Sayfa 564

 
00:00

inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlih. vehüve a`lemü bilmühtedîn.

Arapça:

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ

Türkçe:

Senin Rabbin, evet O'dur kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilen. Ve O'dur kimin doğruya ve güzele kılavuzlandığını en iyi bilen.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Doğrusu Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete ereni de en iyi bilen O'dur.

Diyanet Vakfı:

Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur

İngilizce:

Verily it is thy Lord that knoweth best, which (among men) hath strayed from His Path: and He knoweth best those who receive (true) Guidance.

Fransızca:

C'est ton Seigneur qui connaît mieux ceux qui s'égarent de Son chemin, et il connaît mieux ceux qui suivent la bonne voie.

Almanca:

Gewiß, dein HERR weiß besser Bescheid über denjenigen, der von Seinem Weg abirrte, und ER weiß besser Bescheid über die Rechtgeleiteten.

Rusça:

Твой Господь лучше знает тех, кто сбился с Его пути, и лучше знает тех, кто следует прямым путем.

Açıklama:
 
00:00

felâ tüṭi`i-lmükeẕẕibîn.

Arapça:

فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ

Türkçe:

O halde, yalanlayanlara itaat etme!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O halde, yalanlayıcılara itaat etme.

Diyanet Vakfı:

O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!

İngilizce:

So hearken not to those who deny (the Truth).

Fransızca:

N'obéis pas à ceux qui crient en mensonge,

Almanca:

So höre nicht auf die Ableugner.

Rusça:

Посему не повинуйся обвиняющим во лжи!

Açıklama:
 
00:00

veddû lev tüdhinü feyüdhinûn.

Arapça:

وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ

Türkçe:

İstediler ki sen, alttan alıp gevşek davranasın/yağcılık edesin de onlar da yağcılık etsinler/yumuşaklık göstersinler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar istediler ki yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

Diyanet Vakfı:

Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

İngilizce:

Their desire is that thou shouldst be pliant: so would they be pliant.

Fransızca:

Ils aimeraient bien que tu transiges avec eux afin qu'ils transigent avec toi.

Almanca:

Sie wünschten sich, du würdest dich anbiedern, dann biedern sie sich an.

Rusça:

Они хотели бы, чтобы ты был уступчив, и тогда они тоже стали бы уступчивы.

Açıklama:
 
00:00

velâ tüṭi` külle ḥallâfim mehîn.

Arapça:

وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ

Türkçe:

Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı-alçak,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,

Diyanet Vakfı:

Şunların hiçbirine itaat etme: yemin edip duran, aşağılık,

İngilizce:

Heed not the type of despicable men,- ready with oaths,

Fransızca:

Et n'obéis à aucun grand jureur, méprisable,

Almanca:

Und höre nicht auf jeden erniedrigten Viel-Schwörenden,

Rusça:

Не повинуйся всякому расточителю клятв, презренному,

Açıklama:
 
00:00

hemmâzim meşşâim binemîm.

Arapça:

هَمَّازٍ مَّشَّاءٍ بِنَمِيمٍ

Türkçe:

Alaycı/gammaz, koğuculuk için dolaşıp duran,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren,

Diyanet Vakfı:

(Herkesi) kötüleğen, söz götürüp getiren,

İngilizce:

A slanderer, going about with calumnies,

Fransızca:

grand diffamateur, grand colporteur de médisance,

Almanca:

(der) bloßstellend, Namima verbreitend,

Rusça:

хулителю, разносящему сплетни,

Açıklama:
 
00:00

mennâ`il lilḫayri mü`tedin eŝîm.

Arapça:

مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ

Türkçe:

Hayrı engelleyen, sınır tanımaz-saldırgan, günaha batmış,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,

Diyanet Vakfı:

Hayra engel olan, mütecaviz ve saldırgan günahkar,

İngilizce:

(Habitually) hindering (all) good, transgressing beyond bounds, deep in sin,

Fransızca:

grand empêcheur du bien, transgresseur, grand pécheur,

Almanca:

das Gute verhindernd, Aggression begehend, viel verfehlend

Rusça:

скупящемуся на добро, преступнику, грешнику,

Açıklama:
 
00:00

`utüllim ba`de ẕâlike zenîm.

Arapça:

عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ

Türkçe:

Kaba/obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülükle damgalı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı,

Diyanet Vakfı:

Kaba ve kötülükle damgalı,

İngilizce:

Violent (and cruel),- with all that, base-born,-

Fransızca:

au cœur dur, et en plus de cela bâtard .

Almanca:

und flegelhaft ist, auch dazu noch ein Bastard ist.

Rusça:

жестокому, к тому же самозванцу,

Açıklama:
 
00:00

en kâne ẕâ mâliv vebenîn.

Arapça:

أَن كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ

Türkçe:

Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).

Diyanet Vakfı:

Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)

İngilizce:

Because he possesses wealth and (numerous) sons.

Fransızca:

Même s'il est doté de richesses et (de nombreux) enfants.

Almanca:

3 (Dies nur), weil er über Vermögen und Kinder verfügte.

Rusça:

даже если он будет богат и будет иметь сыновей.

Açıklama:
 
00:00

iẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ ḳâle esâṭîru-l'evvelîn.

Arapça:

إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ

Türkçe:

Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masalları!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der.

Diyanet Vakfı:

Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der.

İngilizce:

When to him are rehearsed Our Signs, "Tales of the ancients", he cries!

Fransızca:

Quand Nos versets lui sont récités, il dit : "Des contes d'anciens".

Almanca:

Wenn ihm Unsere Ayat vorgetragen wurden, sagte er: "Es sind Legenden der Früheren."

Rusça:

Когда ему читают Наши аяты, он говорит: "Сказки древних народов!"

Açıklama:
 
00:00

senesimühû `ale-lḫurṭûm.

Arapça:

سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ

Türkçe:

Yakında biz onun hortumu üzerine damga basacağız/burnunu sürteceğiz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız.

Diyanet Vakfı:

Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz).

İngilizce:

Soon shall We brand (the beast) on the snout!

Fransızca:

Nous le marquerons sur le museau [nez] .

Almanca:

WIR werden ihn auf dem Rüssel brandmarken.

Rusça:

Мы заклеймим его хобот (нос).

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 564 beslemesine abone olun.