Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

27

Sûredeki Ayet No: 

49

Ayet No: 

3208

Sayfa No: 

381

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالُوا تَقَاسَمُوا بِاللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُ وَأَهْلَهُ ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ

Çeviriyazı: 

ḳâlû teḳâsemû billâhi lenübeyyitennehû veehlehû ŝümme leneḳûlenne liveliyyihî mâ şehidnâ mehlike ehlihî veinnâ leṣâdiḳûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: "Gece ona ve ailesine baskın yapalım; sonra da velisine, 'Biz o ailenin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz' diyelim."

Diyanet İşleri: 

Biz gece ona ve ailesine baskın verelim, sonra da onun dostuna, ailesinin yok edilişinde bulunmadık, şüphesiz biz doğru söylüyoruz, diyelim diye aralarında Allah'a yemin ettiler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Allah adına, aralarında yemin ederek dediler ki: Bir gece Salih'i de, ailesini de öldürelim, sonra velisine, onu öldürmediğimiz gibi öldüreni de bilmiyoruz ve şüphe yok ki doğru söylüyoruz deriz.

Şaban Piriş: 

Allah’a yemin ederek şöyle dediler: Ona ve ailesine gece baskın yapalım ve öldürelim, sonra da velisine, “Biz o ailenin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz” diyelim.

Edip Yüksel: 

ALLAH'a and içerek birbirlerine, "Onu ve ailesine bir gece baskını yapalım ve sonra onun kabilesine, onların ölümü hakkında hiç bir şey bilmediğimizi ve doğru konuştuğumuzu söyleyelim," dediler.

Ali Bulaç: 

Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: "Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim."

Suat Yıldırım: 

Allah'a yemin ederek aralarında şöyle anlaştılar:“Geceleyin ona ve yakınlarına baskın yapıp hepsini öldürür, sonra da sahip çıkan akrabalarına yakınlarının öldürülmesi esnasında orada bulunmadığımızı bildirir ve biz gerçekten doğru söylüyoruz deriz.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Allah´a and içerek dediler ki: «Her halde onu ve ailesini geceleyin telef edelim de sonra velîsine diyelim ki, biz onun ehlinin helâk olduğu yerde hazır bulunmadık ve şüphe yok ki, bizler elbette doğru sözlü kimseleriz.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah adına yeminleşerek şöyle dediler: "Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne tanık olmadık. Vallahi, doğru söyleyenleriz."

Bekir Sadak: 

«adinlari birakip, erkeklere mi yaklasiyorsunuz

İbni Kesir: 

Aralarında Allah´a yemin ederek: Gece, biz ona ve ailesine baskın verelim. Sonra da onun dostuna

Adem Uğur: 

Allah´a and içerek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim)

İskender Ali Mihr: 

Allah´a kasem (yemin) ederek dediler ki: &quot

Celal Yıldırım: 

O (fesâdçılar) kendi aralarında yemin edip dediler ki: «Ona ve ailesine bir gece baskınında bulunalım, sonra da ona sahip çıkan yakınına, ailesinin yok edilmesine şâhid olmadık ve elbette bizler doğru kimseleriz, diyelim.»

Tefhim ul Kuran: 

Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: «Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim.»

Fransızca: 

Ils dirent : "Jurons par Allah que nous l'attaquerons de nuit, lui et sa famille. Ensuite nous dirons à celui qui est chargé de le venger : "Nous n'avons pas assisté à l'assassinat de sa famille, et nous sommes sincères".

İspanyolca: 

Dijeron: «¡Juramentémonos ante Alá que hemos de atacarles de noche, a él y a su familia! Luego, diremos a su pariente próximo que no presenciamos el asesinato de su familia y que decimos la verdad».

İtalyanca: 

Dissero, giurando fra loro [in nome] di Allah: «Attaccheremo di notte, lui e la sua famiglia. Poi diremo a chi vorrà vendicarlo: " Non siamo stati testimoni dello sterminio della sua famiglia. Davvero siamo sinceri"».

Almanca: 

Sie sagten: "Legt einen Schwur bei ALLAH ab, daß wir ihn und seine Familie nachts überfallen. Dann sagen doch wir seinem Wali: "Wir waren bei der Ermordung seiner Familie nicht anwesend, und gewiß, wir sind doch wahrhaftig!"

Çince: 

他们说:你们指真主互相盟誓吧!他们说:我们必在夜间谋害他,和他的信徒。然后,我们必对他的主说:'他的信徒遇害的时候,我们没有在场,我们确是诚实的人。

Hollandaca: 

Deze zeiden tot elkander: Zweert wederkeerig bij God, dat wij Saleh en zijn gezin des nachts zullen overvallen, en daarna zullen wij tot dengeen zeggen, die het recht heeft zijn bloed te wreken: Wij waren volstrekt niet tegenwoordig bij de uitroeiing van zijn gezin: en wij spreken de waarheid.

Rusça: 

Они сказали: "Поклянитесь друг другу Аллахом, что ночью мы обязательно нападем на Салиха и его семью, а потом скажем его близкому родственнику, что мы не присутствовали при убийстве его семьи и что мы говорим правду".

Somalice: 

Waxayna Dheheen isku Dhaarta Eebe inaan mirro isaga iyo Ehelkiisaba Markaas aan ky Dhahno Qaraabadiisa Maanaan Joogin Meeju ku Halaagmay Ehelkiisu waxaana Sheegaynaa Run.

Swahilice: 

Wakasema: Apishaneni kwa Mwenyezi Mungu tutamshambulia usiku yeye na ahali zake; kisha tutamwambia mrithi wake: Sisi hatukuona maangamizo ya watu wake, na sisi bila ya shaka tunasema kweli.

Uygurca: 

ئۇلار: «ئۆز ئارا اﷲ بىلەن قەسەم قىلىڭلار» دېدى. ئۇلار ئېيتتى: «بىر كېچىدە سالىھنى ۋە ئۇنىڭ تەۋەلىرىنى چوقۇم ئۆلتۈرەيلى، ئاندىن چوقۇم ئۇنىڭ (يەنى ئۇلارنىڭ) ئىگىسىگە، ئۇ ئۆلتۈرۈلگەن چاغدا بىز ئۈستىدە ئەمەس ئىدۇق، بىز ھەقىقەتەن راستچىلمىز، دەيلى»

Japonca: 

かれらは言った。「かれ(サーリフ)とその家族を夜襲するように,アッラーにかけて誓いあおう。その後かれの保護者に告げましょう。『わたしたちは,かれの家族の殺害を目撃していません。本当であり嘘ではありません。』」

Arapça (Ürdün): 

«قالوا» أي قال بعضهم لبعض «تقاسموا» أي احلفوا «بالله لنبيتنه» بالنون والتاء وضم التاء الثانية «وأهله» أي من آمن به أي نقتلهم ليلاً «ثم لنقولن» بالنون والتاء وضم اللام الثانية «لوليه» لولي دمه «ما شهدنا» حضرنا «مهلك أهله» بضم الميم وفتحها أي إهلاكهم أو هلاكهم فلا ندري من قتلهم «وإنا لصادقون».

Hintçe: 

कि हम लोग सालेह और उसके लड़के बालो पर शब खून करे उसके बाद उसके वाली वारिस से कह देगें कि हम लोग उनके घर वालों को हलाक़ होते वक्त मौजूद ही न थे और हम लोग तो यक़ीनन सच्चे हैं

Tayca: 

พวกเขากล่าวว่า “จงร่วมกันสาบานด้วยพระนามของอัลลอฮ์ แน่นอนพวกเราเตรียมที่จะทำร้ายเขาและครอบครัวของเขาในเวลากลางคืนแล้วเราก็จะกล่าวแก่ทายาทของเขาว่า เราไม่รู้เห็นความพินาศของครอบครัวของเขา และแท้จริงเรานั้นเป็นผู้สัตว์จริง”

İbranice: 

אמרו: 'הישבעו (איש לאחיו) באלוהים, כי נבוא בלילה ונרצח אותו (את צאלח) ואת בני ביתו, ואחר כך נגיד לאחראי לנקמתו: לא ראינו כיצד נרצחו בני ביתו, ואנו דוברי צדק

Hırvatça: 

"Allahom se zakunite", rekoše, "da ćemo noću i njega i porodicu njegovu ubiti, a onda njegovom staratelju reći: 'Mi nismo prisustvovali pogibiji porodice njegove, mi, zaista, istinu govorimo.'"

Rumence: 

Ei au spus: “Juraţi-vă pe Dumnezeu că vom năvăli noaptea peste el şi ai săi, apoi vom spune celui ce va voi să-l răzbune: “Noi nu am fost martori la nimicirea alor săi. Noi spunem adevărul!”

Transliteration: 

Qaloo taqasamoo biAllahi lanubayyitannahu waahlahu thumma lanaqoolanna liwaliyyihi ma shahidna mahlika ahlihi wainna lasadiqoona

Türkçe: 

Allah adına yeminleşerek şöyle dediler: "Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne tanık olmadık. Vallahi, doğru söyleyenleriz."

Sahih International: 

They said, "Take a mutual oath by Allah that we will kill him by night, he and his family. Then we will say to his executor, 'We did not witness the destruction of his family, and indeed, we are truthful.' "

İngilizce: 

They said: "Swear a mutual oath by Allah that we shall make a secret night attack on him and his people, and that we shall then say to his heir (when he seeks vengeance): 'We were not present at the slaughter of his people, and we are positively telling the truth.'"

Azerbaycanca: 

Onlar öz aralarında Allaha and içib belə dedilər: “Biz gecə ona və ailəsinə (yaxud ona iman gətirənlərə) hücum edib (hamısını) öldürəcək, sonra da onun (qanını almaq istəyən) qəyyumuna deyəcəyik ki, biz onun ailəsinin (kimlər tərəfindən) öldürüldüyünü görməmişik (öldürüldüyü yerdə olmamışıq) və biz, həqiqətən, doğru danışırıq!”

Süleyman Ateş: 

Allah'a and içerek birbirlerini: "Biz, gece ona ve ailesine baskın yap(ıp onları öldür)elim sonra velisine: 'Ailesinin öldürülüşünde bulunmadığımızı, bizim doğru olduğumuzu' söyleyelim" dediler.

Diyanet Vakfı: 

Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velisine: "Biz (Salih) ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz" diyelim.

Erhan Aktaş: 

Allah’a yemin ederek dediler ki: “Gece ona ve ailesine baskın yapalım. Sonra da onun velisine(1) ailesinin yok edilmesiyle bir ilgimiz yok, biz kesinlikle doğru söyleyenleriz diyelim.”

Kral Fahd: 

Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velisine: «Biz (Sâlih) ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz» diyelim.

Hasan Basri Çantay: 

(Birbirine), Allah (adı) ile andlaşarak, dediler ki: «Ona ve ehline herhalde bir gece baskın yapalım (hepsini öldürelim). Sonra da velîsine: — andolsun biz o aailenin helakinde haazır değildik. Şübhesiz ki biz (bu sözümüzde) elbette saadıklarız, diyelim»!

Muhammed Esed: 

bunlar Allah adına yemin ederek aralarında andlaşıp "Ona ve ailesine geceleyin baskın yapalım (ve onların hepsini öldürelim); sonra da o´na arka çıkacak olan kimseye, rahatlıkla, ´Onun ailesinin uğradığı kıyıma biz katılmadık; çünkü biz haktan yana kimseleriz! diyelim" dediler.

Gültekin Onan: 

Kendi aralarında Tanrı adına and içerek dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Allah’a yeminleşerek şöyle dediler: “ - Salih’e ve ailesine (kendisine iman edenlere) muhakkak bir gece baskını yapalım (onları öldürelim), sonra geride kalan akrabasına yeminle diyelim ki, biz onun ehlinin helâkinde bulunmadık, gerçekten biz doğru söyliyenleriz.”

Portekizce: 

Eles disseram: Juramos que o surpreenderemos a ele e à sua família durante a noite, matando-os; então, diremos ao seuprotetor: Não presenciamos o assassinato de sua família, e somos verazes (nisso).

İsveççe: 

De sade: ”Låt oss svära vid Gud att vi skall överfalla honom och hans familj under natten [och slå ihjäl dem]; därefter skall vi säga till den som bevakar hans rätt: 'Vi har inte bevittnat mordet på dem; det vi säger är rena sanningen!'”

Farsça: 

[آنان به یکدیگر] گفتند: هم قسم شوید که حتماً به صالح و خانواده اش شبیخون می زنیم [تا همه را نابود کنیم] ، آن گاه به خونخواهش بگوییم: ما زمان هلاک شدن خانواده اش حضور نداشتیم و یقیناً راستگوییم.

Kürtçe: 

ووتیان (بەیەکتری) سوێند بخۆن بەخوا کەبەشەودا ھێرش دەکەینە سەر ماڵ و خێزانی (صاڵح و ھەموویان لەناو دەبەین) لەپاشان دەڵێین بەکەسوکاری (صاڵح) ئێمە ئاگامان لەکوشتن و تیاچوونی خێزانی ئەو نیەوبێگومان ڕاستیش دەکەین

Özbekçe: 

Улар: «Аллоҳнинг номига қасам ичинглар! Албатта, у(Солиҳ)ни ва унинг аҳлини тунда ўлдирармиз, сўнгра валийсига, биз унинг аҳлининг ҳалокатига гувоҳ эмасмиз, албатта, биз ростгўйлармиз, дермиз», дедилар.

Malayca: 

Mereka berkata (sesama sendiri): "Hendaklah kamu masing-masing bersumpah dengan nama Allah, bahawa sesungguhnya kita akan membunuh Soleh dan pengikut- pengikutnya secara mengejut pada waktu malam, kemudian kita akan berkata kepada warisnya: ` Kami tidak hadir (di tempat) pembunuhan (Soleh apalagi membunuhnya atau membunuh) pengikut-pengikutnya, dan sesungguhnya kami adalah berkata benar '. "

Arnavutça: 

Ata i thanë (njëri-tjetrit): “Betohuni në Perëndinë – se ne, natën, do ta mbysim atë (Salihun) dhe familjen e tij; e pastaj, gjithsesi do t’ju themi të afërmve të tij: “Na nuk kemi prezentuar në zhdukjen e familjes së tij dhe, na – me siguri, flasim të vërtetën”.

Bulgarca: 

Рекоха: “Да се закълнем в Аллах, че през нощта ще нападнем Салих и неговите хора, после ще речем на ближните му: “Не присъствахме при гибелта на хората му. Ние говорим истината.”

Sırpça: 

„Аллахом се закуните“, рекоше, „да ћемо ноћу и њега и његову породицу да убијемо, а онда његовом сроднику да кажемо: 'Ми нисмо присуствовали погибији његове породице, ми, заиста, истину говоримо.'“

Çekçe: 

I pravili: 'Přísahejme si vzájemně při Bohu, že v noci napadneme jej i jeho rodinu! A potom řekneme jeho mstiteli: Svědky záhuby jeho rodiny jsme nebyli a my vskutku jsme pravdomluvní.'

Urduca: 

انہوں نے آپس میں کہا "خدا کی قسم کھا کر عہد کر لو کہ ہم صالحؑ اور اس کے گھر والوں پر شب خون ماریں گے اور پھر اس کے ولی سے کہہ دیں گے کہ ہم اس خاندان کی ہلاکت کے موقع پر موجود نہ تھے، ہم بالکل سچ کہتے ہیں"

Tacikçe: 

Гуфтанд; «Ба Худо савганд хӯред, ки ӯ ва касонаш ро шабона мекушем. Ва чун касе ба талаби хунаш бархезад, бигӯем: «Мо ба ҳангомн ҳалокати касони ӯ он ҷо набудаем ва мо ростгуфторем».

Tatarca: 

Бер-берсенә әйттеләр: "Аллаһ исеме белән ант итешегез, төнлә Салихны һәм җәмәгатен басып кереп үтерәбез, соңра аларның кан хакын таләп итүче вәлиенә, без аларны үтерүчеләр янында булмадык, кемнәр үтергәнен белмибез вә без бу сүзләребезне дөрес сөйлибез диярбез", – диделәр.

Endonezyaca: 

Mereka berkata: "Bersumpahlah kamu dengan nama Allah, bahwa kita sungguh-sungguh akan menyerangnya dengan tiba-tiba beserta keluarganya di malam hari, kemudian kita katakan kepada warisnya (bahwa) kita tidak menyaksikan kematian keluarganya itu, dan sesungguhnya kita adalah orang-orang yang benar".

Amharca: 

«እርሱንና ቤተሰቦቹን ሌሊት ልንገድል ከዚያም ለዘመዱ የቤተሰቦቹን ጥፋት (መገደላቸውን) አላየንም፤ እኛም እውነተኞች ነን ልንል በአላህ ተማማሉ» አሉ፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் தங்களுக்குள் அல்லாஹ்வின் மீது சத்தியம் செய்து கூறினார்கள்: “நிச்சயமாக நாங்கள் அவரையும் அவருடைய குடும்பத்தையும் கொன்று விடுவோம். பிறகு, அவருடைய பொறுப்பாளருக்கு, ‘அவ(ரும் அவ)ரது குடும்ப(மு)ம் கொல்லப்பட்ட இடத்திற்கு நாம் பிரசன்னமாகி இருக்கவில்லை, நிச்சயமாக நாங்கள் (இது விஷயத்தில்) உண்மையாளர்கள்’ என்று கூறுவோம்.”

Korece: 

그들은 하나님께 맹세하여 말하였더라 우리는 살레와 그의 가족을 밤중에 살해하고 그의 보 호자에게는 우리는 그의 가족이 피살당한 것을 보지 못했습니다 실로 우리는 정직한 자들입니다 말하리라

Vietnamca: 

Những kẻ đó bảo: “Chúng ta hãy cùng nhau thề với Allah rằng chúng ta nhất định sẽ giết (Saleh) và gia đình của Y vào ban đêm, rồi chúng ta sẽ nói với người thừa kế của Y rằng chúng ta không hề biết gì đến việc gia đình Y bị thủ tiêu và chúng ta hoàn toàn nói thật.”