Sayfa 577

 
00:00

kellâ lâ vezer.

Arapça:

كَلَّا لَا وَزَرَ

Türkçe:

Hayır, yok sığınacak yer!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, hayır, yok bir siper.

Diyanet Vakfı:

Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur!

İngilizce:

By no means! No place of safety!

Fransızca:

Non ! Point de refuge !

Almanca:

Nein! Es gibt keinen Zufluchtsort.

Rusça:

О нет! Не будет убежища!

Açıklama:
 
00:00

ilâ rabbike yevmeiẕin-lmüsteḳarr.

Arapça:

إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ

Türkçe:

Varılıp durulacak yer Rabbinin huzurudur o gün.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur.

Diyanet Vakfı:

O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.

İngilizce:

Before thy Lord (alone), that Day will be the place of rest.

Fransızca:

Vers ton Seigneur sera, ce jour-là, le retour.

Almanca:

Bei deinem HERRN ist an diesem Tag der Aufenthaltsort.

Rusça:

В тот день возвращение будет к твоему Господу.

Açıklama:
 
00:00

yünebbeü-l'insânü yevmeiẕim bimâ ḳaddeme veeḫḫar.

Arapça:

يُنَبَّأُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ

Türkçe:

Haber verilir insana o gün önden gönderdiği de arkaya bıraktığı da.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün insana, yapıp öne sürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.

Diyanet Vakfı:

O gün insana, ileri götürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.

İngilizce:

That Day will Man be told (all) that he put forward, and all that he put back.

Fransızca:

L'homme sera informé ce jour-là de ce qu'il aura avancé et de ce qu'il aura remis à plus tard.

Almanca:

Dem Menschen wird an diesem Tag mitgeteilt, was er vorlegte und was er aufschob.

Rusça:

В тот день человеку возвестят о том, что он совершил заранее и что оставил после себя.

Açıklama:
 
00:00

beli-l'insânü `alâ nefsihî beṣîrah.

Arapça:

بَلِ الْإِنسَانُ عَلَىٰ نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ

Türkçe:

Gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş keskin ve derin bir bakıştır;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Doğrusu insan kendi nefsini görür,

Diyanet Vakfı:

Artık insan, kendi kendinin şahididir.

İngilizce:

Nay, man will be evidence against himself,

Fransızca:

Mais l'homme sera un témoin perspicace contre lui-même,

Almanca:

Nein, sondern der Mensch hat über sich selbst Einblick,

Rusça:

Но человек будет свидетельствовать против самого себя,

Açıklama:
 
00:00

velev elḳâ me`âẕîrah.

Arapça:

وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُ

Türkçe:

Dökse de ortaya tüm mazeretlerini.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir takım özürler ortaya atsa da.

Diyanet Vakfı:

İsterse özürlerini sayıp döksün.

İngilizce:

Even though he were to put up his excuses.

Fransızca:

quand même il présenterait ses excuses.

Almanca:

auch dann, wenn er seine Entschuldigungen vorbringt.

Rusça:

даже если он будет оправдываться.

Açıklama:
 
00:00

lâ tüḥarrik bihî lisâneke lita`cele bih.

Arapça:

لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ

Türkçe:

Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onu hemen okumak için dilini depretme.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.

İngilizce:

Move not thy tongue concerning the (Qur'an) to make haste therewith.

Fransızca:

Ne remue pas ta langue pour hâter sa récitation :

Almanca:

Bewege damit nicht deine Zunge, damit du über ihn schneller verfügst.

Rusça:

Не шевели своим языком, повторяя его (Коран), чтобы поскорее запомнить.

Açıklama:
 
00:00

inne `aleynâ cem`ahû veḳur'âneh.

Arapça:

إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ

Türkçe:

Onu toplamak ve okumak bize düşer.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kuşkusuz onu toplamak ve okumak bize aittir.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir.

İngilizce:

It is for Us to collect it and to promulgate it:

Fransızca:

Son rassemblement (dans ton cœur et sa fixation dans ta mémoire) Nous incombent, ainsi que la façon de le réciter. .

Almanca:

Uns obliegt seine Sammlung und sein Rezitieren.

Rusça:

Нам надлежит собрать его и прочесть.

Açıklama:
 
00:00

feiẕâ ḳara'nâhü fettebi` ḳur'âneh.

Arapça:

فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ

Türkçe:

O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et.

Diyanet Vakfı:

O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et.

İngilizce:

But when We have promulgated it, follow thou its recital (as promulgated):

Fransızca:

Quand donc Nous le récitons , suis sa récitation.

Almanca:

Wenn WIR ihn dann rezitieren ließen, dann folge seiner Rezitation!

Rusça:

Когда же Мы прочтем его, то читай его следом.

Açıklama:
 
00:00

ŝümme inne `aleynâ beyâneh.

Arapça:

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ

Türkçe:

Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra onu açıklamak da bize aittir.

Diyanet Vakfı:

Sonra şüphen olmasınki, onu açıklamak da bize aittir.

İngilizce:

Nay more, it is for Us to explain it (and make it clear):

Fransızca:

A Nous, ensuite incombera son explication.

Almanca:

Dann obliegt Uns seine Erläuterung.

Rusça:

Нам надлежит разъяснять его.

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 577 beslemesine abone olun.