Arapça:
قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ
Çeviriyazı:
ḳâle hel entüm müṭṭali`ûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz onu tanır mısınız? der.
Diyanet İşleri:
Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?
Şaban Piriş:
(Cennet'e giren) Ona ne olduğunu görüyor musunuz? der.
Edip Yüksel:
(Yanındakilere,) "Bakar mısınız?" der.
Ali Bulaç:
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"
Suat Yıldırım:
“Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?” Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur.“Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!” [7,43]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz?
Yaşar Nuri Öztürk:
Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"
Bekir Sadak:
Iste buyuk kurtulus suphesiz budur.
İbni Kesir:
Siz, onu bilir misiniz? dedi.
Adem Uğur:
(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.
İskender Ali Mihr:
"
Celal Yıldırım:
(54-55) Bir diğeri, «onun ne durumda olduğunu bilir misiniz» Derken bakar da onu Cehennem´in ortasında görür.
Tefhim ul Kuran:
(Konuşan yanındakilere) Der ki: «Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?»
Fransızca:
Il dira : "Est-ce que vous voudriez regarder d'en haut ? "
İspanyolca:
Dirá: «¿Veis algo desde ahí arriba?»
İtalyanca:
E dirà: «Volete guardare dall'alto?».
Almanca:
Er sagte: "Würdet ihr hinschauen!"
Çince:
他说:你们愿看他吗?
Hollandaca:
Dan zal hij tot zijne makkers zeggen: Wilt gij nederzien?
Rusça:
Он скажет: "Не взгляните ли вы?"
Somalice:
Wuxuuna dhihi mayla dayeeysaan.
Swahilice:
Atasema: Je! Nyie mnawaona?
Uygurca:
ئۇ (بۇرادەرلىرىگە): «سىلەر ئۇنى (يەنى دوستۇمنى) كۆرەمسىلەر؟» دەيدۇ
Japonca:
また言った。「まあ皆さん見下ろしてみなさい。」
Arapça (Ürdün):
«قال» ذلك القائل لإخوانه: «هل أنتم مطلعون» معي إلى النار لننظر حاله؟ فيقولون: لا.
Hintçe:
(फिर अपने बेहश्त के साथियों से कहेगा)
Tayca:
เขา (ชาวสวรรค์) กล่าว (แก่เพื่อน ๆ ของเขา) ว่า “พวกท่านอยากจะมองดูไหมเล่า? “
İbranice:
ואז יגיד: 'האם אתם רוצים להביט
Hırvatça:
"Hoćete li da pogledate?", reći će.
Rumence:
Unul va spune: “Vedeţi ceva de sus?”
Transliteration:
Qala hal antum muttaliAAoona
Türkçe:
Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"
Sahih International:
He will say, "Would you [care to] look?"
İngilizce:
(A voice) said: "Would ye like to look down?"
Azerbaycanca:
(Sonra həmin şəxs Cənnətdəki yoldaşlarına) deyəcək: “Siz (indi onun nə halda olduğunu) bilirsinizmi?” (Onlar: “Xeyr”, - deyə cavab verəcəklər).
Süleyman Ateş:
(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi.
Diyanet Vakfı:
(O zat, dünyada geçmiş olan hadiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teala orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vakıf mısınız? dedi.
Erhan Aktaş:
“Siz yakından bilenler misiniz?” derdi.
Kral Fahd:
(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.
Hasan Basri Çantay:
(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?»
Muhammed Esed:
(Ve) ekleyecek: "Bakmak (ve onu görmek) ister misiniz?"
Gültekin Onan:
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "
Ali Fikri Yavuz:
(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der.
Portekizce:
(Ser-lhes-á dito): Quereis observar?
İsveççe:
[Och:] "Vill ni se ned?" -
Farsça:
[سپس به دوستان بهشتی خود] می گوید: آیا شما با من به دوزخ سر می کشید [تا از هم نشینم خبری بگیرید که در کجا و در چه حالی است؟]
Kürtçe:
(پیاوە بەھەشتییەکە) ووتی ئایا ئێوە تەماشا (ی دۆزەخ) ناکەن
Özbekçe:
Сизлар ҳам қараяпсизларми?» деди.
Malayca:
(Setelah menceritakan perihal rakannya itu) ia berkata lagi: " Adakah kamu hendak melihat (keadaan rakanku yang ingkar itu)?"
Arnavutça:
(do të thotë ai): “A doni të shikoni?”
Bulgarca:
Рече: “Ще надзърнете ли?”
Sırpça:
„Хоћете ли да погледате?“ Рећи ће.
Çekçe:
A řekne: 'Nechcete se tam vzhůru podívat?'
Urduca:
اب کیا آپ لوگ دیکھنا چاہتے ہیں کہ وہ صاحب اب کہاں ہیں؟"
Tacikçe:
Гӯянд: «Метавонед аз боло бинигаред?»
Tatarca:
Җәннәттәге әлеге мөэмин әйтер: "Ул терелеп кубарылуны инкяр итүче иптәшемне җәһәннәмнән күрсәтимме?
Endonezyaca:
Berkata pulalah ia: "Maukah kamu meninjau (temanku itu)?"
Amharca:
እናንተ ተመልካቾች ናችሁን? ይላል፡፡
Tamilce:
(அந்த நம்பிக்கையாளர்) கூறுவார்: “(நரகத்தில் உள்ளவர்களை) நீங்கள் எட்டிப்பார்க்க முடியுமா?” என்று கூறுவார்.
Korece:
이때 여러분이 내려다 보고 싶은가요 라는 한 음성이 들려와
Vietnamca:
(Người kể) nói (với những người bạn của mình đang nghe): “Các anh hãy (cùng tôi) nhìn xuống xem (người đó hiện đang ở đâu)?”
Ayet Linkleri: