ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1901 | 267 | 15 | 99 | 14 | وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ | va`büd rabbeke ḥattâ ye'tiyeke-lyeḳîn. | Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et. | And worship your Lord until there comes to you the certainty (death). | Sayfa 267, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر |
1902 | 267 | 16 | 1 | 14 | بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ | etâ emru-llâhi felâ testa`cilûh. sübḥânehû vete`âlâ `ammâ yüşrikûn. | Allah'ın buyruğu gelecektir; acele gelmesini istemeyin, Allah, ortak koştukları şeylerden münezzehtir, yücedir. | The command of Allah is coming, so be not impatient for it. Exalted is He and high above what they associate with Him. | Sayfa 267, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1903 | 267 | 16 | 2 | 14 | يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ | yünezzilü-lmelâikete birrûḥi min emrihî `alâ mey yeşâü min `ibâdihî en enẕirû ennehû lâ ilâhe illâ ene fetteḳûn. | Allah kullarından dilediğine buyruğunu bildirmek için meleklerini vahiyle indirerek şöyle der: "İnsanları uyarın ki, Benden başka tanrı yoktur. Benden sakının." | He sends down the angels, with the inspiration of His command, upon whom He wills of His servants, [telling them], "Warn that there is no deity except Me; so fear Me." | Sayfa 267, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1904 | 267 | 16 | 3 | 14 | خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ تَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ | ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳ. te`âlâ `ammâ yüşrikûn. | Gökleri ve yeri gereğince yaratmıştır. Onların eş koştukları şeylerden yücedir. | He created the heavens and earth in truth. High is He above what they associate with Him. | Sayfa 267, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1905 | 267 | 16 | 4 | 14 | خَلَقَ الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ | ḫaleḳa-l'insâne min nuṭfetin feiẕâ hüve ḫaṣîmüm mübîn. | İnsanı nutfeden yaratmıştır. Öyleyken o nasıl da açıkça karşı koymaktadır! | He created man from a sperm-drop; then at once, he is a clear adversary. | Sayfa 267, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1906 | 267 | 16 | 5 | 14 | وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا ۗ لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ | vel'en`âme ḫaleḳahâ. leküm fîhâ dif'üv vemenâfi`u veminhâ te'külûn. | Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz. | And the grazing livestock He has created for you; in them is warmth and [numerous] benefits, and from them you eat. | Sayfa 267, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1907 | 267 | 16 | 6 | 14 | وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ | veleküm fîhâ cemâlün ḥîne türîḥûne veḥîne tesraḥûn. | Onları getirirken de, gönderirken de zevk alırsınız. | And for you in them is [the enjoyment of] beauty when you bring them in [for the evening] and when you send them out [to pasture]. | Sayfa 267, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1908 | 268 | 16 | 7 | 14 | وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَّمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَّحِيمٌ | vetaḥmilü eŝḳâleküm ilâ beledil lem tekûnû bâligîhi illâ bişiḳḳi-l'enfüs. inne rabbeküm leraûfür raḥîm. | Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Rabbiniz şefkatlidir, merhametlidir. | And they carry your loads to a land you could not have reached except with difficulty to yourselves. Indeed, your Lord is Kind and Merciful. | Sayfa 268, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1909 | 268 | 16 | 8 | 14 | وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً ۚ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ | velḫayle velbigâle velḥamîra literkebûhâ vezîneh. veyaḫlüḳu mâ lâ ta`lemûn. | Sizin için atları, katırları ve merkebleri binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır. | And [He created] the horses, mules and donkeys for you to ride and [as] adornment. And He creates that which you do not know. | Sayfa 268, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1910 | 268 | 16 | 9 | 14 | وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ ۚ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ | ve`ale-llâhi ḳaṣdü-ssebîli veminhâ câir. velev şâe lehedâküm ecme`în. | Yolun eğri olanı da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi. | And upon Allah is the direction of the [right] way, and among the various paths are those deviating. And if He willed, He could have guided you all. | Sayfa 268, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1911 | 268 | 16 | 10 | 14 | هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً ۖ لَّكُم مِّنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ | hüve-lleẕî enzele mine-ssemâi mâel leküm minhü şerâbüv veminhü şecerun fîhi tüsîmûn. | Yukarıdan size su indiren O'dur. Ondan içersiniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter. | It is He who sends down rain from the sky; from it is drink and from it is foliage in which you pasture [animals]. | Sayfa 268, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1912 | 268 | 16 | 11 | 14 | يُنبِتُ لَكُم بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ | yümbitü leküm bihi-zzer`a vezzeytûne venneḫîle vel'a`nâbe vemin külli-ŝŝemerât. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy yetefekkerûn. | Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen kimseler için bunda ders vardır. | He causes to grow for you thereby the crops, olives, palm trees, grapevines, and from all the fruits. Indeed in that is a sign for a people who give thought. | Sayfa 268, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1913 | 268 | 16 | 12 | 14 | وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ | veseḫḫara lekümü-lleyle vennehâra veşşemse velḳamer. vennücûmü müseḫḫarâtüm biemrih. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy ya`ḳilûn. | Geceyi gündüzü, güneşi ayı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da O'nun buyruğuna boyun eğmiştir. Bunlarda, akleden kimseler için dersler vardır. | And He has subjected for you the night and day and the sun and moon, and the stars are subjected by His command. Indeed in that are signs for a people who reason. | Sayfa 268, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1914 | 268 | 16 | 13 | 14 | وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ | vemâ ẕerae leküm fi-l'arḍi muḫtelifen elvânüh. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy yeẕẕekkerûn. | Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için yaratmıştır. Bunda, öğüt alan kimseler için ibret vardır. | And [He has subjected] whatever He multiplied for you on the earth of varying colors. Indeed in that is a sign for a people who remember. | Sayfa 268, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1915 | 268 | 16 | 14 | 14 | وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ | vehüve-lleẕî seḫḫara-lbaḥra lite'külû minhü laḥmen ṭariyyev vetestaḫricû minhü ḥilyeten telbesûnehâ. vetera-lfülke mevâḫira fîhi velitebtegû min faḍlihî vele`alleküm teşkürûn. | Taze et yemeniz, takındığınız süsleri edinmeniz ve Allah'ın bol nimetinden faydalanmanız için denize -ki gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün- boyun eğdiren de O'dur. Artık belki şükredersiniz. | And it is He who subjected the sea for you to eat from it tender meat and to extract from it ornaments which you wear. And you see the ships plowing through it, and [He subjected it] that you may seek of His bounty; and perhaps you will be grateful. | Sayfa 268, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1916 | 269 | 16 | 15 | 14 | وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ | veelḳâ fi-l'arḍi ravâsiye en temîde biküm veenhârav vesübülel le`alleküm tehtedûn. | Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar. | And He has cast into the earth firmly set mountains, lest it shift with you, and [made] rivers and roads, that you may be guided, | Sayfa 269, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1917 | 269 | 16 | 16 | 14 | وَعَلَامَاتٍ ۚ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ | ve`alâmât. vebinnecmi hüm yehtedûn. | Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar. | And landmarks. And by the stars they are [also] guided. | Sayfa 269, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1918 | 269 | 16 | 17 | 14 | أَفَمَن يَخْلُقُ كَمَن لَّا يَخْلُقُ ۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ | efemey yaḫlüḳu kemel lâ yaḫlüḳ. efelâ teẕekkerûn. | Hiç yaratan yaratamayana benzer mi? İbret almaz mısınız? | Then is He who creates like one who does not create? So will you not be reminded? | Sayfa 269, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1919 | 269 | 16 | 18 | 14 | وَإِن تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ | vein te`uddû ni`mete-llâhi lâ tuḥṣûhâ. inne-llâhe legafûrur raḥîm. | Allah'ın verdiği nimetleri sayacak olsanız bitiremezsiniz; doğrusu Allah bağışlar, merhamet eder. | And if you should count the favors of Allah, you could not enumerate them. Indeed, Allah is Forgiving and Merciful. | Sayfa 269, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |
1920 | 269 | 16 | 19 | 14 | وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ | vellâhü ya`lemü mâ tüsirrûne vemâ tü`linûn. | Allah, gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir. | And Allah knows what you conceal and what you declare. | Sayfa 269, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل |