
innehû min `ibâdine-lmü'minîn.
Türkçe:
Bizim inanan kullarımızdandı o.
İngilizce:
For he was one of our believing Servants.
Fransızca:
car il était du nombre de Nos serviteurs croyants.
Almanca:
Gewiß, er ist von Unseren iman-verinnerlichenden Dienern.
Rusça:
Воистину, он - один из Наших верующих рабов.
Arapça:
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
Diyanet Vakfı:
Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı.

veinne lûṭal lemine-lmürselîn.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, Lût da peygamberlerdendi.
İngilizce:
So also was Lut among those sent (by Us).
Fransızca:
Et Lot. était, certes, du nombre des Messagers.
Almanca:
Und gewiß, Lut ist doch von den Gesandten.
Rusça:
Лут (Лот) также был одним из посланников.
Arapça:
وَإِنَّ لُوطًا لَّمِنَ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendir.
Diyanet Vakfı:
Lut da elbette peygamberlerdendi.

iẕ necceynâhü veehlehû ecme`în.
Türkçe:
Onu ve ailesini toptan kurtarmıştık biz.
İngilizce:
Behold, We delivered him and his adherents, all
Fransızca:
Quand Nous le sauvâmes, lui et sa famille, tout entière,
Almanca:
(Erinnere daran), als WIR ihn und seine Familie allesamt erretteten
Rusça:
Мы спасли его и всю его семью,
Arapça:
إِذْ نَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani biz onu ve ailesinin tamamını kurtarmıştık.
Diyanet Vakfı:
Hani biz Lut'u ve ailesinin hepsini kurtardık.

illâ `acûzen fi-lgâbirîn.
Türkçe:
Ancak terk edilenler içinde kalan kocakarı hariç.
İngilizce:
Except an old woman who was among those who lagged behind:
Fransızca:
sauf une vieille femme qui devait disparaître avec les autres,
Almanca:
außer einer Alten, sie war 3 unter den Vergangenen.
Rusça:
кроме старухи, которая была в числе оставшихся позади.
Arapça:
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak geride kalıp batanlar içinde kalan yaşlı bir kadın hariç.
Diyanet Vakfı:
Ancak geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında,

ŝümme demmerne-l'âḫarîn.
Türkçe:
Sonra ötekileri yerle bir ettik.
İngilizce:
Then We destroyed the rest.
Fransızca:
Et Nous détruisîmes les autres
Almanca:
Dann vernichteten WIR die anderen.
Rusça:
Затем Мы уничтожили всех остальных.
Arapça:
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra diğerlerini helak etmiştik.
Diyanet Vakfı:
Sonra diğerlerini yok ettik.

veinneküm letemürrûne `aleyhim muṣbiḥîn.
Türkçe:
Kuşkusuz ki, siz onların yanından sabahları geçiyorsunuz.
İngilizce:
Verily, ye pass by their (sites), by day-
Fransızca:
Et vous passez certainement auprès d'eux le matin
Almanca:
Und gewiß, ihr geht doch bei ihnen vorbei morgens
Rusça:
Вы проходите мимо них утром
Arapça:
وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِم مُّصْبِحِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?
Diyanet Vakfı:
(Ey insanlar!) Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz: sabahleyin

vebilleyl. efelâ ta`ḳilûn.
Türkçe:
Geceleyin de. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?
İngilizce:
And by night: will ye not understand?
Fransızca:
et la nuit. Ne raisonnez-vous donc pas ?
Almanca:
und nachts. Besinnt ihr euch nicht?!
Rusça:
и вечером. Неужели вы не разумеете?
Arapça:
وَبِاللَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?
Diyanet Vakfı:
Ve geceleyin. Hala akıllanmayacak mısınız?

veinne yûnüse lemine-lmürselîn.
Türkçe:
Yûnus da gönderilen elçilerdendi.
İngilizce:
So also was Jonah among those sent (by Us).
Fransızca:
Jonas était certes, du nombre des Messagers.
Almanca:
Und gewiß, Yunus ist doch von den Gesandten.
Rusça:
Йунус (Иона) также был одним из посланников.
Arapça:
وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.

iẕ ebeḳa ile-lfülki-lmeşḥûn.
Türkçe:
Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
İngilizce:
When he ran away (like a slave from captivity) to the ship (fully) laden,
Fransızca:
Quand il s'enfuit vers le bateau comble,
Almanca:
(Erinnere daran), als er zum voll beladenen Schiff floh.
Rusça:
Он сбежал на переполненный корабль.
Arapça:
إِذْ أَبَقَ إِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı.
Diyanet Vakfı:
Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.

fesâheme fekâne mine-lmüdḥaḍîn.
Türkçe:
Sonra kura çekti de kaybedenlerden oldu.
İngilizce:
He (agreed to) cast lots, and he was condemned:
Fransızca:
Il prit part au tirage au sort qui le désigna pour être jeté [à la mer].
Almanca:
Dann loste er, dann war er von den Verlierern,
Rusça:
Он бросил жребий вместе с другими и оказался проигравшим.
Arapça:
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَضِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu.
Diyanet Vakfı:
Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de kaybedenlerden oldu.
Sayfalar
