Sayfa 448

 
00:00

yeḳûlü einneke lemine-lmüṣaddiḳîn.

Arapça:

يَقُولُ أَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّقِينَ

Türkçe:

Derdi ki: "Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden misin?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Derdi ki: "Sen gerçekten inananlardan mısın?"

Diyanet Vakfı:

Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın?

İngilizce:

Who used to say, 'what! art thou amongst those who bear witness to the Truth (of the Message)?

Fransızca:

qui disait : "Es-tu vraiment de ceux qui croient ?

Almanca:

der sagte: "Bist du etwa doch von den Glauben Schenkenden:

Rusça:

Он говорил: "Неужели ты принадлежишь к числу верующих?

Açıklama:
 
00:00

eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemedînûn.

Arapça:

أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَدِينُونَ

Türkçe:

"Biz, ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacak mıyız?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?

Diyanet Vakfı:

Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?

İngilizce:

When we die and become dust and bones, shall we indeed receive rewards and punishments?'

Fransızca:

Est-ce que quand nous mourrons et serons poussière et ossements, nous aurons à rendre des comptes ? "

Almanca:

Wenn wir starben und zu Erde und Knochen wurden, wird uns etwa doch vergolten?"

Rusça:

Неужели мы получим воздаяние после того, как мы умрем и станем прахом и костями?""

Açıklama:
 
00:00

ḳâle hel entüm müṭṭali`ûn.

Arapça:

قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ

Türkçe:

Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Siz onu tanır mısınız? der.

Diyanet Vakfı:

(O zat, dünyada geçmiş olan hadiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teala orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vakıf mısınız? dedi.

İngilizce:

(A voice) said: "Would ye like to look down?"

Fransızca:

Il dira : "Est-ce que vous voudriez regarder d'en haut ? "

Almanca:

Er sagte: "Würdet ihr hinschauen!"

Rusça:

Он скажет: "Не взгляните ли вы?"

Açıklama:
 
00:00

feṭṭale`a feraâhü fî sevâi-lceḥîm.

Arapça:

فَاطَّلَعَ فَرَآهُ فِي سَوَاءِ الْجَحِيمِ

Türkçe:

Araştırdı, nihayet onu cehennemin ta ortasında gördü.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Derken bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür.

Diyanet Vakfı:

( İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

İngilizce:

He looked down and saw him in the midst of the Fire.

Fransızca:

Alors il regardera d'en haut et il le verra en plein dans la Fournaise,

Almanca:

Dann schaute er hin, dann sah er ihn inmitten der Hölle.

Rusça:

Он взглянет и увидит его в середине Ада.

Açıklama:
 
00:00

ḳâle tellâhi in kitte letürdîn.

Arapça:

قَالَ تَاللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرْدِينِ

Türkçe:

Dedi: "Vallahi, az kalsın sen beni de buralara düşürecektin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ona şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin."

Diyanet Vakfı:

"Yemin ederim ki, sen az daha beni de helak edecektin.

İngilizce:

He said: "By Allah! thou wast little short of bringing me to perdition!

Fransızca:

et dira : "Par Allah ! Tu as bien failli causer ma perte !

Almanca:

Er sagte: "Bei ALLAH! Du hättest mich beinahe doch zugrunde gerichtet.

Rusça:

Он скажет: "Клянусь Аллахом! Ты чуть было не погубил меня.

Açıklama:
 
00:00

velevlâ ni`metü rabbî leküntü mine-lmuḥḍarîn.

Arapça:

وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ

Türkçe:

"Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle ben de şurada toplananlar arasına girmiş olacaktım."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım.

Diyanet Vakfı:

Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum" dedi.

İngilizce:

Had it not been for the Grace of my Lord, I should certainly have been among those brought (there)!

Fransızca:

et sans le bienfait de mon Seigneur, j'aurais certainement été du nombre de ceux qu'on traîne [au supplice].

Almanca:

Und wäre nicht die Gnade meines HERRN, wäre ich doch von den Ausgelieferten.

Rusça:

Если бы не милость моего Господа, то я оказался бы в числе ввергнутых в Геенну.

Açıklama:
 
00:00

efemâ naḥnü bimeyyitîn.

Arapça:

أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ

Türkçe:

"Peki, biz artık ölmeyecek miyiz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?

Diyanet Vakfı:

Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek miyiz?

İngilizce:

Is it (the case) that we shall not die,

Fransızca:

N'est-il pas vrai que nous ne mourrons

Almanca:

Werden wir etwa nicht sterben

Rusça:

Неужели мы никогда не умрем

Açıklama:
 
00:00

illâ mevtetene-l'ûlâ vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.

Arapça:

إِلَّا مَوْتَتَنَا الْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ

Türkçe:

"Sadece ilk ölümümüz; azaba da uğratılmayacağız, öyle mi?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?

Diyanet Vakfı:

Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azaba da uğratılmayacağız ha?!"

İngilizce:

Except our first death, and that we shall not be punished?

Fransızca:

que de notre première mort et que nous ne serons pas châtiés ? "

Almanca:

außer unserem ersten Sterben, und werden wir nicht gepeinigt?!

Rusça:

после нашей первой смерти? Неужели мы никогда не будем подвергнуты мучениям?"

Açıklama:
 
00:00

inne hâẕâ lehüve-lfevzü-l`ażîm.

Arapça:

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

Türkçe:

Doğrusu bu, büyük başarının ta kendisidir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte bu büyük kurtuluştur.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur.

İngilizce:

Verily this is the supreme achievement!

Fransızca:

C'est cela, certes, le grand succès.

Almanca:

Gewiß, dies ist doch der eigentliche gewaltige Erfolg.

Rusça:

Это и есть великое преуспеяние!

Açıklama:
 
00:00

limiŝli hâẕâ felya`meli-l`âmilûn.

Arapça:

لِمِثْلِ هَٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ

Türkçe:

Çalışanlar, böylesi için çalışsınlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar.

Diyanet Vakfı:

Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar.

İngilizce:

For the like of this let all strive, who wish to strive.

Fransızca:

C'est pour une chose pareille que doivent oeuvrer ceux qui oeuvrent.

Almanca:

Für genau dieses sollen die Tuenden tun."

Rusça:

Ради такого пусть трудятся труженики!

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 448 beslemesine abone olun.