Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 561
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
5241 561 66 12 28 وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ vemeryeme-bnete `imrâne-lletî aḥṣanet fercehâ fenefaḫnâ fîhi mir rûḥinâ veṣaddeḳat bikelimâti rabbihâ vekütübihî vekânet mine-lḳânitîn. Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Ona ruhumuzdan üflemiştik; Rabbinin sözlerini ve kitablarını tasdik etmişti; o, Bize gönülden itaat edenlerdendi. And [the example of] Mary, the daughter of 'Imran, who guarded her chastity, so We blew into [her garment] through Our angel, and she believed in the words of her Lord and His scriptures and was of the devoutly obedient. Sayfa 561, Cuz 28, التحريم, At-Tahrim—التحريم
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 562
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
5242 562 67 1 29 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ tebârake-lleẕî biyedihi-lmülk. vehüve `alâ külli şey'in ḳadîr. Hükümranlık elinde olan Allah yücedir ve O herşeye Kadir'dir. Blessed is He in whose hand is dominion, and He is over all things competent - Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5243 562 67 2 29 الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ elleẕî ḫaleḳa-lmevte velḥayâte liyeblüveküm eyyüküm aḥsenü `amelâ. vehüve-l`azîzü-lgafûr. Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi (hayatı) yaratan O'dur. O, güçlüdür, bağışlayandır. [He] who created death and life to test you [as to] which of you is best in deed - and He is the Exalted in Might, the Forgiving - Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5244 562 67 3 29 الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا ۖ مَّا تَرَىٰ فِي خَلْقِ الرَّحْمَٰنِ مِن تَفَاوُتٍ ۖ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَىٰ مِن فُطُورٍ elleẕî ḫaleḳa seb`a semâvâtin ṭibâḳâ. mâ terâ fî ḫalḳi-rraḥmâni min tefâvüt. ferci`i-lbeṣara hel terâ min füṭûr. Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? [And] who created seven heavens in layers. You do not see in the creation of the Most Merciful any inconsistency. So return [your] vision [to the sky]; do you see any breaks? Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5245 562 67 4 29 ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَسِيرٌ ŝümme-rci`i-lbeṣara kerrateyni yenḳalib ileyke-lbeṣaru ḫâsiev vehüve ḥasîr. Bir aksaklık bulmak için gözünü tekrar tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer. Then return [your] vision twice again. [Your] vision will return to you humbled while it is fatigued. Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5246 562 67 5 29 وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِّلشَّيَاطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ veleḳad zeyyenne-ssemâe-ddünyâ bimeṣâbîḥa vece`alnâhâ rucûmel lişşeyâṭîni vea`tednâ lehüm `aẕâbe-sse`îr. And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık. And We have certainly beautified the nearest heaven with stars and have made [from] them what is thrown at the devils and have prepared for them the punishment of the Blaze. Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5247 562 67 6 29 وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ velilleẕîne keferû birabbihim `aẕâbü cehennem. vebi'se-lmeṣîr. Rablerini inkar eden kimseler için cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür! And for those who disbelieved in their Lord is the punishment of Hell, and wretched is the destination. Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5248 562 67 7 29 إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ iẕâ ülḳû fîhâ semi`û lehâ şehîḳav vehiye tefûr. Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. When they are thrown into it, they hear from it a [dreadful] inhaling while it boils up. Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5249 562 67 8 29 تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ ۖ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ tekâdü temeyyezü mine-lgayż. küllemâ ülḳiye fîhâ fevcün seelehüm ḫazenetühâ elem ye'tiküm neẕîr. Nerede ise öfkesinden paralanacak! İçine her bir topluluğun atılmasında, bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. It almost bursts with rage. Every time a company is thrown into it, its keepers ask them, "Did there not come to you a warner?" Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5250 562 67 9 29 قَالُوا بَلَىٰ قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ ḳâlû belâ ḳad câenâ neẕîrun fekeẕẕebnâ veḳulnâ mâ nezzele-llâhü min şey'. in entüm illâ fî ḍalâlin kebîr. Onlar: "Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik" derler. They will say," Yes, a warner had come to us, but we denied and said, 'Allah has not sent down anything. You are not but in great error.'" Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5251 562 67 10 29 وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ veḳâlû lev künnâ nesme`u ev na`ḳilü mâ künnâ fî aṣḥâbi-sse`îr. Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler içinde olmazdık derler. And they will say, "If only we had been listening or reasoning, we would not be among the companions of the Blaze." Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5252 562 67 11 29 فَاعْتَرَفُوا بِذَنبِهِمْ فَسُحْقًا لِّأَصْحَابِ السَّعِيرِ fa`terafû biẕembihim. fesuḥḳal liaṣḥâbi-sse`îr. Böylece, günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar! And they will admit their sin, so [it is] alienation for the companions of the Blaze. Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5253 562 67 12 29 إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ inne-lleẕîne yaḫşevne rabbehüm bilgaybi lehüm magfiratüv veecrun kebîr. Doğrusu, görünmediği halde Rablerinden korkanlara, onlara, bağışlanma ve büyük ecir vardır. Indeed, those who fear their Lord unseen will have forgiveness and great reward. Sayfa 562, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 563
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
5254 563 67 13 29 وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ ۖ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ veesirrû ḳavleküm evi-cherû bih. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr. Sizler, sözlerinizi gizleseniz de açıklasanız da birdir; O, kalblerde olanı bilir. And conceal your speech or publicize it; indeed, He is Knowing of that within the breasts. Sayfa 563, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5255 563 67 14 29 أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ elâ ya`lemü men ḫaleḳ. vehüve-lleṭîfü-lḫabîr. Yaratan bilmez olur mu? O, Latif'tir, haberdardır. Does He who created not know, while He is the Subtle, the Acquainted? Sayfa 563, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5256 563 67 15 29 هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ ۖ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ hüve-lleẕî ce`ale lekümü-l'arḍa ẕelûlen femşû fî menâkibihâ vekülû mir rizḳih. veileyhi-nnüşûr. Yeryüzünü, size boyun eğdiren O'dur; öyleyse yerin sırtlarında dolaşın, Allah'ın verdiği rızıktan yiyin; sonunda dönüş O'nadır. It is He who made the earth tame for you - so walk among its slopes and eat of His provision - and to Him is the resurrection. Sayfa 563, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5257 563 67 16 29 أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاءِ أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الْأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ eemintüm men fi-ssemâi ey yaḫsife bikümü-l'arḍa feiẕâ hiye temûr. Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman, yer, sarsıldıkça sarsılır. Do you feel secure that He who [holds authority] in the heaven would not cause the earth to swallow you and suddenly it would sway? Sayfa 563, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5258 563 67 17 29 أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاءِ أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ em emintüm men fi-ssemâi ey yürsile `aleyküm ḥâṣibâ. feseta`lemûne keyfe neẕîr. Gökte olanın başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Benim uyarmamın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz. Or do you feel secure that He who [holds authority] in the heaven would not send against you a storm of stones? Then you would know how [severe] was My warning. Sayfa 563, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5259 563 67 18 29 وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ veleḳad keẕẕebe-lleẕîne min ḳablihim fekeyfe kâne nekîr. And olsun ki, bunlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Beni inkar etmek nasılmış? And already had those before them denied, and how [terrible] was My reproach. Sayfa 563, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك
5260 563 67 19 29 أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ ۚ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَٰنُ ۚ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ evelem yerav ile-ṭṭayri fevḳahüm ṣâffâtiv veyaḳbiḍn. mâ yümsikühünne ille-rraḥmân. innehû bikülli şey'im beṣîr. Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu, O, herşeyi görendir. Do they not see the birds above them with wings outspread and [sometimes] folded in? None holds them [aloft] except the Most Merciful. Indeed He is, of all things, Seeing. Sayfa 563, Cuz 29, الملك, Al-Mulk—الملك

Sayfalar

CSV