An-Naml—النمل

 
00:00

ḳul sîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmücrimîn.

Arapça:

قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ

Türkçe:

De ki: "Yeryüzünde dolaşın da bir bakın nice olmuştur günahkârların sonu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Hele bir yeryüzünde gezin de, günahkarların sonu nice oldu, bir bakın!"

Diyanet Vakfı:

De ki: Yeryüzünde gezin de, günahkarların akıbeti nice oldu, görün!

İngilizce:

Say: "Go ye through the earth and see what has been the end of those guilty (of sin)."

Fransızca:

Dis : "Parcourez la terre et voyez ce qu'il est advenu des criminels".

Almanca:

Sag: "Zieht auf der Erde umher, dann seht, wie das Anschließende von den schwer Verfehlenden war."

Rusça:

Скажи: "Постранствуйте по земле и посмотрите, каким был конец грешников".

Açıklama:
 
00:00

velâ taḥzen `aleyhim velâ tekün fî ḍayḳim mimmâ yemkürûn.

Arapça:

وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُن فِي ضَيْقٍ مِّمَّا يَمْكُرُونَ

Türkçe:

Onlar yüzünden tasalanma. Kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Habibim!) Onlara karşı mahzun olma, kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de sıkıntı duyma!

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Onların yüzünden tasalanma, kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü sıkıntı duyma.

İngilizce:

But grieve not over them, nor distress thyself because of their plots.

Fransızca:

Et ne t'afflige pas sur eux et ne sois pas angoissé à cause de leur complot.

Almanca:

Und trauere ihnen nicht nach und sei nicht bedrückt wegen dem, was sie an List planen.

Rusça:

Не печалься о них и не будь стеснен тем, что они замышляют.

Açıklama:
 
00:00

veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.

Arapça:

وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

Türkçe:

"Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat ne zaman?" derler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir de, "Eğer doğru söylüyorsanız bu vaad (ettiğiniz azab) hani, ne zaman?" derler.

Diyanet Vakfı:

Onlar: Eğer doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım) bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? derler.

İngilizce:

They also say: "When will this promise (come to pass)? (Say) if ye are truthful."

Fransızca:

Et ils disent : "Pour quand cette promesse si vous êtes véridiques ? "

Almanca:

Und sie sagen: "Wann erfüllt sich diese Androhung, solltet ihr wahrhaftig sein?"

Rusça:

Они говорят: "Когда же сбудется это обещание, если вы говорите правду?"

Açıklama:
 
00:00

ḳul `asâ ey yekûne radife leküm ba`ḍu-lleẕî testa`cilûn.

Arapça:

قُلْ عَسَىٰ أَن يَكُونَ رَدِفَ لَكُم بَعْضُ الَّذِي تَسْتَعْجِلُونَ

Türkçe:

De ki: "Acele isteyip durduğunuzun bir kısmı belki de arkanıza takılmıştır."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bir kısmı herhalde yakında ensenize binecektir."

Diyanet Vakfı:

De ki: Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bir kısmı herhalde yakında başınıza gelecektir.

İngilizce:

Say: "It may be that some of the events which ye wish to hasten on may be (close) in your pursuit!"

Fransızca:

Dis : "Il se peut qu'une partie de ce que vous cherchez à hâter soit déjà sur vos talons".

Almanca:

Sag: "Vielleicht nähert sich euch etwas von dem, womit ihr zur Eile fordert?"

Rusça:

Скажи: "Возможно, некоторое из того, что вы торопите, уже находится позади вас".

Açıklama:
 
00:00

veinne rabbeke leẕû faḍlin `ale-nnâsi velâkinne ekŝerahüm lâ yeşkürûn.

Arapça:

وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ

Türkçe:

Senin Rabbin, insanlara karşı gerçekten lütufkârdır; fakat çokları şükretmezler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler.

İngilizce:

But verily thy Lord is full of grace to mankind: Yet most of them are ungrateful.

Fransızca:

Certes, ton Seigneur est pourvoyeur de grâce aux hommes, mais la plupart d'entre eux ne sont pas reconnaissants.

Almanca:

Und gewiß, dein HERR erweist den Menschen Gunst! Doch die meisten erweisen sich nicht dankbar.

Rusça:

Воистину, твой Господь оказывает милость людям, но большинство их неблагодарны.

Açıklama:
 
00:00

veinne rabbeke leya`lemü mâ tükinnü ṣudûruhüm vemâ yü`linûn.

Arapça:

وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ

Türkçe:

Ve senin Rabbin, onların göğüslerinin sakladığını da açığa vurduğunu da çok iyi bilir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbin elbette onların sinelerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

Diyanet Vakfı:

Rabbin elbette onların kalplerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

İngilizce:

And verily thy Lord knoweth all that their hearts do hide. As well as all that they reveal.

Fransızca:

Certes, ton Seigneur sait ce que cachent leurs poitrines et ce qu'ils divulguent.

Almanca:

Und gewiß, dein HERR weiß doch, was ihre 2 Brüste verbergen, und was sie offenlegen.

Rusça:

Воистину, твой Господь знает то, что таят их сердца, и то, что они обнаруживают.

Açıklama:
 
00:00

vemâ min gâibetin fi-ssemâi vel'arḍi illâ fî kitâbim mübîn.

Arapça:

وَمَا مِنْ غَائِبَةٍ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

Türkçe:

Yerde ve gökte hiçbir gayb yoktur ki, açıklayıcı bir Kitap'ta olmasın.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Lehvi mahfuzda) bulunmasın.

Diyanet Vakfı:

Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (levhi mahfuzda) bulunmasın.

İngilizce:

Nor is there aught of the unseen, in heaven or earth, but is (recorded) in a clear record.

Fransızca:

Et il n'y a rien de caché, dans le ciel et la terre, qui ne soit dans un Livre explicite.

Almanca:

Und es gibt nichts Verborgenes im Himmel und auf Erden, ohne daß es in einer deutlichen Schrift ist.

Rusça:

На небе и на земле нет такого сокровенного, которого бы не было в ясном Писании.

Açıklama:
 
00:00

inne hâẕe-lḳur'âne yeḳuṣṣu `alâ benî isrâîle ekŝera-lleẕî hüm fîhi yaḫtelifûn.

Arapça:

إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَكْثَرَ الَّذِي هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

Türkçe:

Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur'an, İsrailoğullarına, ihtilafa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haberiniz olsun ki bu Kur'ân, İsrail oğullarına, hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.

Diyanet Vakfı:

Doğrusu bu Kur'an, İsrailoğullarına, hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.

İngilizce:

Verily this Qur'an doth explain to the Children of Israel most of the matters in which they disagree.

Fransızca:

Ce Coran raconte aux enfants d'Israël la plupart des sujets sur lesquels ils divergent,

Almanca:

Gewiß, dieser Quran berichtet den Kindern Israils das Meiste von dem, worin sie uneins sind.

Rusça:

Воистину, этот Коран рассказывает сынам Исраила (Израиля) большую часть того, о чем они расходятся во мнениях.

Açıklama:
 
00:00

veinnehû lehüdev veraḥmetül lilmü'minîn.

Arapça:

وَإِنَّهُ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ

Türkçe:

Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.

Diyanet Vakfı:

Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.

İngilizce:

And it certainly is a Guide and a Mercy to those who believe.

Fransızca:

cependant qu'il est pour les croyants un guide et une miséricorde.

Almanca:

Und gewiß, er ist zweifelsohne eine Rechtleitung und Gnade für die Mumin.

Rusça:

Воистину, это - верное руководство и милость для верующих.

Açıklama:
 
00:00

inne rabbeke yaḳḍî beynehüm biḥukmih. vehüve-l`azîzü-l`alîm.

Arapça:

إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُم بِحُكْمِهِ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ

Türkçe:

Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip gereğini yapacaktır. Azîz'dir, Alîm'dir O.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbin şüphesiz, onlar arasında kendi hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.

Diyanet Vakfı:

Rabbin şüphesiz, onlar arasında hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, her şeyi bilendir.

İngilizce:

Verily thy Lord will decide between them by His Decree: and He is Exalted in Might, All-Knowing.

Fransızca:

Ton Seigneur décidera certes entre eux par son jugement; et Il est le Tout Puissant, le Sage.

Almanca:

Gewiß, dein HERR richtet zwischen ihnen nach Seiner Weisheit. Und ER ist Der Allwürdige, Der Allwissende.

Rusça:

Воистину, твой Господь рассудит между ними Своим судом. Он - Могущественный, Знающий.

Açıklama:

Sayfalar

An-Naml—النمل beslemesine abone olun.