4881 |
530 |
54 |
35 |
27 |
نِّعْمَةً مِّنْ عِندِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي مَن شَكَرَ |
ni`metem min `indinâ. keẕâlike neczî men şekera. |
Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz. |
As favor from us. Thus do We reward he who is grateful. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4882 |
530 |
54 |
36 |
27 |
وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ |
veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür. |
Lut, and olsun ki, onları Bizim yakalamamızla uyarmıştı, ama onlar uyarmaları şüphe ile karşılayarak dinlemediler. |
And he had already warned them of Our assault, but they disputed the warning. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4883 |
530 |
54 |
37 |
27 |
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ |
veleḳad râvedûhü `an ḍayfihî feṭamesnâ a`yünehüm feẕûḳû `aẕâbî venüẕür. |
And olsun ki, onlar Lut'un konukları olan melekleri elde etmeye kalkıştılar, bunun üzerine gözlerini kör ettik. "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik. |
And they had demanded from him his guests, but We obliterated their eyes, [saying], "Taste My punishment and warning." |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4884 |
530 |
54 |
38 |
27 |
وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ |
veleḳad ṣabbeḥahüm bükraten `aẕâbüm müsteḳirr. |
And olsun ki, sabah erken, önü alınmaz bir azap başlarına geldi. |
And there came upon them by morning an abiding punishment. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4885 |
530 |
54 |
39 |
27 |
فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ |
feẕûḳû `aẕâbî venüẕür. |
Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın dedik. |
So taste My punishment and warning. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4886 |
530 |
54 |
40 |
27 |
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ |
veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir. |
And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur? |
And We have certainly made the Qur'an easy for remembrance, so is there any who will remember? |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4887 |
530 |
54 |
41 |
27 |
وَلَقَدْ جَاءَ آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ |
veleḳad câe âle fir`avne-nnüẕür. |
And olsun ki, Firavun erkanına uyaranlar geldi. |
And there certainly came to the people of Pharaoh warning. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4888 |
530 |
54 |
42 |
27 |
كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ |
keẕẕebû biâyâtinâ küllihâ feeḫaẕnâhüm aḫẕe `azîzim muḳtedir. |
Mucizelerimizin hepsini yalanladılar. Bunun üzerine onları güç ve kuvvet sahibi olana yakışır bir şekilde yakaladık. |
They denied Our signs, all of them, so We seized them with a seizure of one Exalted in Might and Perfect in Ability. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4889 |
530 |
54 |
43 |
27 |
أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُولَٰئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءَةٌ فِي الزُّبُرِ |
eküffâruküm ḫayrum min ülâiküm em leküm berâetün fi-zzübür. |
Sizin inkarcılarınız bunlardan daha mı üstündür? Yoksa Kitablarda size bir kurtuluş belgesi mi var? |
Are your disbelievers better than those [former ones], or have you immunity in the scripture? |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4890 |
530 |
54 |
44 |
27 |
أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ |
em yeḳûlûne naḥnü cemî`um münteṣir. |
Yoksa: "Biz öç alabilecek bir topluluğuz" mu diyorlar? |
Or do they say, "We are an assembly supporting [each other]"? |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4891 |
530 |
54 |
45 |
27 |
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ |
seyühzemü-lcem`u veyüvellûne-ddübüra. |
Toplulukları dağıtılacak, yüzgeri edileceklerdir. |
[Their] assembly will be defeated, and they will turn their backs [in retreat]. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4892 |
530 |
54 |
46 |
27 |
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ |
beli-ssâ`atü mev`idühüm vessâ`atü edhâ veemerr. |
Kıyamet onların azap ile vadedildikleri gündür. O ne korkunç, ne acı bir gündür! |
But the Hour is their appointment [for due punishment], and the Hour is more disastrous and more bitter. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4893 |
530 |
54 |
47 |
27 |
إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ |
inne-lmücrimîne fî ḍalâliv vesü`ur. |
Doğrusu suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler. |
Indeed, the criminals are in error and madness. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4894 |
530 |
54 |
48 |
27 |
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ |
yevme yüsḥabûne fi-nnâri `alâ vucûhihim. ẕûḳû messe seḳara. |
Ateşe yüzüstü sürüldükleri gün, onlara: "Cehennemin dokunan azabını tadın" denir. |
The Day they are dragged into the Fire on their faces [it will be said], "Taste the touch of Saqar." |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |
4895 |
530 |
54 |
49 |
27 |
إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ |
innâ külle şey'in ḫalaḳnâhü biḳader. |
Şüphesiz Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır. |
Indeed, all things We created with predestination. |
Sayfa 530, Cuz 27, القمر, Al-Qamar—القمر |