Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 261
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
1801 261 14 51 13 لِيَجْزِيَ اللَّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ liyecziye-llâhü külle nefsim mâ kesebet. inne-llâhe serî`u-lḥisâb. Bu, Allah herkese yaptığının karşılığını vereceği için böyledir. Doğrusu Allah hesabı çabuk görür. So that Allah will recompense every soul for what it earned. Indeed, Allah is swift in account. Sayfa 261, Cuz 13, إبراهيم, Ibrahim—إبراهيم
1802 261 14 52 13 هَٰذَا بَلَاغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُوا بِهِ وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ hâẕâ belâgul linnâsi veliyünẕerû bihî veliya`lemû ennemâ hüve ilâhüv vâḥidüv veliyeẕẕekkera ülü-l'elbâb. Bu Kuran, onunla uyarılsınlar ve tek bir Tanrı bulunduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara tebliğ edilmiştir. This [Qur'an] is notification for the people that they may be warned thereby and that they may know that He is but one God and that those of understanding will be reminded. Sayfa 261, Cuz 13, إبراهيم, Ibrahim—إبراهيم
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 262
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
1803 262 15 1 14 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ elif-lâm-râ. tilke âyâtü-lkitâbi veḳur'ânim mübîn. Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir. Alif, Lam, Ra. These are the verses of the Book and a clear Qur'an. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1804 262 15 2 14 رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِمِينَ rubemâ yeveddü-lleẕîne keferû lev kânû müslimîn. İnkar edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır. Perhaps those who disbelieve will wish that they had been Muslims. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1805 262 15 3 14 ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ẕerhüm ye'külû veyetemette`û veyülhihimü-l'emelü fesevfe ya`lemûn. Bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun; ilerde öğrenecekler. Let them eat and enjoy themselves and be diverted by [false] hope, for they are going to know. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1806 262 15 4 14 وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ velehâ kitâbüm ma`lûm. Yok ettiğimiz herhangi bir kasabanın elbette belli bir yazısı vardır. And We did not destroy any city but that for it was a known decree. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1807 262 15 5 14 مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ mâ tesbiḳu min ümmetin ecelehâ vemâ yeste'ḫirûn. Hiçbir ümmet kendi süresini öne alamaz, geciktiremez de. No nation will precede its term, nor will they remain thereafter. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1808 262 15 6 14 وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ veḳâlû yâ eyyühe-lleẕî nüzzile `aleyhi-ẕẕikru inneke lemecnûn. Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler. And they say, "O you upon whom the message has been sent down, indeed you are mad. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1809 262 15 7 14 لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلَائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ lev mâ te'tînâ bilmelâiketi in künte mine-ṣṣâdiḳîn. Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler. Why do you not bring us the angels, if you should be among the truthful?" Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1810 262 15 8 14 مَا نُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُوا إِذًا مُّنظَرِينَ mâ nünezzilü-lmelâikete illâ bilḥaḳḳi vemâ kânû iẕem münżarîn. Biz melekleri ancak gerekince indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar. We do not send down the angels except with truth; and the disbelievers would not then be reprieved. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1811 262 15 9 14 إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ innâ naḥnü nezzelne-ẕẕikra veinnâ lehû leḥâfiżûn. Doğrusu Kitap'ı Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz. Indeed, it is We who sent down the Qur'an and indeed, We will be its guardian. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1812 262 15 10 14 وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الْأَوَّلِينَ veleḳad erselnâ min ḳablike fî şiye`i-l'evvelîn. And olsun ki, senden önce çeşitli ümmetlere peygamber göndermiştik. And We had certainly sent [messengers] before you, [O Muhammad], among the sects of the former peoples. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1813 262 15 11 14 وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ vemâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn. Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı. And no messenger would come to them except that they ridiculed him. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1814 262 15 12 14 كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ keẕâlike neslükühû fî ḳulûbi-lmücrimîn. Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır. Thus do We insert denial into the hearts of the criminals. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1815 262 15 13 14 لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ ۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ lâ yü'minûne bihî veḳad ḫalet sünnetü-l'evvelîn. Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır. They will not believe in it, while there has already occurred the precedent of the former peoples. Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1816 262 15 14 14 وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ السَّمَاءِ فَظَلُّوا فِيهِ يَعْرُجُونَ velev fetaḥnâ `aleyhim bâbem mine-ssemâi feżallû fîhi ya`rucûn. Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler. And [even] if We opened to them a gate from the heaven and they continued therein to ascend, Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1817 262 15 15 14 لَقَالُوا إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ leḳâlû innemâ sükkirat ebṣârunâ bel naḥnü ḳavmüm mesḥûrûn. Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler. They would say, "Our eyes have only been dazzled. Rather, we are a people affected by magic." Sayfa 262, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 263
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
1818 263 15 16 14 وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرِينَ veleḳad ce`alnâ fi-ssemâi bürûcev vezeyyennâhâ linnâżirîn. And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik, onları bakanlar için donattık. And We have placed within the heaven great stars and have beautified it for the observers. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1819 263 15 17 14 وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ veḥafiżnâhâ min külli şeyṭânir racîm. Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk. And We have protected it from every devil expelled [from the mercy of Allah] Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر
1820 263 15 18 14 إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُّبِينٌ illâ meni-steraḳa-ssem`a feetbe`ahû şihâbüm mübîn. Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar. Except one who steals a hearing and is pursued by a clear burning flame. Sayfa 263, Cuz 14, الحجر, Al-Hijr—الحجر

Sayfalar

CSV