An-Naml—النمل

 
00:00

ḳâlû teḳâsemû billâhi lenübeyyitennehû veehlehû ŝümme leneḳûlenne liveliyyihî mâ şehidnâ mehlike ehlihî veinnâ leṣâdiḳûn.

Arapça:

قَالُوا تَقَاسَمُوا بِاللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُ وَأَهْلَهُ ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ

Türkçe:

Allah adına yeminleşerek şöyle dediler: "Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne tanık olmadık. Vallahi, doğru söyleyenleriz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: "Gece ona ve ailesine baskın yapalım; sonra da velisine, 'Biz o ailenin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz' diyelim."

Diyanet Vakfı:

Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velisine: "Biz (Salih) ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz" diyelim.

İngilizce:

They said: "Swear a mutual oath by Allah that we shall make a secret night attack on him and his people, and that we shall then say to his heir (when he seeks vengeance): 'We were not present at the slaughter of his people, and we are positively telling the truth.'"

Fransızca:

Ils dirent : "Jurons par Allah que nous l'attaquerons de nuit, lui et sa famille. Ensuite nous dirons à celui qui est chargé de le venger : "Nous n'avons pas assisté à l'assassinat de sa famille, et nous sommes sincères".

Almanca:

Sie sagten: "Legt einen Schwur bei ALLAH ab, daß wir ihn und seine Familie nachts überfallen. Dann sagen doch wir seinem Wali: "Wir waren bei der Ermordung seiner Familie nicht anwesend, und gewiß, wir sind doch wahrhaftig!"

Rusça:

Они сказали: "Поклянитесь друг другу Аллахом, что ночью мы обязательно нападем на Салиха и его семью, а потом скажем его близкому родственнику, что мы не присутствовали при убийстве его семьи и что мы говорим правду".

Açıklama:
 
00:00

vemekerû mekrav vemekernâ mekrav vehüm lâ yeş`urûn.

Arapça:

وَمَكَرُوا مَكْرًا وَمَكَرْنَا مَكْرًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Türkçe:

Onlar bir tuzak kurdular, biz de bir tuzak kurduk, ama şuursuzluk eden onlardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar böyle bir tuzak kurdular, biz de kendileri farkında olmadan onların planlarını altüst ettik.

Diyanet Vakfı:

Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de kendileri farkında olmadan, onların planlarını altüst ettik.

İngilizce:

They plotted and planned, but We too planned, even while they perceived it not.

Fransızca:

Ils ourdirent une ruse et Nous ourdîmes une ruse sans qu'ils s'en rendent compte.

Almanca:

Und sie planten eine Intrige und WIR entgegneten ihre Intrige, während sie nicht merkten.

Rusça:

Они замыслили хитрость, и Мы замыслили хитрость, но они не ощущали этого.

Açıklama:
 
00:00

fenżur keyfe kâne `âḳibetü mekrihim ennâ demmernâhüm veḳavmehüm ecme`în.

Arapça:

فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe:

Bir baksana nasıl oldu tuzaklarının sonu! İşte, onları da topluluklarını da hep birlikte yere geçirdik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte bak! Tuzaklarının akibeti nice oldu: Onları da, kavimlerini de toptan helak ettik.

Diyanet Vakfı:

Bak işte, tuzaklarının akıbeti nice oldu: Onları da; (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helak ettik!

İngilizce:

Then see what was the end of their plot!- this, that We destroyed them and their people, all (of them).

Fransızca:

Regarde donc ce qu'a été la conséquence de leur stratagème : Nous les fîmes périr, eux et tout leur peuple.

Almanca:

Also siehe, wie das Anschließende von ihrer Intrige war, daß WIR sie und ihre Leute, allesamt vernichteten.

Rusça:

Посмотри же, каким был конец их хитрости! Мы уничтожили их вместе со всем их народом.

Açıklama:
 
00:00

fetilke büyûtühüm ḫâviyetem bimâ żalemû. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy ya`lemûn.

Arapça:

فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةً بِمَا ظَلَمُوا ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Türkçe:

İşte sana onların, işledikleri zulümler yüzünden çöküp ıpıssız kalmış evleri. Hiç kuşkusuz bunda, ilmi kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Bilen bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır.

Diyanet Vakfı:

İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır.

İngilizce:

Now such were their houses, - in utter ruin, - because they practised wrong-doing. Verily in this is a Sign for people of knowledge.

Fransızca:

Voilà donc leurs maisons désertes à cause de leurs méfaits. C'est bien là un avertissement pour des gens qui savent.

Almanca:

Und diese ihre Wohnstätten sind leer wegen dem, womit sie Unrecht begingen. Gewiß, darin ist doch eine Aya für Leute, die wissen.

Rusça:

Вот их дома, разрушенные за то, что они поступали несправедливо. Воистину, в этом - знамения для людей знающих.

Açıklama:
 
00:00

veenceyne-lleẕîne âmenû vekânû yetteḳûn.

Arapça:

وَأَنجَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ

Türkçe:

Biz inananları, korunup sakınanları kurtardık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanları da kurtardık.

Diyanet Vakfı:

İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanları ise kurtardık.

İngilizce:

And We saved those who believed and practised righteousness.

Fransızca:

Et Nous sauvâmes ceux qui avaient cru et étaient pieux.

Almanca:

Und WIR erretteten diejenigen, die den Iman verinnerlichten und Taqwa gemäß zu handeln pflegten.

Rusça:

А тех, которые уверовали и были богобоязненны, Мы спасли.

Açıklama:
 
00:00

velûṭan iẕ ḳâle liḳavmihî ete'tûne-lfâḥişete veentüm tübṣirûn.

Arapça:

وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ

Türkçe:

Lût'u da resul olarak gönderdik. Toplumuna şöyle dedi: "Gözünüz göre göre şu iğrençliği yapıyorsunuz ha!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik). O, kavmine şöyle demişti: "Göz göre göre hala o hayasızlığı yapacak mısınız?"

Diyanet Vakfı:

Lut'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik.) Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hala o hayasızlığı yapacak mısınız?

İngilizce:

(We also sent) Lut (as a messenger): behold, He said to his people, "Do ye do what is shameful though ye see (its iniquity)?

Fransızca:

[Et rappelle-leur] Lot, quand il dit à son peuple : "Vous livrez-vous à la turpitude [I'homosexualité] alors que vous voyez clair".

Almanca:

Auch Lut, als er seinen Leuten sagte: "Begeht ihr das Abscheuliche, während ihr Einblick habt?

Rusça:

Вот Лут (Лот) сказал своему народу: "Неужели вы будете совершать мерзость, видя это?

Açıklama:
 
00:00

einneküm lete'tûne-rricâle şehvetem min dûni-nnisâi. bel entüm ḳavmün techelûn.

Arapça:

أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاءِ ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ

Türkçe:

"Siz, şehvetinizi tatmin için kadınları bırakıp da erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz cehalete saplanmış bir topluluksunuz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Siz ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!

Diyanet Vakfı:

(Bu ilahi ikazdan sonra hala) siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!

İngilizce:

Would ye really approach men in your lusts rather than women? Nay, ye are a people (grossly) ignorant!

Fransızca:

Vous allez aux hommes au lieu de femmes pour assouvir vos désirs ? Vous êtes plutôt un peuple ignorant.

Almanca:

Verkehrt ihr wirklich intim mit den Männern aus Begierde 2 anstelle mit Frauen? Nein, sondern ihr seid Leute, die unwissend sind."

Rusça:

Неужели вы будете приходить с вожделением к мужчинам вместо женщин? О нет! Вы - невежественный народ!"

Açıklama:
 
00:00

femâ kâne cevâbe ḳavmihî illâ en ḳâlû aḫricû âle lûṭim min ḳaryetiküm. innehüm ünâsüy yeteṭahherûn.

Arapça:

۞ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا أَخْرِجُوا آلَ لُوطٍ مِّن قَرْيَتِكُمْ ۖ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ

Türkçe:

Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: "Çıkarın şu Lût ailesini kentinizden; bunlar temizlik tutkunu olmuş kişilerdir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Buna kavminin cevabı sadece: "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim yaptıklarımızdan) temiz kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu.

Diyanet Vakfı:

Kavminin cevabı sadece: "Lut ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar (bizim yaptıklarımızdan) uzak kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu.

İngilizce:

But his people gave no other answer but this: they said, "Drive out the followers of Lut from your city: these are indeed men who want to be clean and pure!"

Fransızca:

Puis son peuple n'eut que cette réponse : "Expulsez de votre cité la famille de Lot ! Car ce sont des gens qui affectent la pureté.

Almanca:

Und es gab keine Antwort von seinen Leuten, außer daß sie sagten: "Vertreibt Luts Familie aus eurer Ortschaft! Gewiß, sie sind Leute, die sich rein halten."

Rusça:

В ответ его народ смог лишь сказать: "Прогоните семью Лута (Лота) из вашего селения. Воистину, эти люди хотят очиститься".

Açıklama:
 
00:00

feenceynâhü veehlehû ille-mraeteh. ḳaddernâhâ mine-lgâbirîn.

Arapça:

فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَاهَا مِنَ الْغَابِرِينَ

Türkçe:

Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Karısı hariç. Onu, arkada kalanlardan biri olarak takdir etmiştik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik.

Diyanet Vakfı:

Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik.

İngilizce:

But We saved him and his family, except his wife; her We destined to be of those who lagged behind.

Fransızca:

Nous le sauvâmes ainsi que sa famille, sauf sa femme pour qui Nous avions déterminé qu'elle serait du nombre des exterminés.

Almanca:

Dann erretteten WIR ihn und seine Familie außer seiner Ehefrau, sie bestimmten WIR unter den Untergehenden.

Rusça:

Мы спасли его вместе с его семьей, кроме его жены. Мы предопределили ей оказаться в числе оставшихся позади.

Açıklama:
 
00:00

veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fesâe meṭaru-lmünẕerîn.

Arapça:

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنذَرِينَ

Türkçe:

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki, ne kötü idi uyarılanların yağmuru!

Diyanet Vakfı:

Onların üzerlerine müthiş bir yağmur indirdik. Bu sebeple, uyarılan (fakat aldırmayan) ların yağmuru ne kötü olmuştur!

İngilizce:

And We rained down on them a shower (of brimstone): and evil was the shower on those who were admonished (but heeded not)!

Fransızca:

Et Nous fûmes pleuvoir sur eux une pluie (de pierres). Et quelle mauvaise pluie que celle des gens prévenues!

Almanca:

Und WIR ließen sie mit Regen beregnen. Also wirklich schlimm ist der Regen der Gewarnten.

Rusça:

Мы пролили на них дождь. Как же пагубен дождь тех, кого предостерегали!

Açıklama:

Sayfalar

An-Naml—النمل beslemesine abone olun.