4767 |
525 |
52 |
32 |
27 |
أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ |
em te'müruhüm aḥlâmühüm bihâẕâ em hüm ḳavmün ṭâgûn. |
Bunu onlara akılları mı buyuruyor? Yoksa onlar azgın bir millet midirler? |
Or do their minds command them to [say] this, or are they a transgressing people? |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4768 |
525 |
52 |
33 |
27 |
أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ |
em yeḳûlûne teḳavveleh. bel lâ yü'minûn. |
Yahut: "Onu kendi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır, inanmıyorlar. |
Or do they say, "He has made it up"? Rather, they do not believe. |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4769 |
525 |
52 |
34 |
27 |
فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ |
felye'tû biḥadîŝim miŝlihî in kânû ṣâdiḳîn. |
Eğer iddialarında samimi iseler Kuran'ın benzeri bir söz meydana getirsinler. |
Then let them produce a statement like it, if they should be truthful. |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4770 |
525 |
52 |
35 |
27 |
أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ |
em ḫuliḳû min gayri şey'in em hümü-lḫâliḳûn. |
Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar yoksa yaratanlar kendileri midir? |
Or were they created by nothing, or were they the creators [of themselves]? |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4771 |
525 |
52 |
36 |
27 |
أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ |
em ḫaleḳu-ssemâvâti vel'arḍ. bel lâ yûḳinûn. |
Yoksa gökleri ve yeri kendileri mi yarattılar? Hayır, Allah'a kesin olarak inanmıyorlar. |
Or did they create the heavens and the earth? Rather, they are not certain. |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4772 |
525 |
52 |
37 |
27 |
أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ |
em `indehüm ḫazâinü rabbike em hümü-lmüṣayṭirûn. |
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı işe hakimdirler? |
Or have they the depositories [containing the provision] of your Lord? Or are they the controllers [of them]? |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4773 |
525 |
52 |
38 |
27 |
أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ |
em lehüm süllemüy yestemi`ûne fîh. felye'ti müstemi`uhüm bisülṭânim mübîn. |
Yoksa, üzerine çıkıp vahiy dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin. |
Or have they a stairway [into the heaven] upon which they listen? Then let their listener produce a clear authority. |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4774 |
525 |
52 |
39 |
27 |
أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ |
em lehü-lbenâtü velekümü-lbenûn. |
Demek kızlar Allah'ın, oğullar sizin öyle mi? |
Or has He daughters while you have sons? |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4775 |
525 |
52 |
40 |
27 |
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ |
em tes'elühüm ecran fehüm mim magramim müŝḳalûn. |
Yahut sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? |
Or do you, [O Muhammad], ask of them a payment, so they are by debt burdened down? |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4776 |
525 |
52 |
41 |
27 |
أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ |
em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn. |
Veya, görülmeyeni bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar? |
Or have they [knowledge of] the unseen, so they write [it] down? |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4777 |
525 |
52 |
42 |
27 |
أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ |
em yürîdûne keydâ. felleẕîne keferû hümü-lmekîdûn. |
Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama o tuzağa yakalanacak olanlar inkar edenlerdir. |
Or do they intend a plan? But those who disbelieve - they are the object of a plan. |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4778 |
525 |
52 |
43 |
27 |
أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
em lehüm ilâhün gayru-llâh. sübḥâne-llâhi `ammâ yüşrikûn. |
Yoksa Allah'tan başka bir tanrıları mı vardır? Allah, onların ortak koşmalarından münezzehtir. |
Or have they a deity other than Allah? Exalted is Allah above whatever they associate with Him. |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4779 |
525 |
52 |
44 |
27 |
وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ |
veiy yerav kisfem mine-ssemâi sâḳiṭay yeḳûlû seḥâbüm merkûm. |
Gökten azap olarak düşen bir parça görseler: "Bulut kümesidir" derler. |
And if they were to see a fragment from the sky falling, they would say, "[It is merely] clouds heaped up." |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |
4780 |
525 |
52 |
45 |
27 |
فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ |
feẕerhüm ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî fîhi yuṣ`aḳûn. |
Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak. |
So leave them until they meet their Day in which they will be struck insensible - |
Sayfa 525, Cuz 27, الطور, At-tur—الطور |