார்கள்.
Korece:
그러나 그들은 강한 질풍을 기다리고 있을 뿐이라 그들이 서 로가 논쟁하고 있을 때 그것이 그들을 흽쓸어 가리라
Vietnamca:
Họ chỉ đang chờ đợi một tiếng Gầm duy nhất chụp bắt họ một cách đột ngột trong lúc họ đang bận rộn (với các sự việc của chốn trần gian).
Ayet Linkleri: