ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3241 | 384 | 27 | 82 | 20 | ۞ وَإِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً مِّنَ الْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ أَنَّ النَّاسَ كَانُوا بِآيَاتِنَا لَا يُوقِنُونَ | veiẕâ veḳa`a-lḳavlü `aleyhim aḫracnâ lehüm dâbbetem mine-l'arḍi tükellimühüm enne-nnâse kânû biâyâtinâ lâ yûḳinûn. | Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan çıkarırız ki o, onlara, insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıkların söyler. | And when the word befalls them, We will bring forth for them a creature from the earth speaking to them, [saying] that the people were, of Our verses, not certain [in faith]. | Sayfa 384, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3242 | 384 | 27 | 83 | 20 | وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِن كُلِّ أُمَّةٍ فَوْجًا مِّمَّن يُكَذِّبُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ | veyevme naḥşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükeẕẕibü biâyâtinâ fehüm yûza`ûn. | O gün her ümmetin ayetlerimizi yalanlayanlarını toplarız. Onlar bir arada tutulup, hesap yerine sevkedilirler. | And [warn of] the Day when We will gather from every nation a company of those who deny Our signs, and they will be [driven] in rows | Sayfa 384, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3243 | 384 | 27 | 84 | 20 | حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوا قَالَ أَكَذَّبْتُم بِآيَاتِي وَلَمْ تُحِيطُوا بِهَا عِلْمًا أَمَّاذَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ | ḥattâ iẕâ câû ḳâle ekeẕẕebtüm biâyâtî velem tüḥîṭû bihâ `ilmen emmâẕâ küntüm ta`melûn. | Geldikleri zaman Allah: "Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa yaptığınız neydi?" der. | Until, when they arrive [at the place of Judgement], He will say, "Did you deny My signs while you encompassed them not in knowledge, or what [was it that] you were doing?" | Sayfa 384, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3244 | 384 | 27 | 85 | 20 | وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِم بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنطِقُونَ | veveḳa`a-lḳavlü `aleyhim bimâ żalemû fehüm lâ yenṭiḳûn. | Haksızlıklarından ötürü, söylenilen söz başlarına gelir. Artık konuşamaz olurlar. | And the decree will befall them for the wrong they did, and they will not [be able to] speak. | Sayfa 384, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3245 | 384 | 27 | 86 | 20 | أَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا اللَّيْلَ لِيَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ | elem yerav ennâ ce`alne-lleyle liyeskünû fîhi vennehâra mübṣirâ. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yü'minûn. | Size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü çalışasınız diye aydınlık olarak yarattığımızı görmediler mi? Doğrusu bunda, inanan millet için dersler vardır. | Do they not see that We made the night that they may rest therein and the day giving sight? Indeed in that are signs for a people who believe. | Sayfa 384, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3246 | 384 | 27 | 87 | 20 | وَيَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاءَ اللَّهُ ۚ وَكُلٌّ أَتَوْهُ دَاخِرِينَ | veyevme yünfeḫu fi-ṣṣûri fefezi`a men fi-ssemâvâti vemen fi-l'arḍi illâ men şâe-llâh. veküllün etevhü dâḫirîn. | Sura üfürüldüğü gün, Allah'ın diledikleri bir yana, göklerde olanlar da yerde olanlar da, korku içinde kalırlar. Hepsi Allah'a boyunları bükülmüş olarak gelirler. | And [warn of] the Day the Horn will be blown, and whoever is in the heavens and whoever is on the earth will be terrified except whom Allah wills. And all will come to Him humbled. | Sayfa 384, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3247 | 384 | 27 | 88 | 20 | وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ ۚ صُنْعَ اللَّهِ الَّذِي أَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍ ۚ إِنَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ | vetera-lcibâle taḥsebühâ câmidetev vehiye temürru merra-sseḥâb. ṣun`a-llâhi-lleẕî etḳane külle şey'. innehû ḫabîrum bimâ tef`alûn. | Dağları yerinde donmuş gibi durur görürsün, oysa onlar bulutlar gibi geçerler. Bu her şeyi sağlam tutan Allah'ın işidir. Doğrusu O, yaptıklarınızdan haberdardır. | And you see the mountains, thinking them rigid, while they will pass as the passing of clouds. [It is] the work of Allah, who perfected all things. Indeed, He is Acquainted with that which you do. | Sayfa 384, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3248 | 385 | 27 | 89 | 20 | مَن جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِّنْهَا وَهُم مِّن فَزَعٍ يَوْمَئِذٍ آمِنُونَ | men câe bilḥaseneti felehû ḫayrum minhâ. vehüm min feza`iy yevmeiẕin âminûn. | Kim bir iyilik getirirse, ona daha iyisi verilir. Onlar o günün korkusundan güvendedirler. | Whoever comes [at Judgement] with a good deed will have better than it, and they, from the terror of that Day, will be safe. | Sayfa 385, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3249 | 385 | 27 | 90 | 20 | وَمَن جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَكُبَّتْ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ هَلْ تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ | vemen câe bisseyyieti fekübbet vucûhühüm fi-nnâr. hel tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn. | Kötülük getiren kimseler, yüzükoyun ateşe atılırlar. "Yaptıklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılacaksınız?" denir. | And whoever comes with an evil deed - their faces will be overturned into the Fire, [and it will be said], "Are you recompensed except for what you used to do?" | Sayfa 385, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3250 | 385 | 27 | 91 | 20 | إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ ۖ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ | innemâ ümirtü en a`büde rabbe hâẕihi-lbeldeti-lleẕî ḥarramehâ velehû küllü şey'. veümirtü en ekûne mine-lmüslimîn. | De ki: "Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu kutlu kılınmış şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum." Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur, kim sapıtmışsa kendine etmiş olur. De ki: "Ben sadece, uyaranlardan biriyim." | [Say, O Muhammad], "I have only been commanded to worship the Lord of this city, who made it sacred and to whom [belongs] all things. And I am commanded to be of the Muslims [those who submit to Allah] | Sayfa 385, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3251 | 385 | 27 | 92 | 20 | وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ ۖ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ ۖ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنذِرِينَ | veen etlüve-lḳur'ân. femeni-htedâ feinnemâ yehtedî linefsih. vemen ḍalle feḳul innemâ ene mine-lmünẕirîn. | De ki: "Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu kutlu kılınmış şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum." Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur, kim sapıtmışsa kendine etmiş olur. De ki: "Ben sadece, uyaranlardan biriyim." | And to recite the Qur'an." And whoever is guided is only guided for [the benefit of] himself; and whoever strays - say, "I am only [one] of the warners." | Sayfa 385, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3252 | 385 | 27 | 93 | 20 | وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ سَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَتَعْرِفُونَهَا ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ | veḳuli-lḥamdü lillâhi seyürîküm âyâtihî feta`rifûnehâ. vemâ rabbüke bigâfilin `ammâ ta`melûn. | De ki: "Hamd Allah'a mahsustur. O, ayetlerini size gösterecek, siz de onları bileceksiniz." Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir. | And say, "[All] praise is [due] to Allah. He will show you His signs, and you will recognize them. And your Lord is not unaware of what you do." | Sayfa 385, Cuz 20, النمل, An-Naml—النمل |
3253 | 385 | 28 | 1 | 20 | بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طسم | ṭâ-sîn-mîm. | Ta, Sin, Mim. | Ta, Seen, Meem. | Sayfa 385, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3254 | 385 | 28 | 2 | 20 | تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ | tilke âyâtü-lkitâbi-lmübîn. | Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir. | These are the verses of the clear Book. | Sayfa 385, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3255 | 385 | 28 | 3 | 20 | نَتْلُو عَلَيْكَ مِن نَّبَإِ مُوسَىٰ وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ | netlû `aleyke min nebei mûsâ vefir`avne bilḥaḳḳi liḳavmiy yü'minûn. | İnanan bir millet için, sana Musa ve Firavun olayını olduğu gibi anlatacağız. | We recite to you from the news of Moses and Pharaoh in truth for a people who believe. | Sayfa 385, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3256 | 385 | 28 | 4 | 20 | إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِّنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءَهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءَهُمْ ۚ إِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ | inne fir`avne `alâ fi-l'arḍi vece`ale ehlehâ şiye`ay yestaḍ`ifü ṭâifetem minhüm yüẕebbiḥu ebnâehüm veyestaḥyî nisâehüm. innehû kâne mine-lmüfsidîn. | Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi. | Indeed, Pharaoh exalted himself in the land and made its people into factions, oppressing a sector among them, slaughtering their [newborn] sons and keeping their females alive. Indeed, he was of the corrupters. | Sayfa 385, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3257 | 385 | 28 | 5 | 20 | وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ | venürîdü en nemünne `ale-lleẕîne-stuḍ`ifû fi-l'arḍi venec`alehüm eimmetev venec`alehümü-lvâriŝîn. | Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları varis yapmak, memlekete yerleştirmek; Firavun, Haman ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyleri göstermek istiyorduk. | And We wanted to confer favor upon those who were oppressed in the land and make them leaders and make them inheritors | Sayfa 385, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3258 | 386 | 28 | 6 | 20 | وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَنُرِيَ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُم مَّا كَانُوا يَحْذَرُونَ | venümekkine lehüm fi-l'arḍi venüriye fir`avne vehâmâne vecünûdehümâ minhüm mâ kânû yaḥẕerûn. | Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları varis yapmak, memlekete yerleştirmek; Firavun, Haman ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyleri göstermek istiyorduk. | And establish them in the land and show Pharaoh and [his minister] Haman and their soldiers through them that which they had feared. | Sayfa 386, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3259 | 386 | 28 | 7 | 20 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّ مُوسَىٰ أَنْ أَرْضِعِيهِ ۖ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي ۖ إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ | veevḥaynâ ilâ ümmi mûsâ en arḍi`îh. feiẕâ ḫifti `aleyhi feelḳîhi fi-lyemmi velâ teḫâfî velâ taḥzenî. innâ râddûhü ileyki vecâ`ilûhü mine-lmürselîn. | Musa'nın annesine: "Çocuğu emzir, başına gelecekten korktuğun zaman onu suya bırak; korkma, üzülme; Biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız" diye bildirmiştik. | And We inspired to the mother of Moses, "Suckle him; but when you fear for him, cast him into the river and do not fear and do not grieve. Indeed, We will return him to you and will make him [one] of the messengers." | Sayfa 386, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3260 | 386 | 28 | 8 | 20 | فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا ۗ إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِئِينَ | felteḳaṭahû âlü fir`avne liyekûne lehüm `adüvvev veḥazenâ. inne fir`avne vehâmâne vecünûdehümâ kânû ḫâṭiîn. | Firavun'un adamları onu almışlardı. Firavun, Haman ve askerleri, suçlu olduklarından, o onlara düşman ve başlarına da dert olacaktı. | And the family of Pharaoh picked him up [out of the river] so that he would become to them an enemy and a [cause of] grief. Indeed, Pharaoh and Haman and their soldiers were deliberate sinners. | Sayfa 386, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |