Cuz 21

veḳâle-lleẕîne ûtü-l`ilme vel'îmâne leḳad lebiŝtüm fî kitâbi-llâhi ilâ yevmi-lba`ŝ. fehâẕâ yevmü-lba`ŝi velâkinneküm küntüm lâ ta`lemûn.

Türkçe:
İlim ve iman verilenler ise şöyle dediler: "Yemin olsun, siz, Allah'ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz."
İngilizce:
But those endued with knowledge and faith will say: "Indeed ye did tarry, within Allah's Decree, to the Day of Resurrection, and this is the Day of Resurrection: but ye - ye were not aware!"
Fransızca:
tandis que ceux à qui le savoir et la foi furent donnés diront : "Vous avez demeuré d'après le Décret d'Allah, jusqu'au Jour de la Résurrection, - voici le Jour de la Résurrection, - mais vous ne saviez point".
Almanca:
Und diejenigen, denen das Wissen und der Iman zuteil wurde, sagen: "Gewiß, bereits seid ihr nach ALLAHs Schrift bis zum Tag des Erweckens geblieben. Also, dieser ist der Tag des Erweckens. Doch ihr pflegtet nicht zu wissen."
Rusça:
А те, кому дарованы знание и вера, скажут: "В соответствии с предписанием Аллаха вы пробыли там до Дня воскресения. Это и есть День воскресения, но вы не знали этого".
Arapça:
وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَالْإِيمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِلَىٰ يَوْمِ الْبَعْثِ ۖ فَهَٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلَٰكِنَّكُمْ كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendilerine ilim ve iman verilenler de şöyle diyecekler: "Andolsun ki, Allah'ın kitabında takdir edilmiş olan tekrar dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, dirilme günüdür. Fakat siz bunu bilmiyordunuz.
Diyanet Vakfı:
Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: Andolsun ki siz, Allah'ın yazısında (hükmedildiği gibi) yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bugün yeniden dirilme günüdür; fakat siz onu tanımıyordunuz.

feyevmeiẕil lâ yenfe`u-lleẕîne żalemû ma`ẕiratühüm velâ hüm yüsta`tebûn.

Türkçe:
Zulmetmiş olanlara, özür bildirmeleri o gün yarar sağlamayacak. Onlardan Allah'ı hoşnut etmeleri de istenmez.
İngilizce:
So on that Day no excuse of theirs will avail the transgressors, nor will they be invited (then) to seek grace (by repentance).
Fransızca:
ce jour-là donc, les excuses ne seront pas utiles aux injustes et on ne leur demandera pas à chercher à plaire à [Allah].
Almanca:
Also, an diesem Tag nützt denjenigen, die Unrecht begingen, weder ihre Entschuldigung, noch werden sie zufrieden gestellt.
Rusça:
В тот день беззаконникам не принесут пользы их извинения (или оправдания), и от них не потребуют покаяния.
Arapça:
فَيَوْمَئِذٍ لَّا يَنفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık o gün zulmedenlere mazeretleri fayda vermeyecektir. Onların dertlerinin çaresine de bakılmayacaktır.
Diyanet Vakfı:
Artık o gün, zulmedenlerin (beyan edecekleri) mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan Allah'ı hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez.

veleḳad ḍarabnâ linnâsi fî hâẕe-lḳur'âni min külli meŝel. velein ci'tehüm biâyetil leyeḳûlenne-lleẕîne keferû in entüm illâ mübṭilûn.

Türkçe:
Yemin olsun ki, biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize getirsen, gerçeği örten nankörler/inkâr edenler mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Siz, eskiyi hükümsüz kılanlardan başkası değilsiniz."
İngilizce:
verily We have propounded for men, in this Qur'an every kind of Parable: But if thou bring to them any Sign, the Unbelievers are sure to say, "Ye do nothing but talk vanities."
Fransızca:
Et dans ce Coran, Nous avons certes cité, pour les gens, des exemples de toutes sortes. Et si tu leur apportes un prodige, ceux qui ne croient pas diront : "Certes, vous n'êtes que des imposteurs".
Almanca:
Und gewiß, bereits prägten WIR den Menschen in diesem Quran von jedem Gleichnis. Und würdest du ihnen eine Aya bringen, würden diejenigen, die Kufr betrieben haben, doch sagen: "Ihr seid nichts anderes als Annullierung-Anstrebende."
Rusça:
Мы уже привели людям в этом Коране любые притчи. Если ты явишь им знамение, то неверующие непременно скажут: "Вы - всего лишь приверженцы лжи".
Arapça:
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ ۚ وَلَئِن جِئْتَهُم بِآيَةٍ لَّيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki, biz insanlar için bu Kur'ân'da her türlü meselden örnekler getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir âyet de getirsen o kâfirler yine: "Siz yalancılardan (uydurduğunuz sözü Allah'a nispet edenlerden) başkası değilsiniz." diyeceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki biz, bu Kur'an'da insanlar için her çeşit misale yer vermişizdir. Şayet onlara bir mucize getirsen inkarcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir: Siz ancak batıl şeyler ortaya atmaktasınız.

keẕâlike yaṭbe`u-llâhü `alâ ḳulûbi-lleẕîne lâ ya`lemûn.

Türkçe:
İlimden nasipsizlerin kalpleri üzerine Allah işte böyle mühür basıyor.
İngilizce:
Thus does Allah seal up the hearts of those who understand not.
Fransızca:
C'est ainsi qu'Allah scelle les coeurs de ceux qui ne savent pas.
Almanca:
Solcherart versiegelt ALLAH die Herzen derjenigen, die nicht wissen.
Rusça:
Так Аллах запечатывает сердца тех, которые не обладают знанием.
Arapça:
كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bilmeyenlerin kalblerini Allah böyle mühürler.
Diyanet Vakfı:
İşte bilmeyenlerin (hakkı tanımayanların) kalplerini Allah böylece mühürler.

faṣbir inne va`de-llâhi ḥaḳḳuv velâ yesteḫiffenneke-lleẕîne lâ yûḳinûn.

Türkçe:
O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir.
İngilizce:
So patiently persevere: for verily the promise of Allah is true: nor let those shake thy firmness, who have (themselves) no certainty of faith.
Fransızca:
Sois donc patient, car la promesse d'Allah est vérité. Et que ceux qui ne croient pas fermement ne t'ébranlent pas !
Almanca:
So übe dich in Geduld! Gewiß, ALLAHs Versprechen ist wahr. Und laß diejenigen, die keine Gewißheit haben, dich nicht aus der Ruhe bringen!
Rusça:
Будь же терпелив, ведь обещание Аллаха истинно. И пусть те, которые лишены убежденности, не находят тебя легковесным (не отвращают тебя от религии).
Arapça:
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka haktır. Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Sen şimdi sabret. Bil ki Allah'ın vadi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!

elif-lâm-mîm.

Türkçe:
Elif, Lâm, Mîm.
İngilizce:
A. L. M.
Fransızca:
Alif, Lam, Mim .
Almanca:
Alif-lam-mim .
Rusça:
Алиф. Лям. Мим.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elif, Lâm, Mîm.
Diyanet Vakfı:
Elif. Lam. Mim.

tilke âyâtü-lkitâbi-lḥakîm.

Türkçe:
İşte sana, o hikmetlerle dolu Kitap'ın ayetleri.
İngilizce:
These are Verses of the Wise Book,-
Fransızca:
Voici les versets du Livre plein de sagesse,
Almanca:
Diese sind die Ayat der weisen Schrift.
Rusça:
Это - аяты мудрого Писания,
Arapça:
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunlar, o hikmetli kitabın âyetleridir.
Diyanet Vakfı:
İşte bu ayetler, hikmet dolu Kitab'ın ayetleridir.

hüdev veraḥmetel lilmuḥsinîn.

Türkçe:
İyilik ve güzellik sergileyenlere bir rahmet ve bir kılavuz olarak;
İngilizce:
A Guide and a Mercy to the Doers of Good,-
Fransızca:
c'est un guide et une miséricorde aux bienfaisants,
Almanca:
Sie sind eine Rechtleitung und eine Gnade für die Muhsin,
Rusça:
верное руководство и милость для творящих добро,
Arapça:
هُدًى وَرَحْمَةً لِّلْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, güzellik ve iyilik yapanlar için bir hidayet ve rahmettir.
Diyanet Vakfı:
Güzel davrananlar için bir hidayet rehberi ve rahmet olmak üzere (indirilmiştir).

elleẕîne yüḳîmûne-ṣṣalâte veyü'tûne-zzekâte vehüm bil'âḫirati hüm yûḳinûn.

Türkçe:
Ki onlar namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı verirler. Ve onlar âhirete de gözle görmüşçesine inanırlar.
İngilizce:
Those who establish regular Prayer, and give regular Charity, and have (in their hearts) the assurance of the Hereafter.
Fransızca:
qui accomplissent la Salat, acquittent le Zakat et qui croient avec certitude en l'au-delà.
Almanca:
diejenigen, die das rituelle Gebet ordnungsgemäß verrichten und die Zakat entrichten und die Gewißheit am Jenseits haben.
Rusça:
которые совершают намаз, выплачивают закят и убеждены в Последней жизни.
Arapça:
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, âhirete de kesin olarak inanırlar.
Diyanet Vakfı:
O kimseler, namazı kılarlar, zekatı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.

ülâike `alâ hüdem mir rabbihim veülâike hümü-lmüfliḥûn.

Türkçe:
İşte onlardır Rablerinden bir kılavuzlanma üzere olanlar; işte onlardır gerçek kurtuluşu bulanlar.
İngilizce:
These are on (true) guidance from their Lord: and these are the ones who will prosper.
Fransızca:
Ceux-là sont sur le chemin droit de leur Seigneur et ce sont eux les bienheureux.
Almanca:
Diese folgen der Rechtleitung von ihrem HERRN. Und diese sind die Erfolgreichen.
Rusça:
Они следуют верному руководству от их Господа, и они являются преуспевшими.
Arapça:
أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bunlar, Rableri tarafından bir hidayet üzeredirler. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.
Diyanet Vakfı:
İşte onlar, Rableri tarafından gösterilmiş doğru yol üzeredirler ve onlar kurtuluşa erenlerdir.

Sayfalar

Cuz 21 beslemesine abone olun.