Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

37

Sûredeki Ayet No: 

54

Ayet No: 

3842

Sayfa No: 

448

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ

Çeviriyazı: 

ḳâle hel entüm müṭṭali`ûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Siz onu tanır mısınız? der.

Diyanet İşleri: 

Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?

Şaban Piriş: 

(Cennet'e giren) Ona ne olduğunu görüyor musunuz? der.

Edip Yüksel: 

(Yanındakilere,) "Bakar mısınız?" der.

Ali Bulaç: 

(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"

Suat Yıldırım: 

“Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?” Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur.“Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!” [7,43]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz?

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"

Bekir Sadak: 

Iste buyuk kurtulus suphesiz budur.

İbni Kesir: 

Siz, onu bilir misiniz? dedi.

Adem Uğur: 

(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.

İskender Ali Mihr: 

&quot

Celal Yıldırım: 

(54-55) Bir diğeri, «onun ne durumda olduğunu bilir misiniz» Derken bakar da onu Cehennem´in ortasında görür.

Tefhim ul Kuran: 

(Konuşan yanındakilere) Der ki: «Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?»

Fransızca: 

Il dira : "Est-ce que vous voudriez regarder d'en haut ? "

İspanyolca: 

Dirá: «¿Veis algo desde ahí arriba?»

İtalyanca: 

E dirà: «Volete guardare dall'alto?».

Almanca: 

Er sagte: "Würdet ihr hinschauen!"

Çince: 

他说:你们愿看他吗?

Hollandaca: 

Dan zal hij tot zijne makkers zeggen: Wilt gij nederzien?

Rusça: 

Он скажет: "Не взгляните ли вы?"

Somalice: 

Wuxuuna dhihi mayla dayeeysaan.

Swahilice: 

Atasema: Je! Nyie mnawaona?

Uygurca: 

ئۇ (بۇرادەرلىرىگە): «سىلەر ئۇنى (يەنى دوستۇمنى) كۆرەمسىلەر؟» دەيدۇ

Japonca: 

また言った。「まあ皆さん見下ろしてみなさい。」

Arapça (Ürdün): 

«قال» ذلك القائل لإخوانه: «هل أنتم مطلعون» معي إلى النار لننظر حاله؟ فيقولون: لا.

Hintçe: 

(फिर अपने बेहश्त के साथियों से कहेगा)

Tayca: 

เขา (ชาวสวรรค์) กล่าว (แก่เพื่อน ๆ ของเขา) ว่า “พวกท่านอยากจะมองดูไหมเล่า? “

İbranice: 

ואז יגיד: 'האם אתם רוצים להביט

Hırvatça: 

"Hoćete li da pogledate?", reći će.

Rumence: 

Unul va spune: “Vedeţi ceva de sus?”

Transliteration: 

Qala hal antum muttaliAAoona

Türkçe: 

Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"

Sahih International: 

He will say, "Would you [care to] look?"

İngilizce: 

(A voice) said: "Would ye like to look down?"

Azerbaycanca: 

(Sonra həmin şəxs Cənnətdəki yoldaşlarına) deyəcək: “Siz (indi onun nə halda olduğunu) bilirsinizmi?” (Onlar: “Xeyr”, - deyə cavab verəcəklər).

Süleyman Ateş: 

(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi.

Diyanet Vakfı: 

(O zat, dünyada geçmiş olan hadiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teala orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vakıf mısınız? dedi.

Erhan Aktaş: 

“Siz yakından bilenler misiniz?” derdi.

Kral Fahd: 

(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.

Hasan Basri Çantay: 

(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?»

Muhammed Esed: 

(Ve) ekleyecek: "Bakmak (ve onu görmek) ister misiniz?"

Gültekin Onan: 

(Konuşan yanındakilere) Der ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der.

Portekizce: 

(Ser-lhes-á dito): Quereis observar?

İsveççe: 

[Och:] "Vill ni se ned?" -

Farsça: 

[سپس به دوستان بهشتی خود] می گوید: آیا شما با من به دوزخ سر می کشید [تا از هم نشینم خبری بگیرید که در کجا و در چه حالی است؟]

Kürtçe: 

(پیاوە بەھەشتییەکە) ووتی ئایا ئێوە تەماشا (ی دۆزەخ) ناکەن

Özbekçe: 

Сизлар ҳам қараяпсизларми?» деди.

Malayca: 

(Setelah menceritakan perihal rakannya itu) ia berkata lagi: " Adakah kamu hendak melihat (keadaan rakanku yang ingkar itu)?"

Arnavutça: 

(do të thotë ai): “A doni të shikoni?”

Bulgarca: 

Рече: “Ще надзърнете ли?”

Sırpça: 

„Хоћете ли да погледате?“ Рећи ће.

Çekçe: 

A řekne: 'Nechcete se tam vzhůru podívat?'

Urduca: 

اب کیا آپ لوگ دیکھنا چاہتے ہیں کہ وہ صاحب اب کہاں ہیں؟"

Tacikçe: 

Гӯянд: «Метавонед аз боло бинигаред?»

Tatarca: 

Җәннәттәге әлеге мөэмин әйтер: "Ул терелеп кубарылуны инкяр итүче иптәшемне җәһәннәмнән күрсәтимме?

Endonezyaca: 

Berkata pulalah ia: "Maukah kamu meninjau (temanku itu)?"

Amharca: 

እናንተ ተመልካቾች ናችሁን? ይላል፡፡

Tamilce: 

(அந்த நம்பிக்கையாளர்) கூறுவார்: “(நரகத்தில் உள்ளவர்களை) நீங்கள் எட்டிப்பார்க்க முடியுமா?” என்று கூறுவார்.

Korece: 

이때 여러분이 내려다 보고 싶은가요 라는 한 음성이 들려와

Vietnamca: 

(Người kể) nói (với những người bạn của mình đang nghe): “Các anh hãy (cùng tôi) nhìn xuống xem (người đó hiện đang ở đâu)?”