5288 |
565 |
68 |
17 |
29 |
إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ |
innâ belevnâhüm kemâ belevnâ aṣḥâbe-lcenneh. iẕ aḳsemû leyaṣrimünnehâ muṣbiḥîn. |
Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi. |
Indeed, We have tried them as We tried the companions of the garden, when they swore to cut its fruit in the [early] morning |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5289 |
565 |
68 |
18 |
29 |
وَلَا يَسْتَثْنُونَ |
velâ yesteŝnûn. |
Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi. |
Without making exception. |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5290 |
565 |
68 |
19 |
29 |
فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ |
feṭâfe `aleyhâ ṭâifüm mir rabbike vehüm nâimûn. |
Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti. |
So there came upon the garden an affliction from your Lord while they were asleep. |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5291 |
565 |
68 |
20 |
29 |
فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ |
feaṣbeḥat keṣṣarîm. |
Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti. |
And it became as though reaped. |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5292 |
565 |
68 |
21 |
29 |
فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ |
fetenâdev muṣbiḥîn. |
Sabah erken: "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. |
And they called one another at morning, |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5293 |
565 |
68 |
22 |
29 |
أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ |
eni-gdû `alâ ḥarŝiküm in küntüm ṣârimîn. |
Sabah erken: "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. |
[Saying], "Go early to your crop if you would cut the fruit." |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5294 |
565 |
68 |
23 |
29 |
فَانطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ |
fenṭaleḳû vehüm yeteḫâfetûn. |
Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanımıza sokulmasın diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. |
So they set out, while lowering their voices, |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5295 |
565 |
68 |
24 |
29 |
أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ |
el lâ yedḫulennehe-lyevme `aleyküm miskîn. |
Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanımıza sokulmasın diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. |
[Saying], "There will surely not enter it today upon you [any] poor person." |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5296 |
565 |
68 |
25 |
29 |
وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ |
vegadev `alâ ḥardin ḳâdirîn. |
Yoksullara yardım etmeye güçleri yeterken böyle konuşarak erkenden gittiler. |
And they went early in determination, [assuming themselves] able. |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5297 |
565 |
68 |
26 |
29 |
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ |
felemmâ raevhâ ḳâlû innâ leḍâllûn. |
Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler. |
But when they saw it, they said, "Indeed, we are lost; |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5298 |
565 |
68 |
27 |
29 |
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ |
bel naḥnü maḥrûmûn. |
Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler. |
Rather, we have been deprived." |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5299 |
565 |
68 |
28 |
29 |
قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ |
ḳâle evseṭuhüm elem eḳul leküm levlâ tüsebbiḥûn. |
Ortancaları: "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi, dememiş miydim?" dedi. |
The most moderate of them said, "Did I not say to you, 'Why do you not exalt [Allah]?' " |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |
5300 |
565 |
68 |
29 |
29 |
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ |
ḳâlû sübḥâne rabbinâ innâ künnâ żâlimîn. |
Rabbimizi tenzih ederiz; doğrusu biz yazık etmiştik dediler. |
They said, "Exalted is our Lord! Indeed, we were wrongdoers." |
Sayfa 565, Cuz 29, القلم, Al-Qalam—القلم |