ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3321 | 393 | 28 | 69 | 20 | وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ | verabbüke ya`lemü mâ tükinnü ṣudûruhüm vemâ yü`linûn. | Rabbin gönüllerinin gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. | And your Lord knows what their breasts conceal and what they declare. | Sayfa 393, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3322 | 393 | 28 | 70 | 20 | وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَىٰ وَالْآخِرَةِ ۖ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ | vehüve-llâhü lâ ilâhe illâ hû. lehü-lḥamdü fi-l'ûlâ vel'âḫirah. velehü-lḥukmü veileyhi türce`ûn. | Allah O'dur; O'ndan başka tanrı yoktur. Hamd, dünyada da ahirette de O'nun içindir; hüküm de O'nundur. Yalnız O'na döndürüleceksiniz. | And He is Allah; there is no deity except Him. To Him is [due all] praise in the first [life] and the Hereafter. And His is the [final] decision, and to Him you will be returned. | Sayfa 393, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3323 | 394 | 28 | 71 | 20 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِضِيَاءٍ ۖ أَفَلَا تَسْمَعُونَ | ḳul era'eytüm in ce`ale-llâhü `aleykümü-lleyle sermeden ilâ yevmi-lḳiyâmeti men ilâhün gayru-llâhi ye'tîküm biḍiyâ'. efelâ tesme`ûn. | De ki: "Söyler misiniz? Eğer Allah geceyi üzerinize kıyamete kadar uzatsaydı, Allah'tan başka hangi tanrı size bir ışık getirebilir? Dinlemez misiniz?" | Say, "Have you considered: if Allah should make for you the night continuous until the Day of Resurrection, what deity other than Allah could bring you light? Then will you not hear?" | Sayfa 394, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3324 | 394 | 28 | 72 | 20 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ | ḳul era'eytüm in ce`ale-llâhü `aleykümü-nnehâra sermeden ilâ yevmi-lḳiyâmeti men ilâhün gayru-llâhi ye'tîküm bileylin teskünûne fîh. efelâ tübṣirûn. | De ki: "Söyleyin: Eğer Allah gündüzü üzerinize kıyamete kadar uzatsaydı, Allah'tan başka hangi tanrı, içinde istirahat edeceğiniz geceyi size getirebilir? Görmez misiniz?" | Say, "Have you considered: if Allah should make for you the day continuous until the Day of Resurrection, what deity other than Allah could bring you a night in which you may rest? Then will you not see?" | Sayfa 394, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3325 | 394 | 28 | 73 | 20 | وَمِن رَّحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ | vemir raḥmetihî ce`ale lekümü-lleyle vennehâra liteskünû fîhi velitebtegû min faḍlihî vele`alleküm teşkürûn. | Allah dinlenmeniz için geceyi ve lütfedip verdiği rızkı aramanız için gündüzü meydana getirmiştir. Bunlar, O'nun rahmetinden ötürüdür. Belki artık şükredersiniz. | And out of His mercy He made for you the night and the day that you may rest therein and [by day] seek from His bounty and [that] perhaps you will be grateful. | Sayfa 394, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3326 | 394 | 28 | 74 | 20 | وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ | veyevme yünâdîhim feyeḳûlü eyne şürakâiye-lleẕîne küntüm tez`umûn. | O gün Allah onlara seslenir: "Benim ortağım olduklarını iddia ettikleriniz nerededir?" der. | And [warn of] the Day He will call them and say, "Where are my 'partners' which you used to claim?" | Sayfa 394, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3327 | 394 | 28 | 75 | 20 | وَنَزَعْنَا مِن كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ فَعَلِمُوا أَنَّ الْحَقَّ لِلَّهِ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ | veneza`nâ min külli ümmetin şehîden feḳulnâ hâtû bürhâneküm fe`alimû enne-lḥaḳḳa lillâhi veḍalle `anhüm mâ kânû yefterûn. | Her ümmetten bir şahit çıkarır ve "kesin delilinizi ortaya koyun" deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar. | And We will extract from every nation a witness and say, "Produce your proof," and they will know that the truth belongs to Allah, and lost from them is that which they used to invent. | Sayfa 394, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3328 | 394 | 28 | 76 | 20 | ۞ إِنَّ قَارُونَ كَانَ مِن قَوْمِ مُوسَىٰ فَبَغَىٰ عَلَيْهِمْ ۖ وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ | inne ḳârûne kâne min ḳavmi mûsâ febegâ `aleyhim. veâteynâhü mine-lkünûzi mâ inne mefâtiḥahû letenûü bil`uṣbeti üli-lḳuvveh. iẕ ḳâle lehû ḳavmühû lâ tefraḥ inne-llâhe lâ yüḥibbü-lferiḥîn. | Karun, Musa'nın milletindendi; ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Milleti ona: "Böbürlenme, Allah şüphesiz ki böbürlenenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez" demişlerdi. | Indeed, Qarun was from the people of Moses, but he tyrannized them. And We gave him of treasures whose keys would burden a band of strong men; thereupon his people said to him, "Do not exult. Indeed, Allah does not like the exultant. | Sayfa 394, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3329 | 394 | 28 | 77 | 20 | وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ ۖ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا ۖ وَأَحْسِن كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ ۖ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ | vebtegi fîmâ âtâke-llâhü-ddâra-l'âḫirate velâ tense neṣîbeke mine-ddünyâ veaḥsin kemâ aḥsene-llâhü ileyke velâ tebgi-lfesâde fi-l'arḍ. inne-llâhe lâ yüḥibbü-lmüfsidîn. | Karun, Musa'nın milletindendi; ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Milleti ona: "Böbürlenme, Allah şüphesiz ki böbürlenenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez" demişlerdi. | But seek, through that which Allah has given you, the home of the Hereafter; and [yet], do not forget your share of the world. And do good as Allah has done good to you. And desire not corruption in the land. Indeed, Allah does not like corrupters." | Sayfa 394, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3330 | 395 | 28 | 78 | 20 | قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ عِندِي ۚ أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِن قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا ۚ وَلَا يُسْأَلُ عَن ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ | ḳâle innemâ ûtîtühû `alâ `ilmin `indî. evelem ya`lem enne-llâhe ḳad ehleke min ḳablihî mine-lḳurûni men hüve eşeddü minhü ḳuvvetev veekŝeru cem`â. velâ yüs'elü `an ẕünûbihimü-lmücrimûn. | Karun: "Bu servet ancak, bende mevcut bir ilimden ötürü bana verilmiştir" demişti. Allah'ın, önceleri, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz. | He said, "I was only given it because of knowledge I have." Did he not know that Allah had destroyed before him of generations those who were greater than him in power and greater in accumulation [of wealth]? But the criminals, about their sins, will not be asked. | Sayfa 395, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3331 | 395 | 28 | 79 | 20 | فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِ فِي زِينَتِهِ ۖ قَالَ الَّذِينَ يُرِيدُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَا أُوتِيَ قَارُونُ إِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍ | feḫarace `alâ ḳavmihî fî zînetih. ḳâle-lleẕîne yürîdûne-lḥayâte-ddünyâ yâ leyte lenâ miŝle mâ ûtiye ḳârûnü innehû leẕû ḥażżin `ażîm. | Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir" demişlerdi. | So he came out before his people in his adornment. Those who desired the worldly life said, "Oh, would that we had like what was given to Qarun. Indeed, he is one of great fortune." | Sayfa 395, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3332 | 395 | 28 | 80 | 20 | وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللَّهِ خَيْرٌ لِّمَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا وَلَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الصَّابِرُونَ | veḳâle-lleẕîne ûtü-l`ilme veyleküm ŝevâbü-llâhi ḫayrul limen âmene ve`amile ṣâliḥâ. velâ yüleḳḳâhâ ille-ṣṣâbirûn. | Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: "Size yazıklar olsun; Allah'ın mükafatı, inanıp yararlı iş işleyenler için daha iyidir. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir" demişlerdi. | But those who had been given knowledge said, "Woe to you! The reward of Allah is better for he who believes and does righteousness. And none are granted it except the patient." | Sayfa 395, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3333 | 395 | 28 | 81 | 20 | فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِن فِئَةٍ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنتَصِرِينَ | feḫasefnâ bihî vebidârihi-l'arḍa femâ kâne lehû min fietiy yenṣurûnehû min dûni-llâh. vemâ kâne mine-lmünteṣirîn. | Sonunda, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı ona yardım edebilecek kimsesi de yoktu; kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi. | And We caused the earth to swallow him and his home. And there was for him no company to aid him other than Allah, nor was he of those who [could] defend themselves. | Sayfa 395, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3334 | 395 | 28 | 82 | 20 | وَأَصْبَحَ الَّذِينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ ۖ لَوْلَا أَن مَّنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا ۖ وَيْكَأَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ | veaṣbeḥa-lleẕîne temennev mekânehû bil'emsi yeḳûlûne veykeenne-llâhe yebsüṭu-rrizḳa limey yeşâü min `ibâdihî veyaḳdir. levlâ em menne-llâhü `aleynâ leḫasefe binâ. veykeennehû lâ yüfliḥu-lkâfirûn. | Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler: "Demek Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler" demeye başladılar. | And those who had wished for his position the previous day began to say, "Oh, how Allah extends provision to whom He wills of His servants and restricts it! If not that Allah had conferred favor on us, He would have caused it to swallow us. Oh, how the disbelievers do not succeed!" | Sayfa 395, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3335 | 395 | 28 | 83 | 20 | تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا ۚ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ | tilke-ddâru-l'âḫiratü nec`alühâ lilleẕîne lâ yürîdûne `ulüvven fi-l'arḍi velâ fesâdâ. vel`âḳibetü lilmütteḳîn. | Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır. | That home of the Hereafter We assign to those who do not desire exaltedness upon the earth or corruption. And the [best] outcome is for the righteous. | Sayfa 395, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3336 | 395 | 28 | 84 | 20 | مَن جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِّنْهَا ۖ وَمَن جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ | men câe bilḥaseneti felehû ḫayrum minhâ. vemen câe bisseyyieti felâ yücze-lleẕîne `amilü-sseyyiâti illâ mâ kânû ya`melûn. | Kim bir iyilik getirirse, ona daha iyisi verilir. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler. | Whoever comes [on the Day of Judgement] with a good deed will have better than it; and whoever comes with an evil deed - then those who did evil deeds will not be recompensed except [as much as] what they used to do. | Sayfa 395, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3337 | 396 | 28 | 85 | 20 | إِنَّ الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَرَادُّكَ إِلَىٰ مَعَادٍ ۚ قُل رَّبِّي أَعْلَمُ مَن جَاءَ بِالْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ | inne-lleẕî feraḍa `aleyke-lḳur'âne lerâddüke ilâ me`âd. ḳur rabbî a`lemü men câe bilhüdâ vemen hüve fî ḍalâlim mübîn. | Kuran'a uymayı sana farz kılan Allah, seni döneceğin yere döndürecektir. De ki: "Rabbim kimin doğrulukla geldiğini, kimin apaçık sapıklıkta bulunduğunu en iyi bilendir." | Indeed, [O Muhammad], He who imposed upon you the Qur'an will take you back to a place of return. Say, "My Lord is most knowing of who brings guidance and who is in clear error." | Sayfa 396, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3338 | 396 | 28 | 86 | 20 | وَمَا كُنتَ تَرْجُو أَن يُلْقَىٰ إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًا لِّلْكَافِرِينَ | vemâ künte tercû ey yülḳâ ileyke-lkitâbü illâ raḥmetem mir rabbike felâ tekûnenne żahîral lilkâfirîn. | Sen, sana bu Kitap'ın verileceğini ummazdın. O ancak Rabbinin bir rahmetidir. Öyleyse sakın inkarcılara yardımcı olma. | And you were not expecting that the Book would be conveyed to you, but [it is] a mercy from your Lord. So do not be an assistant to the disbelievers. | Sayfa 396, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3339 | 396 | 28 | 87 | 20 | وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ آيَاتِ اللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنزِلَتْ إِلَيْكَ ۖ وَادْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ | velâ yeṣuddünneke `an âyâti-llâhi ba`de iẕ ünzilet ileyke ved`u ilâ rabbike velâ tekûnenne mine-lmüşrikîn. | Allah'ın ayetleri sana indirildiğinde sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine çağır, sakın müşriklerden olma. | And never let them avert you from the verses of Allah after they have been revealed to you. And invite [people] to your Lord. And never be of those who associate others with Allah. | Sayfa 396, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |
3340 | 396 | 28 | 88 | 20 | وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۘ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ ۚ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ | velâ ted`u me`a-llâhi ilâhen âḫar. lâ ilâhe illâ hû. küllü şey'in hâlikün illâ vecheh. lehü-lḥukmü veileyhi türce`ûn. | Allah'la beraber başka tanrı tutup tapma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur, O'na döndürüleceksiniz. | And do not invoke with Allah another deity. There is no deity except Him. Everything will be destroyed except His Face. His is the judgement, and to Him you will be returned. | Sayfa 396, Cuz 20, القصص, Al-Qasas—القصص |