5268 |
564 |
67 |
27 |
29 |
فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَدَّعُونَ |
felemmâ raevhü zülfeten sîet vucûhü-lleẕîne keferû veḳîle hâẕe-lleẕî küntüm bihî tedde`ûn. |
Azabı yaklaşırken gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: "Sizin arayıp durduğunuz işte budur" denir. |
But when they see it approaching, the faces of those who disbelieve will be distressed, and it will be said, "This is that for which you used to call." |
Sayfa 564, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك |
5269 |
564 |
67 |
28 |
29 |
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَن مَّعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ |
ḳul era'eytüm in ehlekeniye-llâhü vemem me`iye ev raḥimenâ femey yücîru-lkâfirîne min `aẕâbin elîm. |
De ki: "Allah, beni ve benimle beraber bulunanları isterse yok eder veya isterse merhamet eder; söyleyin, bu takdirde inkarcıları, can yakıcı azabdan kim alıkoyabilir?" |
Say, [O Muhammad], "Have you considered: whether Allah should cause my death and those with me or have mercy upon us, who can protect the disbelievers from a painful punishment?" |
Sayfa 564, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك |
5270 |
564 |
67 |
29 |
29 |
قُلْ هُوَ الرَّحْمَٰنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ |
ḳul hüve-rraḥmânü âmennâ bihî ve`aleyhi tevekkelnâ. feseta`lemûne men hüve fî ḍalâlim mübîn. |
De ki: "Bizim inandığımız ve kendisine güvendiğimiz, Rahman olan Allah'tır. Kimin apaçık bir sapıklıkta olduğunu yakında bileceksiniz." |
Say, "He is the Most Merciful; we have believed in Him, and upon Him we have relied. And you will [come to] know who it is that is in clear error." |
Sayfa 564, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك |
5271 |
564 |
67 |
30 |
29 |
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَاءٍ مَّعِينٍ |
ḳul era'eytüm in aṣbeḥa mâüküm gavran femey ye'tîküm bimâim me`în. |
De ki: "Suyunuz yere batarsa, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?" |
Say, "Have you considered: if your water was to become sunken [into the earth], then who could bring you flowing water?" |
Sayfa 564, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك |
5272 |
564 |
68 |
1 |
29 |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ |
nûn. velḳalemi vemâ yesṭurûn. |
Nun; kalem ve onunla yazılanlara and olsun ki, sen Rabbinin nimetine uğramış bir kimsesin, deli (cinlenmiş) değilsin. |
Nun. By the pen and what they inscribe, |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5273 |
564 |
68 |
2 |
29 |
مَا أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ |
mâ ente bini`meti rabbike bimecnûn. |
Nun; kalem ve onunla yazılanlara and olsun ki, sen Rabbinin nimetine uğramış bir kimsesin, deli (cinlenmiş) değilsin. |
You are not, [O Muhammad], by the favor of your Lord, a madman. |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5274 |
564 |
68 |
3 |
29 |
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ |
veinne leke leecran gayra memnûn. |
Doğrusu sana kesintisiz bir ecir vardır. |
And indeed, for you is a reward uninterrupted. |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5275 |
564 |
68 |
4 |
29 |
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ |
veinneke le`alâ ḫulüḳin `ażîm. |
Şüphesiz sen büyük bir ahlaka sahipsindir. |
And indeed, you are of a great moral character. |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5276 |
564 |
68 |
5 |
29 |
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ |
fesetübṣiru veyübṣirûn. |
Hanginizin aklından zoru olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
So you will see and they will see |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5277 |
564 |
68 |
6 |
29 |
بِأَييِّكُمُ الْمَفْتُونُ |
bieyyikümü-lmeftûn. |
Hanginizin aklından zoru olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
Which of you is the afflicted [by a devil]. |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5278 |
564 |
68 |
7 |
29 |
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ |
inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlih. vehüve a`lemü bilmühtedîn. |
Doğrusu senin Rabbin, yolundan sapıtanları çok iyi bilir; O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir. |
Indeed, your Lord is most knowing of who has gone astray from His way, and He is most knowing of the [rightly] guided. |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5279 |
564 |
68 |
8 |
29 |
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ |
felâ tüṭi`i-lmükeẕẕibîn. |
Bundan böyle, yalanlayanlara itaat etme; |
Then do not obey the deniers. |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5280 |
564 |
68 |
9 |
29 |
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ |
veddû lev tüdhinü feyüdhinûn. |
(Onlar sana indirilen ayetlerden beğenmediklerini bırakman suretiyle senin) kendilerine yumuşak davranmanı isterler; böyle yapsan, onlar da seni över, yumuşak davranırlar. |
They wish that you would soften [in your position], so they would soften [toward you]. |
Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |