Hizb 45

felemmâ belega me`ahü-ssa`ye ḳâle yâ büneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbeḥuke fenżur mâẕâ terâ. ḳâle yâ ebeti-f`al mâ tü'mer. setecidünî in şâe-llâhü mine-ṣṣâbirîn.

Türkçe:
Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" "Babacığım, dedi, emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın."
İngilizce:
Then, when (the son) reached (the age of) (serious) work with him, he said: "O my son! I see in vision that I offer thee in sacrifice: Now see what is thy view!" (The son) said: "O my father! Do as thou art commanded: thou will find me, if Allah so wills one practising Patience and Constancy!"
Fransızca:
Puis quand celui-ci fut en âge de l'accompagner, [Abraham] dit : "ô mon fils, je me vois en songe en train de t'immoler. Vois donc ce que tu en penses". (Ismaël) dit : "ô mon cher père, fais ce qui t'es commandé : tu me trouveras, s'il plaît à Allah, du nombre des endurants".
Almanca:
Und als dieser soweit wurde, mit ihm dem Erwerb nachzugehen, sagte er: "Mein Söhnchen! Gewiß, ich sah im Schlaf, daß ich dich opfere, also schau, was du meinst." Er sagte: "Mein Vater! Tu, was dir geboten wurde. Du wirst mich - inscha-allah - einer der sich in Geduld Übenden finden."
Rusça:
Когда он достиг того возраста, чтобы усердствовать вместе с ним, он сказал: "Сын мой! Я вижу во сне, что я зарезаю тебя. Посмотри, что ты думаешь?" Он сказал: "Отец мой! Сделай то, что тебе велено. Если Аллах пожелает, ты найдешь меня одним из терпеливых".
Arapça:
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِي إِن شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
Diyanet Vakfı:
Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.

felemmâ eslemâ vetellehû lilcebîn.

Türkçe:
Böylece ikisi de teslim olup İbrahim onu şakağı üzerine yatırınca,
İngilizce:
So when they had both submitted their wills (to Allah), and he had laid him prostrate on his forehead (for sacrifice),
Fransızca:
Puis quand tous deux se furent soumis (à l'ordre d'Allah) et qu'il l'eut jeté sur le front,
Almanca:
Und als beide sich hingaben, und er ihn auf die Schläfe lagerte,
Rusça:
Когда они оба покорились, и он уложил его на бок,
Arapça:
فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.
Diyanet Vakfı:
Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:

venâdeynâhü ey yâ ibrâhîm.

Türkçe:
Biz şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"
İngilizce:
We called out to him "O Abraham!
Fransızca:
voilà que Nous l'appelâmes "Abraham !
Almanca:
da riefen WIR ihn: "Ibrahim!
Rusça:
Мы воззвали к нему: "О Ибрахим (Авраам)!
Arapça:
وَنَادَيْنَاهُ أَن يَا إِبْرَاهِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz de ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim! "
Diyanet Vakfı:
Biz ona: " Ey İbrahim!" diye seslendik.

ḳad ṣaddaḳte-rru'yâ. innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.

Türkçe:
"Sen rüyayı gerçekleştirdin. İşte biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz."
İngilizce:
Thou hast already fulfilled the vision! - thus indeed do We reward those who do right.
Fransızca:
Tu as confirmé la vision. C'est ainsi que Nous récompensons les bienfaisants".
Almanca:
Bereits hast du das Traumgesicht verwirklicht! Gewiß, solcherart vergelten WIR es den Muhsin."
Rusça:
Ты оправдал сновидение". Воистину, так Мы воздаем творящим добро.
Arapça:
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
Diyanet Vakfı:
Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız.

inne hâẕâ lehüve-lbelâü-lmübîn.

Türkçe:
"Bu, hiç kuşkusuz apaçık imtihanın ta kendisiydi."
İngilizce:
For this was obviously a trial-
Fransızca:
C'était là certes, l'épreuve manifeste.
Almanca:
Gewiß, dies war doch die eindeutige Prüfung.
Rusça:
Это и есть явное испытание (или явная милость).
Arapça:
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْبَلَاءُ الْمُبِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı. (dedik)
Diyanet Vakfı:
Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır.

vefedeynâhü biẕibḥin `ażîm.

Türkçe:
Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
İngilizce:
And We ransomed him with a momentous sacrifice:
Fransızca:
Et Nous le rançonnâmes d'une immolation généreuse .
Almanca:
Und WIR lösten ihn mit einem riesengroßen Opfertier aus.
Rusça:
Мы выкупили его великой жертвой.
Arapça:
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
Diyanet Vakfı:
Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.

veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.

Türkçe:
Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey bıraktık.
İngilizce:
And We left (this blessing) for him among generations (to come) in later times:
Fransızca:
Et Nous perpétuâmes son renom dans la postérité :
Almanca:
Und WIR ließen über ihn (Lob) bei den Letzten.
Rusça:
Мы оставили о нем в последующих поколениях добрую молву.
Arapça:
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.
Diyanet Vakfı:
Geriden gelecekler arasında ona (iyi birnam) bıraktık:

selâmün `alâ ibrâhîm.

Türkçe:
Selam olsun İbrahim'e!
İngilizce:
Peace and salutation to Abraham!
Fransızca:
"Paix sur Abraham".
Almanca:
Salam sei über Ibrahim.
Rusça:
Мир Ибрахиму (Аврааму)!
Arapça:
سَلَامٌ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Selam olsun İbrahim'e...
Diyanet Vakfı:
İbrahim'e selam! dedik.

keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.

Türkçe:
Böyle ödüllendiririz biz, güzellik sergileyenleri!
İngilizce:
Thus indeed do We reward those who do right.
Fransızca:
Ainsi récompensons-Nous les bienfaisants;
Almanca:
Solcherart vergelten WIR den Muhsin.
Rusça:
Воистину, так Мы воздаем творящим добро.
Arapça:
كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
Diyanet Vakfı:
Biz iyileri böyle mükafatlandırırız.

innehû min `ibâdine-lmü'minîn.

Türkçe:
O da bizim inanan kullarımızdandı.
İngilizce:
For he was one of our believing Servants.
Fransızca:
car il était de Nos serviteurs croyants.
Almanca:
Gewiß, er gehörte zu Unseren iman-verinnerlichenden Dienern.
Rusça:
Воистину, он - один из Наших верующих рабов.
Arapça:
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
Diyanet Vakfı:
Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.

Sayfalar

Hizb 45 beslemesine abone olun.