Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 263
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
1821 263 15 19 14 وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْزُونٍ vel'arḍa medednâhâ veelḳaynâ fîhâ ravâsiye veembetnâ fîhâ min külli şey'im mevzûn. Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik. And the earth - We have spread it and cast therein firmly set mountains and caused to grow therein [something] of every well-balanced thing. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1822 263 15 20 14 وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ vece`alnâ leküm fîhâ me`âyişe vemel lestüm lehû birâziḳîn. Orada sizin ve rızık veremeyeceğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik. And We have made for you therein means of living and [for] those for whom you are not providers. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1823 263 15 21 14 وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلَّا بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ veim min şey'in illâ `indenâ ḫazâinüh. vemâ nünezzilühû illâ biḳaderim ma`lûm. Hazinesi Bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz. And there is not a thing but that with Us are its depositories, and We do not send it down except according to a known measure. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1824 263 15 22 14 وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ veerselne-rriyâḥa levâḳiḥa feenzelnâ mine-ssemâi mâen feesḳaynâkümûh. vemâ entüm lehû biḫâzinîn. Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik; yukarıdan su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız. And We have sent the fertilizing winds and sent down water from the sky and given you drink from it. And you are not its retainers. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1825 263 15 23 14 وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ veinnâ lenaḥnü nuḥyî venümîtü venaḥnü-lvâriŝûn. Doğrusu dirilten ve öldüren Biziz; hepsinin gerisinde de Biz kalırız. And indeed, it is We who give life and cause death, and We are the Inheritor. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1826 263 15 24 14 وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ veleḳad `alimne-lmüstaḳdimîne minküm veleḳad `alimne-lmüste'ḫirîn. And olsun ki, sizden önce geçenleri biliriz; and olsun ki, geri kalanları da biliriz. And We have already known the preceding [generations] among you, and We have already known the later [ones to come]. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1827 263 15 25 14 وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ veinne rabbeke hüve yaḥşüruhüm. innehû ḥakîmün `alîm. Doğrusu Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O Hakim'dir, Herşeyi Bilen'dir. And indeed, your Lord will gather them; indeed, He is Wise and Knowing. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1828 263 15 26 14 وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ veleḳad ḫalaḳne-l'insâne min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn. And olsun ki, insanı kuru balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık. And We did certainly create man out of clay from an altered black mud. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1829 263 15 27 14 وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ velcânne ḫalaḳnâhü min ḳablü min nâri-ssemûm. Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yarattık. And the jinn We created before from scorching fire. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1830 263 15 28 14 وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ veiẕ ḳâle rabbüke lilmelâiketi innî ḫâliḳum beşeram min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn. 'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti. And [mention, O Muhammad], when your Lord said to the angels, "I will create a human being out of clay from an altered black mud. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1831 263 15 29 14 فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ feiẕâ sevveytühû venefaḫtü fîhi mir rûḥî feḳa`û lehû sâcidîn. 'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti. And when I have proportioned him and breathed into him of My [created] soul, then fall down to him in prostration." Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1832 263 15 30 14 فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ fesecede-lmelâiketü küllühüm ecme`ûn. Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi. So the angels prostrated - all of them entirely, Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1833 263 15 31 14 إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ illâ iblîs. ebâ ey yekûne me`a-ssâcidîn. Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi. Except Iblees, he refused to be with those who prostrated. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 264
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
1834 264 15 32 14 قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ ḳâle yâ iblîsü mâ leke ellâ tekûne me`a-ssâcidîn. Allah: "Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?" dedi. [Allah] said, O Iblees, what is [the matter] with you that you are not with those who prostrate?" Sayfa 264, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1835 264 15 33 14 قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ḳâle lem ekül liescüde libeşerin ḫalaḳtehû min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn. O: "Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem" dedi. He said, "Never would I prostrate to a human whom You created out of clay from an altered black mud." Sayfa 264, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1836 264 15 34 14 قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ ḳâle faḫruc minhâ feinneke racîm. Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır dedi. [Allah] said, "Then get out of it, for indeed, you are expelled. Sayfa 264, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1837 264 15 35 14 وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ veinne `aleyke-lla`nete ilâ yevmi-ddîn. Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır dedi. And indeed, upon you is the curse until the Day of Recompense." Sayfa 264, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1838 264 15 36 14 قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ ḳâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn. Rabbim! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar ertele dedi. He said, "My Lord, then reprieve me until the Day they are resurrected." Sayfa 264, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1839 264 15 37 14 قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ ḳâle feinneke mine-lmünżarîn. Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi. [Allah] said, "So indeed, you are of those reprieved Sayfa 264, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1840 264 15 38 14 إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ ilâ yevmi-lvaḳti-lma`lûm. Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi. Until the Day of the time well-known." Sayfa 264, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر

Sayfalar

CSV