3161 |
377 |
27 |
2 |
19 |
هُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ |
hüdev vebüşrâ lilmü'minîn. |
Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahirete de kesin olarak inanan müminlere doğruluk rehberi ve müjdedir. |
As guidance and good tidings for the believers |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3162 |
377 |
27 |
3 |
19 |
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ |
elleẕîne yüḳîmûne-ṣṣalâte veyü'tûne-zzekâte vehüm bil'âḫirati hüm yûḳinûn. |
Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahirete de kesin olarak inanan müminlere doğruluk rehberi ve müjdedir. |
Who establish prayer and give zakah, and of the Hereafter they are certain [in faith]. |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3163 |
377 |
27 |
4 |
19 |
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ |
inne-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati zeyyennâ lehüm a`mâlehüm fehüm ya`mehûn. |
Ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir; bu yüzden körü körüne bocalarlar. |
Indeed, for those who do not believe in the Hereafter, We have made pleasing to them their deeds, so they wander blindly. |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3164 |
377 |
27 |
5 |
19 |
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ |
ülâike-lleẕîne lehüm sûü-l`aẕâbi vehüm fi-l'âḫirati hümü-l'aḫserûn. |
Kötü azap işte bunlaradır. Ahirette en çok kayba uğrayacaklar da bunlardır. |
Those are the ones for whom there will be the worst of punishment, and in the Hereafter they are the greatest losers. |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3165 |
377 |
27 |
6 |
19 |
وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ |
veinneke letüleḳḳe-lḳur'âne mil ledün ḥakîmin `alîm. |
Şüphesiz, Kuran'ı, Hakim ve Alim olan Allah katından almaktasın. |
And indeed, [O Muhammad], you receive the Qur'an from one Wise and Knowing. |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3166 |
377 |
27 |
7 |
19 |
إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُم بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَّعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ |
iẕ ḳâle mûsâ liehlihî innî ânestü nârâ. seâtîküm minhâ biḫaberin ev âtîküm bişihâbin ḳabesil le`alleküm taṣṭalûn. |
Musa, ailesine: "Ben bir ateş gördüm; size oradan ya bir haber getireceğim, yahut ısınasınız diye tutuşmuş bir odun getireceğim" demişti. |
[Mention] when Moses said to his family, "Indeed, I have perceived a fire. I will bring you from there information or will bring you a burning torch that you may warm yourselves." |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3167 |
377 |
27 |
8 |
19 |
فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَن بُورِكَ مَن فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
felemmâ câehâ nûdiye em bûrike men fi-nnâri vemen ḥavlehâ. vesübḥâne-llâhi rabbi-l`âlemîn. |
Oraya geldiğinde, kendisine şöyle nida olunmuştu: "Ateşin yanında olan ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah münezzehtir" |
But when he came to it, he was called, "Blessed is whoever is at the fire and whoever is around it. And exalted is Allah, Lord of the worlds. |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3168 |
377 |
27 |
9 |
19 |
يَا مُوسَىٰ إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
yâ mûsâ innehû ene-llâhü-l`azîzü-lḥakîm. |
Ey Musa! Gerçek şu ki, Ben, güçlü ve hakim olan Allah'ım |
O Moses, indeed it is I - Allah, the Exalted in Might, the Wise." |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3169 |
377 |
27 |
10 |
19 |
وَأَلْقِ عَصَاكَ ۚ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ |
veelḳi `aṣâk. felemmâ raâhâ tehtezzü keennehâ cânnüv vellâ müdbirav velem yü`aḳḳib. yâ mûsâ lâ teḫaf innî lâ yeḫâfü ledeyye-lmürselûn. |
Değneğini at! Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir." |
And [he was told], "Throw down your staff." But when he saw it writhing as if it were a snake, he turned in flight and did not return. [Allah said], "O Moses, fear not. Indeed, in My presence the messengers do not fear. |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3170 |
377 |
27 |
11 |
19 |
إِلَّا مَن ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ |
illâ men żaleme ŝümme beddele ḥusnem ba`de sûin feinnî gafûrur raḥîm. |
Değneğini at! Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir." |
Otherwise, he who wrongs, then substitutes good after evil - indeed, I am Forgiving and Merciful. |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3171 |
377 |
27 |
12 |
19 |
وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ ۖ فِي تِسْعِ آيَاتٍ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ |
veedḫil yedeke fî ceybike taḫruc beyḍâe min gayri sûin fî tis`i âyâtin ilâ fir`avne veḳavmih. innehüm kânû ḳavmen fâsiḳîn. |
Değneğini at! Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir." |
And put your hand into the opening of your garment [at the breast]; it will come out white without disease. [These are] among the nine signs [you will take] to Pharaoh and his people. Indeed, they have been a people defiantly disobedient." |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |
3172 |
377 |
27 |
13 |
19 |
فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ |
felemmâ câethüm âyâtünâ mübṣiraten ḳâlû hâẕâ siḥrum mübîn. |
Ayetlerimiz gözlerinin önüne serilince: "Bu apaçık bir sihirdir" dediler. |
But when there came to them Our visible signs, they said, "This is obvious magic." |
Sayfa 377, Cuz 19, النمل, An-Naml—النمل |