Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 271
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
1941 271 16 40 14 إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَن نَّقُولَ لَهُ كُن فَيَكُونُ innemâ ḳavlünâ lişey'in iẕâ eradnâhü en neḳûle lehû kün feyekûn. Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece ona "Ol" dememizdir ve hemen olur. Indeed, Our word to a thing when We intend it is but that We say to it, "Be," and it is. Sayfa 271, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1942 271 16 41 14 وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي اللَّهِ مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ velleẕîne hâcerû fi-llâhi mim ba`di mâ żulimû lenübevviennehüm fi-ddünyâ ḥaseneh. veleecru-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn. Haksızlığa uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Ahiret ecri ise daha büyüktür, keşki bilseler! And those who emigrated for [the cause of] Allah after they had been wronged - We will surely settle them in this world in a good place; but the reward of the Hereafter is greater, if only they could know. Sayfa 271, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1943 271 16 42 14 الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ elleẕîne ṣaberû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn. Onlar sabreden ve yalnız Rablerine güvenen kimselerdir. [They are] those who endured patiently and upon their Lord relied. Sayfa 271, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 272
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
1944 272 16 43 14 وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُّوحِي إِلَيْهِمْ ۚ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ vemâ erselnâ min ḳablike illâ ricâlen nûḥî ileyhim fes'elû ehle-ẕẕikri in küntüm lâ ta`lemûn. Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler. And We sent not before you except men to whom We revealed [Our message]. So ask the people of the message if you do not know. Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1945 272 16 44 14 بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ ۗ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ bilbeyyinâti vezzübür. veenzelnâ ileyke-ẕẕikra litübeyyine linnâsi mâ nüzzile ileyhim vele`allehüm yetefekkerûn. Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler. [We sent them] with clear proofs and written ordinances. And We revealed to you the message that you may make clear to the people what was sent down to them and that they might give thought. Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1946 272 16 45 14 أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ أَن يَخْسِفَ اللَّهُ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ efeemine-lleẕîne mekerü-sseyyiâti ey yaḫsife-llâhü bihimü-l'arḍa ev ye'tiyehümü-l`aẕâbü min ḥayŝü lâ yeş`urûn. Kötü işler düzenleyenler Allah'ın kendilerini yere batırmasından yahut farketmedikleri bir yerden onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Then, do those who have planned evil deeds feel secure that Allah will not cause the earth to swallow them or that the punishment will not come upon them from where they do not perceive? Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1947 272 16 46 14 أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ ev ye'ḫuẕehüm fî teḳallübihim femâ hüm bimü`cizîn. Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir. Or that He would not seize them during their [usual] activity, and they could not cause failure? Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1948 272 16 47 14 أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَىٰ تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَّحِيمٌ ev ye'ḫuẕehüm `alâ teḫavvuf. feinne rabbeküm leraûfür raḥîm. Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir. Or that He would not seize them gradually [in a state of dread]? But indeed, your Lord is Kind and Merciful. Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1949 272 16 48 14 أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا خَلَقَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ عَنِ الْيَمِينِ وَالشَّمَائِلِ سُجَّدًا لِّلَّهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ evelem yerav ilâ mâ ḫaleḳa-llâhü min şey'iy yetefeyyeü żilâlühû `ani-lyemîni veşşemâili süccedel lillâhi vehüm dâḫirûn. Allah'ın yarattığı şeylerin, gölgeleri sağa sola vurarak, Allah'a boyun eğerek secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı? Have they not considered what things Allah has created? Their shadows incline to the right and to the left, prostrating to Allah, while they are humble. Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1950 272 16 49 14 وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مِن دَابَّةٍ وَالْمَلَائِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ velillâhi yescüdü mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi min dâbbetiv velmelâiketü vehüm lâ yestekbirûn. Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah'a secde ederler. And to Allah prostrates whatever is in the heavens and whatever is on the earth of creatures, and the angels [as well], and they are not arrogant. Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1951 272 16 50 14 يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ ۩ yeḫâfûne rabbehüm min fevḳihim veyef`alûne mâ yü'merûn. Üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. They fear their Lord above them, and they do what they are commanded. Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1952 272 16 51 14 ۞ وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ ۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ veḳâle-llâhü lâ tetteḫiẕû ilâheyni-ŝneyn. innemâ hüve ilâhüv vâḥid. feiyyâye ferhebûn. Allah, "İki tanrı edinmeyin, O ancak bir tek Tanrı'dır. Yalnız Ben'den korkun" dedi. And Allah has said, "Do not take for yourselves two deities. He is but one God, so fear only Me." Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1953 272 16 52 14 وَلَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَهُ الدِّينُ وَاصِبًا ۚ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَتَّقُونَ velehû mâ fi-ssemâvâti vel'arḍi velehü-ddînü vâṣibâ. efegayra-llâhi tetteḳûn. Göklerde ve yerde olan O'nundur. Kulluk da daima O'nadır. Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz? And to Him belongs whatever is in the heavens and the earth, and to Him is [due] worship constantly. Then is it other than Allah that you fear? Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1954 272 16 53 14 وَمَا بِكُم مِّن نِّعْمَةٍ فَمِنَ اللَّهِ ۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْأَرُونَ vemâ biküm min ni`metin femine-llâhi ŝümme iẕâ messekümu-ḍḍurru feileyhi tec'erûn. Size gelen her nimet Allah'tandır. Sonra, bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O'na sığınırsınız. And whatever you have of favor - it is from Allah. Then when adversity touches you, to Him you cry for help. Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1955 272 16 54 14 ثُمَّ إِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنكُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِّنكُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ ŝümme iẕâ keşefe-ḍḍurra `anküm iẕâ ferîḳum minküm birabbihim yüşrikûn. Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları kendilerine verdiğimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Geçinin bakalım, yakında öğreneceksiniz. Then when He removes the adversity from you, at once a party of you associates others with their Lord Sayfa 272, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 273
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
1956 273 16 55 14 لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ ۚ فَتَمَتَّعُوا ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ liyekfürû bimâ âteynâhüm. fetemette`û. fesevfe ta`lemûn. Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları kendilerine verdiğimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Geçinin bakalım, yakında öğreneceksiniz. So they will deny what We have given them. Then enjoy yourselves, for you are going to know. Sayfa 273, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1957 273 16 56 14 وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَصِيبًا مِّمَّا رَزَقْنَاهُمْ ۗ تَاللَّهِ لَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَفْتَرُونَ veyec`alûne limâ lâ ya`lemûne neṣîbem mimmâ razaḳnâhüm. tellâhi letüs'elünne `ammâ küntüm tefterûn. Kendilerine verdiğimiz rızıktan, onların ne olduğunu bilmeyen putlara pay ayırırlar. Allah'a and olsun ki, uydurup durduğunuz şeylerden elbette sorguya çekileceksiniz. And they assign to what they do not know a portion of that which We have provided them. By Allah, you will surely be questioned about what you used to invent. Sayfa 273, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1958 273 16 57 14 وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ ۙ وَلَهُم مَّا يَشْتَهُونَ veyec`alûne lillâhi-lbenâti sübḥânehû velehüm mâ yeştehûn. Beğendikleri erkek çocukları kendilerine; kızları da Allah'a malediyorlar. O bundan münezzehtir. And they attribute to Allah daughters - exalted is He - and for them is what they desire. Sayfa 273, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1959 273 16 58 14 وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِالْأُنثَىٰ ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ veiẕâ büşşira eḥadühüm bil'ünŝâ żalle vechühû müsveddev vehüve keżîm. Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir. And when one of them is informed of [the birth of] a female, his face becomes dark, and he suppresses grief. Sayfa 273, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل
1960 273 16 59 14 يَتَوَارَىٰ مِنَ الْقَوْمِ مِن سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ ۚ أَيُمْسِكُهُ عَلَىٰ هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ ۗ أَلَا سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ yetevârâ mine-lḳavmi min sûi mâ büşşira bih. eyümsikühû `alâ hûnin em yedüssühû fi-ttürâb. elâ sâe mâ yaḥkümûn. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar! He hides himself from the people because of the ill of which he has been informed. Should he keep it in humiliation or bury it in the ground? Unquestionably, evil is what they decide. Sayfa 273, Cuz 14, النحل, An-Nahl—النحل

Sayfalar

CSV