Cuz 25

 
00:00

inne yevme-lfaṣli mîḳâtühüm ecme`în.

Arapça:

إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe:

Hiç kuşkusuz, ayrım günü, hepsinin buluşma zamanıdır/buluşma yeridir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz ki hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı gündür.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz (hakkı batıldan ayıran) hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür.

İngilizce:

Verily the Day of sorting out is the time appointed for all of them,-

Fransızca:

En vérité, le Jour de la Décision sera leur rendez-vous à tous,

Almanca:

Gewiß, der Tag des Richtens ist ihr Termin, allesamt.

Rusça:

Воистину, День различения - это срок, установленный для каждого из них.

Açıklama:
 
00:00

yevme lâ yugnî mevlen `am mevlen şey'ev velâ hüm yünṣarûn.

Arapça:

يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

Türkçe:

Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Onlara yardım da edilmez.

Diyanet Vakfı:

O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez.

İngilizce:

The Day when no protector can avail his client in aught, and no help can they receive,

Fransızca:

Le jour où un allié ne sera d'aucune utilité à un [autre] allié; et ils ne seront point secourus non plus,

Almanca:

An dem Tag, wenn kein Maula einem Maula etwas nützen kann. Und ihnen wird nicht beigestanden,

Rusça:

Это будет день, когда близкий ничем не поможет своему близкому и когда помощь не будет оказана никому,

Açıklama:
 
00:00

illâ mer raḥime-llâh. innehû hüve-l`azîzü-rraḥîm.

Arapça:

إِلَّا مَن رَّحِمَ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Türkçe:

Allah'ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Azîz'dir, Rahîm'dir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.

Diyanet Vakfı:

Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz O, üstündür, merhametlidir.

İngilizce:

Except such as receive Allah's Mercy: for He is Exalted in Might, Most Merciful.

Fransızca:

sauf celui qui Allah fera miséricorde. Car c'est Lui, le Puissant, le Très Miséricordieux.

Almanca:

außer denjenigen, denen ALLAH Gnade erwies. Gewiß, ER ist Der Allwürdige, Der Allgnädige.

Rusça:

кроме тех, над кем смилостивится Аллах. Воистину, Он - Могущественный, Милосердный.

Açıklama:
 
00:00

inne şecerate-zzeḳḳûm.

Arapça:

إِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِ

Türkçe:

Şu bir gerçek ki zakkum ağacı,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gerçekten zakkum ağacı,

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz zakkum ağacı,

İngilizce:

Verily the tree of Zaqqum

Fransızca:

Certes l'arbre de Zakkoum

Almanca:

Gewiß, der Zaqqum-Baum

Rusça:

Воистину, дерево заккум будет

Açıklama:
 
00:00

ṭa`âmü-l'eŝîm.

Arapça:

طَعَامُ الْأَثِيمِ

Türkçe:

Suçluların yemeğidir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Günahkârların yemeğidir.

Diyanet Vakfı:

Günahkarların yemeğidir.

İngilizce:

Will be the food of the Sinful,-

Fransızca:

sera la nourriture du grand pécheur.

Almanca:

ist die Speise des Verfehlenden.

Rusça:

пищей грешника.

Açıklama:
 
00:00

kelmühl. yaglî fi-lbüṭûn.

Arapça:

كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ

Türkçe:

Erimiş maden misali, karınlarda kaynar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O pota gibi karınlarda kaynar.

Diyanet Vakfı:

O, karınlarda maden eriyiği kaynar.

İngilizce:

Like molten brass; it will boil in their insides.

Fransızca:

Comme du métal en fusion; il bouillonnera dans les ventres

Almanca:

Er ist wie das Verschmolzene, das in den Bäuchen kocht,

Rusça:

Подобно осадку масла (или расплавленной меди), оно будет кипеть в животах так,

Açıklama:
 
00:00

kegalyi-lḥamîm.

Arapça:

كَغَلْيِ الْحَمِيمِ

Türkçe:

Sıcak suyun kaynaması gibi...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir.

Diyanet Vakfı:

Sıcak suyun kaynaması gibi.

İngilizce:

Like the boiling of scalding water.

Fransızca:

comme le bouillonnement de l'eau surchauffée.

Almanca:

wie das Sieden des Siedenden.

Rusça:

как кипит кипяток.

Açıklama:
 
00:00

ḫuẕûhü fa`tilûhü ilâ sevâi-lceḥîm.

Arapça:

خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَاءِ الْجَحِيمِ

Türkçe:

"Tutun onu, cehennemin tam ortasına götürün!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah meleklere şöyle emreder. "Şunu tutun da Cehennem'in ortasına sürükleyin."

Diyanet Vakfı:

(Allah zebanilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin!

İngilizce:

(A voice will cry: "Seize ye him and drag him into the midst of the Blazing Fire!

Fransızca:

Qu'on le saisisse et qu'on l'emporte en plein dans la fournaise;

Almanca:

"Nehmt ihn, dann schleift ihn in Dschahannams Mitten,

Rusça:

Схватите его и волоките (или несите) до самой середины Ада.

Açıklama:
 
00:00

ŝümme ṣubbû fevḳa ra'sihî min `aẕâbi-lḥamîm.

Arapça:

ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ

Türkçe:

"Sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün.

Diyanet Vakfı:

Sonra başına azap olarak kaynar su dökün!

İngilizce:

Then pour over his head the Penalty of Boiling Water,

Fransızca:

qu'on verse ensuite sur sa tête de l'eau bouillante comme châtiment.

Almanca:

dann gießt über seinen Kopf von der Peinigung des Siedenden."

Rusça:

Затем налейте ему на голову кипяток, причиняющий страдания.

Açıklama:
 
00:00

ẕuḳ. inneke ente-l`azîzü-lkerîm.

Arapça:

ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ

Türkçe:

"Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ona şöyle denir! "Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün.

Diyanet Vakfı:

(Ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin!

İngilizce:

Taste thou (this)! Truly wast thou mighty, full of honour!

Fransızca:

Goûte ! Toi [qui prétendait être] le puissant, le noble.

Almanca:

"Koste! Gewiß, du bist der Würdige, der Edle."

Rusça:

Вкушай, ведь ты - могущественный, благородный!

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 25 beslemesine abone olun.