Al-Mumenoon-المؤمنون

 
00:00

vehüve-lleẕî ẕera'eküm fi-l'arḍi veileyhi tuḥşerûn.

Arapça:

وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Türkçe:

Sizi yeryüzünde yaratıp yayan da O'dur. O'nun huzurunda haşredileceksiniz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve sizi yeryüzünde yaratıp türeden O'dur. Sırf O'nun huzuruna toplanacaksınız.

Diyanet Vakfı:

Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sırf O'nun huzurunda toplanacaksınız.

İngilizce:

And He has multiplied you through the earth, and to Him shall ye be gathered back.

Fransızca:

C'est Lui qui vous a répandus sur la terre, et c'est vers Lui que vous serez rassemblés.

Almanca:

Und ER ist Derjenige, Der euch auf der Erde vermehren ließ, und vor Ihm werdet ihr versammelt.

Rusça:

Он - Тот, Кто расселил вас по земле, и к Нему вы будете собраны.

Açıklama:
 
00:00

vehüve-lleẕî yuḥyî veyümîtü velehu-ḫtilâfü-lleyli vennehâr. efelâ ta`ḳilûn.

Arapça:

وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ

Türkçe:

O hayat veriyor, O öldürüyor. Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişi O'nun için. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?

Diyanet Vakfı:

Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir. Hala aklınızı kullanmaz mısınız!

İngilizce:

It is He Who gives life and death, and to Him (is due) the alternation of Night and Day: will ye not then understand?

Fransızca:

Et c'est Lui qui donne la vie et qui donne la mort; et l'alternance de la nuit et du jour dépend de Lui. Ne raisonnerez-vous donc pas ?

Almanca:

Und ER ist Derjenige, Der lebendig macht und sterben läßt. Und Ihm unterliegt die Aufeinanderfolge von Nacht und Tag. Besinnt ihr euch etwa nicht?!

Rusça:

Он - Тот, Кто дарует жизнь и умерщвляет. Он чередует ночь и день. Неужели вы не разумеете?

Açıklama:
 
00:00

bel ḳâlû miŝle mâ ḳâle-l'evvelûn.

Arapça:

بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ

Türkçe:

İşin doğrusu şu: Onlar da öncekilerin söylediği gibi söylediler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, öncekilerin söylediklerinin benzerini söylediler.

Diyanet Vakfı:

Buna rağmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler.

İngilizce:

On the contrary they say things similar to what the ancients said.

Fransızca:

Ils ont plutôt tenu les mêmes propos que les anciens.

Almanca:

Nein, sondern sie sagten das Gleiche, was die Früheren sagten.

Rusça:

О нет! Они говорят то же, что говорили первые поколения.

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.

Arapça:

قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ

Türkçe:

Dediler ki: "Ölüp, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı, gerçekten o zaman mı diriltileceğiz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dediler ki: "Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?"

Diyanet Vakfı:

Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?

İngilizce:

They say: "What! when we die and become dust and bones, could we really be raised up again?

Fransızca:

Ils ont dit : "lorsque nous serons morts et que nous serons poussière et ossements, serons-nous vraiment ressuscités ?

Almanca:

Sie sagten: "Wenn wir starben und zu Erde und Knochen wurden, würden wir etwa doch erweckt werden?!

Rusça:

Они говорят: "Неужели мы будем воскрешены после того, как умрем и превратимся в прах и кости?

Açıklama:
 
00:00

leḳad vu`idnâ naḥnü veâbâünâ hâẕâ min ḳablü in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn.

Arapça:

لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَٰذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ

Türkçe:

"Yemin olsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Öncekilerin masallarından başka bir şey değil bu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yemin ederiz ki, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!

Diyanet Vakfı:

Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!

İngilizce:

Such things have been promised to us and to our fathers before! they are nothing but tales of the ancients!

Fransızca:

On nous a promis cela, ainsi qu'à nos ancêtres auparavant; ce ne sont que de vieilles sornettes".

Almanca:

Gewiß, bereits wurde uns und unseren Vorfahren dieses vorher angedroht. Dies sind nichts anderes als die Legenden der Vorfahren."

Rusça:

Это обещают нам, а еще раньше это обещали нашим отцам. Это - всего лишь сказки древних народов".

Açıklama:
 
00:00

ḳul limeni-l'arḍu vemen fîhâ in küntüm ta`lemûn.

Arapça:

قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Türkçe:

De ki: "Eğer biliyorsanız, yeryüzü ve içindekiler kimindir?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Resulüm!) de ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?"

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?

İngilizce:

Say: "To whom belong the earth and all beings therein? (say) if ye know!"

Fransızca:

Dis : "A qui appartient la terre et ceux qui y sont ? si vous savez".

Almanca:

Sag: "Wem gehört die Erde und das, was auf ihr ist, solltet ihr wissen?"

Rusça:

Скажи: "Кому принадлежит земля и те, кто на ней, если только вы знаете?"

Açıklama:
 
00:00

seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ teẕekkerûn.

Arapça:

سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

Türkçe:

"Allah'ındır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'a aittir diyecekler. "Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?" de.

Diyanet Vakfı:

"Allah'a aittir" diyecekler. Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de.

İngilizce:

They will say, "To Allah!" say: "Yet will ye not receive admonition?"

Fransızca:

Ils diront : "A Allah". Dis : "Ne vous souvenez-vous donc pas ? "

Almanca:

Sie werden sagen: "ALLAH!" Sag: "Entsinnt ihr euch nicht?!"

Rusça:

Они скажут: "Аллаху". Скажи: "Неужели вы не помяните назидание?"

Açıklama:
 
00:00

ḳul mer rabbü-ssemâvâti-sseb`i verabbü-l`arşi-l`ażîm.

Arapça:

قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

Türkçe:

Sor: "Yedi göklerin Rabbi ve o büyük arşın Rabbi kimdir?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor.

Diyanet Vakfı:

Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor.

İngilizce:

Say: "Who is the Lord of the seven heavens, and the Lord of the Throne (of Glory) Supreme?"

Fransızca:

Dis : "Qui est le Seigneur des sept cieux et le Seigneur du Trône sublime ? "

Almanca:

Sag: "Wer ist Der HERR der sieben Himmeln und Der HERR vom gewaltigen Al'ahrsch?"

Rusça:

Скажи: "Кто Господь семи небес и Господь великого Трона?"

Açıklama:
 
00:00

seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ tetteḳûn.

Arapça:

سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ

Türkçe:

"Allah'tır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ benden sakınmıyor musunuz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Onlar da) Allah'ındır. diyecekler. "Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?" de.

Diyanet Vakfı:

"(Bunlar da) Allah'ındır" diyecekler. Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız! de.

İngilizce:

They will say, "(They belong) to Allah." Say: "Will ye not then be filled with awe?"

Fransızca:

Ils diront : [ils appartiennent] "A Allah". Dis : "Ne craignez-vous donc pas ? "

Almanca:

Sie werden sagen: "ALLAH!" Sag: "Handelt ihr etwa nicht Taqwa gemäß?!"

Rusça:

Они скажут: "Аллах". Скажи: "Неужели вы не устрашитесь?"

Açıklama:
 
00:00

ḳul mem biyedihî melekûtü külli şey'iv vehüve yücîru velâ yücâru `aleyhi in küntüm ta`lemûn.

Arapça:

قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Türkçe:

Şunu da sor: "Eğer biliyorsanız söyleyin. Kimdir o, her şeyin melekûtu/aslı-esası elinde olan? O koruyup gözeten ama korunup gözetilmeyen?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.

Diyanet Vakfı:

Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekutu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.

İngilizce:

Say: "Who is it in whose hands is the governance of all things,- who protects (all), but is not protected (of any)? (say) if ye know."

Fransızca:

Dis : "Qui détient dans sa main la royauté absolue de toute chose, et qui protège et n'a pas besoin d'être protégé ? [Dites], si vous le savez ! "

Almanca:

Sag: "Wem unterliegt die Herrschaft des Allerlei, und wer gewährt Schutz, während ihm kein Schutz gewährt wird, solltet ihr wissen?!"

Rusça:

Скажи: "В чьей Руке власть над всякой вещью? Кто защищает и от Кого нет защиты, если только вы знаете?"

Açıklama:

Sayfalar

Al-Mumenoon-المؤمنون beslemesine abone olun.