3141 |
376 |
26 |
209 |
19 |
ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ |
ẕikrâ. vemâ künnâ żâlimîn. |
Hiçbir kent halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik. Biz zalim değiliz. |
As a reminder; and never have We been unjust. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3142 |
376 |
26 |
210 |
19 |
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ |
vemâ tenezzelet bihi-şşeyâṭîn. |
Kuran'ı şeytanlar indirmemiştir. |
And the devils have not brought the revelation down. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3143 |
376 |
26 |
211 |
19 |
وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ |
vemâ yembegî lehüm vemâ yesteṭî`ûn. |
Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez. |
It is not allowable for them, nor would they be able. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3144 |
376 |
26 |
212 |
19 |
إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ |
innehüm `ani-ssem`i lema`zûlûn. |
Doğrusu onlar vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır. |
Indeed they, from [its] hearing, are removed. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3145 |
376 |
26 |
213 |
19 |
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ |
felâ ted`u me`a-llâhi ilâhen âḫara fetekûne mine-lmü`aẕẕebîn. |
O halde sakın Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarma, yoksa azap göreceklerden olursun. |
So do not invoke with Allah another deity and [thus] be among the punished. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3146 |
376 |
26 |
214 |
19 |
وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ |
veenẕir `aşîrateke-l'aḳrabîn. |
Önce en yakın hısımlarını uyar. |
And warn, [O Muhammad], your closest kindred. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3147 |
376 |
26 |
215 |
19 |
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
vaḫfiḍ cenâḥake limeni-ttebe`ake mine-lmü'minîn. |
Sana uyan müminleri kanatların altına al. |
And lower your wing to those who follow you of the believers. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3148 |
376 |
26 |
216 |
19 |
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ |
fein `aṣavke feḳul innî berîüm mimmâ ta`melûn. |
Sana başkaldırırlarsa: "Yaptıklarınızdan uzağım" de. |
And if they disobey you, then say, "Indeed, I am disassociated from what you are doing." |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3149 |
376 |
26 |
217 |
19 |
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ |
vetevekkel `ale-l`azîzi-rraḥîm. |
Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir. |
And rely upon the Exalted in Might, the Merciful, |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3150 |
376 |
26 |
218 |
19 |
الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ |
elleẕî yerâke ḥîne teḳûm. |
Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir. |
Who sees you when you arise |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3151 |
376 |
26 |
219 |
19 |
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ |
veteḳallübeke fi-ssâcidîn. |
Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir. |
And your movement among those who prostrate. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3152 |
376 |
26 |
220 |
19 |
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
innehû hüve-ssemî`u-l`alîm. |
Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir. |
Indeed, He is the Hearing, the Knowing. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3153 |
376 |
26 |
221 |
19 |
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ |
hel ünebbiüküm `alâ men tenezzelü-şşeyâṭîn. |
Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi? de. |
Shall I inform you upon whom the devils descend? |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3154 |
376 |
26 |
222 |
19 |
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ |
tenezzelü `alâ külli effâkin eŝîm. |
Onlar, günahkar iftiracıların hepsine iner. |
They descend upon every sinful liar. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3155 |
376 |
26 |
223 |
19 |
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ |
yülḳûne-ssem`a veekŝeruhüm kâẕibûn. |
Bunlar şeytanlara kulak verirler, çoğu yalancıdırlar. |
They pass on what is heard, and most of them are liars. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3156 |
376 |
26 |
224 |
19 |
وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ |
veşşu`arâü yettebi`uhümü-lgâvûn. |
O şairlere gelince; onlara azgınlar uyar. |
And the poets - [only] the deviators follow them; |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3157 |
376 |
26 |
225 |
19 |
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ |
elem tera ennehüm fî külli vâdiy yehîmûn. |
Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıklarını yaptık dediklerini görmez misin? |
Do you not see that in every valley they roam |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3158 |
376 |
26 |
226 |
19 |
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ |
veennehüm yeḳûlûne mâ lâ yef`alûn. |
Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıklarını yaptık dediklerini görmez misin? |
And that they say what they do not do? - |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3159 |
376 |
26 |
227 |
19 |
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانتَصَرُوا مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا ۗ وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ |
ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veẕekerü-llâhe keŝîrav venteṣarû mim ba`di mâ żulimû. veseya`lemü-lleẕîne żalemû eyye münḳalebiy yenḳalibûn. |
Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında haklarını alanlar bunun dışındadır. Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır. |
Except those [poets] who believe and do righteous deeds and remember Allah often and defend [the Muslims] after they were wronged. And those who have wronged are going to know to what [kind of] return they will be returned. |
Sayfa 376, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |