5341 |
567 |
69 |
18 |
29 |
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌ |
yevmeiẕin tü`raḍûne lâ taḫfâ minküm ḫâfiyeh. |
O gün siz huzura alınırsınız, hiçbir şeyiniz gizli kalmaz. |
That Day, you will be exhibited [for judgement]; not hidden among you is anything concealed. |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5342 |
567 |
69 |
19 |
29 |
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ |
feemmâ men ûtiye kitâbehû biyemînihî feyeḳûlü hâümu-ḳraû kitâbiyeh. |
Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der. |
So as for he who is given his record in his right hand, he will say, "Here, read my record! |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5343 |
567 |
69 |
20 |
29 |
إِنِّي ظَنَنتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ |
innî żanentü ennî mülâḳin ḥisâbiyeh. |
Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der. |
Indeed, I was certain that I would be meeting my account." |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5344 |
567 |
69 |
21 |
29 |
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ |
fehüve fî `îşetir râḍiyeh. |
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. |
So he will be in a pleasant life - |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5345 |
567 |
69 |
22 |
29 |
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ |
fî cennetin `âliyeh. |
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. |
In an elevated garden, |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5346 |
567 |
69 |
23 |
29 |
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ |
ḳuṭûfühâ dâniyeh. |
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. |
Its [fruit] to be picked hanging near. |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5347 |
567 |
69 |
24 |
29 |
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ |
külû veşrabû henîem bimâ esleftüm fi-l'eyyâmi-lḫâliyeh. |
Onlara şöyle denir: "Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz içiniz." |
[They will be told], "Eat and drink in satisfaction for what you put forth in the days past." |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5348 |
567 |
69 |
25 |
29 |
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ |
veemmâ men ûtiye kitâbehû bişimâlihî feyeḳûlü yâ leytenî lem ûte kitâbiyeh. |
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. |
But as for he who is given his record in his left hand, he will say, "Oh, I wish I had not been given my record |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5349 |
567 |
69 |
26 |
29 |
وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ |
velem edri mâ ḥisâbiyeh. |
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. |
And had not known what is my account. |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5350 |
567 |
69 |
27 |
29 |
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ |
yâ leytehâ kâneti-lḳâḍiyeh. |
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. |
I wish my death had been the decisive one. |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5351 |
567 |
69 |
28 |
29 |
مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ ۜ |
mâ agnâ `annî mâliyeh. |
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. |
My wealth has not availed me. |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5352 |
567 |
69 |
29 |
29 |
هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ |
heleke `annî sülṭâniyeh. |
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. |
Gone from me is my authority." |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5353 |
567 |
69 |
30 |
29 |
خُذُوهُ فَغُلُّوهُ |
ḫuẕûhü fegullûh. |
İlgililere şöyle buyurulur: "O'nu alın, bağlayın." |
[Allah will say], "Seize him and shackle him. |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5354 |
567 |
69 |
31 |
29 |
ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ |
ŝümme-lceḥîme ṣallûh. |
Sonra cehenneme yaslayın |
Then into Hellfire drive him. |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5355 |
567 |
69 |
32 |
29 |
ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ |
ŝümme fî silsiletin ẕer`uhâ seb`ûne ẕirâ`an feslükûh. |
Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurun; |
Then into a chain whose length is seventy cubits insert him." |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5356 |
567 |
69 |
33 |
29 |
إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ |
innehû kâne lâ yü'minü billâhi-l`ażîm. |
Çünkü, o, yüce Allah'a inanmazdı. |
Indeed, he did not used to believe in Allah, the Most Great, |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5357 |
567 |
69 |
34 |
29 |
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ |
velâ yeḥuḍḍu `alâ ṭa`âmi-lmiskîn. |
Yoksulun yiyeceği ile ilgilenmezdi. |
Nor did he encourage the feeding of the poor. |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |
5358 |
567 |
69 |
35 |
29 |
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ |
feleyse lehü-lyevme hâhünâ ḥamîm. |
Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur. |
So there is not for him here this Day any devoted friend |
Sayfa 567, Cuz 29, الحاقة, Al-Haaqqa—الحاقة |