Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 564
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
5281 564 68 10 29 وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ velâ tüṭi` külle ḥallâfim mehîn. Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin. And do not obey every worthless habitual swearer Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5282 564 68 11 29 هَمَّازٍ مَّشَّاءٍ بِنَمِيمٍ hemmâzim meşşâim binemîm. Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin. [And] scorner, going about with malicious gossip - Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5283 564 68 12 29 مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ mennâ`il lilḫayri mü`tedin eŝîm. Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin. A preventer of good, transgressing and sinful, Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5284 564 68 13 29 عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ `utüllim ba`de ẕâlike zenîm. Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin. Cruel, moreover, and an illegitimate pretender. Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5285 564 68 14 29 أَن كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ en kâne ẕâ mâliv vebenîn. Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin. Because he is a possessor of wealth and children, Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5286 564 68 15 29 إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ iẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ ḳâle esâṭîru-l'evvelîn. Ayetlerimiz ona okunduğu zaman: "Öncekilerin masalları" der. When Our verses are recited to him, he says, "Legends of the former peoples." Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5287 564 68 16 29 سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ senesimühû `ale-lḫurṭûm. Onun havada olan burnunu yakında yere sürteceğiz. We will brand him upon the snout. Sayfa 564, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 565
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
5288 565 68 17 29 إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ innâ belevnâhüm kemâ belevnâ aṣḥâbe-lcenneh. iẕ aḳsemû leyaṣrimünnehâ muṣbiḥîn. Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi. Indeed, We have tried them as We tried the companions of the garden, when they swore to cut its fruit in the [early] morning Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5289 565 68 18 29 وَلَا يَسْتَثْنُونَ velâ yesteŝnûn. Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi. Without making exception. Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5290 565 68 19 29 فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ feṭâfe `aleyhâ ṭâifüm mir rabbike vehüm nâimûn. Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti. So there came upon the garden an affliction from your Lord while they were asleep. Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5291 565 68 20 29 فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ feaṣbeḥat keṣṣarîm. Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti. And it became as though reaped. Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5292 565 68 21 29 فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ fetenâdev muṣbiḥîn. Sabah erken: "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. And they called one another at morning, Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5293 565 68 22 29 أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ eni-gdû `alâ ḥarŝiküm in küntüm ṣârimîn. Sabah erken: "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. [Saying], "Go early to your crop if you would cut the fruit." Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5294 565 68 23 29 فَانطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ fenṭaleḳû vehüm yeteḫâfetûn. Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanımıza sokulmasın diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. So they set out, while lowering their voices, Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5295 565 68 24 29 أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ el lâ yedḫulennehe-lyevme `aleyküm miskîn. Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanımıza sokulmasın diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. [Saying], "There will surely not enter it today upon you [any] poor person." Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5296 565 68 25 29 وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ vegadev `alâ ḥardin ḳâdirîn. Yoksullara yardım etmeye güçleri yeterken böyle konuşarak erkenden gittiler. And they went early in determination, [assuming themselves] able. Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5297 565 68 26 29 فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ felemmâ raevhâ ḳâlû innâ leḍâllûn. Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler. But when they saw it, they said, "Indeed, we are lost; Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5298 565 68 27 29 بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ bel naḥnü maḥrûmûn. Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler. Rather, we have been deprived." Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5299 565 68 28 29 قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ḳâle evseṭuhüm elem eḳul leküm levlâ tüsebbiḥûn. Ortancaları: "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi, dememiş miydim?" dedi. The most moderate of them said, "Did I not say to you, 'Why do you not exalt [Allah]?' " Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم
5300 565 68 29 29 قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ ḳâlû sübḥâne rabbinâ innâ künnâ żâlimîn. Rabbimizi tenzih ederiz; doğrusu biz yazık etmiştik dediler. They said, "Exalted is our Lord! Indeed, we were wrongdoers." Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم

Sayfalar

CSV