Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 521
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
4701 521 51 26 26 فَرَاغَ إِلَىٰ أَهْلِهِ فَجَاءَ بِعِجْلٍ سَمِينٍ ferâga ilâ ehlihî fecâe bi`iclin semîn. Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: "Yemez misiniz?" demişti. Then he went to his family and came with a fat [roasted] calf Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4702 521 51 27 26 فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ feḳarrabehû ileyhim ḳâle elâ te'külûn. Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: "Yemez misiniz?" demişti. And placed it near them; he said, "Will you not eat?" Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4703 521 51 28 26 فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً ۖ قَالُوا لَا تَخَفْ ۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ feevcese minhüm ḫîfeh. ḳâlû lâ teḫaf. vebeşşerûhü bigulâmin `alîm. (Yemediklerini görünce) onlardan endişeye düştü; "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğul sahibi olacağını müjdelediler. And he felt from them apprehension. They said, "Fear not," and gave him good tidings of a learned boy. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4704 521 51 29 26 فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ feaḳbeleti-mraetühû fî ṣarratin feṣakket vechehâ veḳâlet `acûzün `aḳîm. Bunun üzerine karısı hayretle seslenerek geldi, elleriyle yüzünü kapayarak: "kısır bir kocakarı!" dedi. And his wife approached with a cry [of alarm] and struck her face and said, "[I am] a barren old woman!" Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4705 521 51 30 26 قَالُوا كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ ḳâlû keẕâliki ḳâle rabbük. innehû hüve-lḥakîmü-l`alîm. Melekler: "Bu böyledir, Rabbin söylemiştir; doğrusu O, Hakim olandır, bilendir" dediler. They said, "Thus has said your Lord; indeed, He is the Wise, the Knowing." Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 522
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
4706 522 51 31 27 ۞ قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ḳâle femâ ḫaṭbüküm eyyühe-lmürselûn. İbrahim: "Ey Elçiler! Göreviniz nedir?" dedi. [Abraham] said, "Then what is your business [here], O messengers?" Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4707 522 51 32 27 قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ḳâlû innâ ürsilnâ ilâ ḳavmim mücrimîn. Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler. They said, "Indeed, we have been sent to a people of criminals Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4708 522 51 33 27 لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ linürsile `aleyhim ḥicâratem min ṭîn. Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler. To send down upon them stones of clay, Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4709 522 51 34 27 مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ müsevvemeten `inde rabbike lilmüsrifîn. Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler. Marked in the presence of your Lord for the transgressors." Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4710 522 51 35 27 فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ feaḫracnâ men kâne fîhâ mine-lmü'minîn. Bunun üzerine, suçlu milletin arasında bulunan müminleri çıkardık. So We brought out whoever was in the cities of the believers. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4711 522 51 36 27 فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ الْمُسْلِمِينَ femâ vecednâ fîhâ gayra beytim mine-lmüslimîn. Zaten orada, kendini Allah'a vermiş sadece bir tek ev halkı bulduk. And We found not within them other than a [single] house of Muslims. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4712 522 51 37 27 وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ veteraknâ fîhâ âyetel lilleẕîne yeḫâfûne-l`aẕâbe-l'elîm. Can yakıcı azabdan korkanlar için, o beldede bir işaret, bir kalıntı bıraktık. And We left therein a sign for those who fear the painful punishment. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4713 522 51 38 27 وَفِي مُوسَىٰ إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ vefî mûsâ iẕ erselnâhü ilâ fir`avne bisülṭânim mübîn. Musa'nın başından geçenlerde de ibret vardır: Onu apaçık delille Firavun'a gönderdik. And in Moses [was a sign], when We sent him to Pharaoh with clear authority. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4714 522 51 39 27 فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ fetevellâ biruknihî veḳâle sâḥirun ev mecnûn. Firavun, erkaniyle birlikte hakdan yüz çevirdi; "sihirbazdır veya delidir" dedi. But he turned away with his supporters and said," A magician or a madman." Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4715 522 51 40 27 فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ feeḫaẕnâhü vecünûdehû fenebeẕnâhüm fi-lyemmi vehüve mülîm. Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti. So We took him and his soldiers and cast them into the sea, and he was blameworthy. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4716 522 51 41 27 وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ vefî `âdin iẕ erselnâ `aleyhimü-rrîḥa-l`aḳîm. Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik. And in 'Aad [was a sign], when We sent against them the barren wind. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4717 522 51 42 27 مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ mâ teẕeru min şey'in etet `aleyhi illâ ce`alethü kelramîm. Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik. It left nothing of what it came upon but that it made it like disintegrated ruins. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4718 522 51 43 27 وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّىٰ حِينٍ vefî ŝemûde iẕ ḳîle lehüm temette`û ḥattâ ḥîn. Semud milletinin başına gelende de ibret vardır: Onlara, "Bir süreye kadar zevklenin" denmişti. And in Thamud, when it was said to them, "Enjoy yourselves for a time." Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4719 522 51 44 27 فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ fe`atev `an emri rabbihim feeḫaẕethümu-ṣṣâ`iḳatü vehüm yenżurûn. Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım çarptı. But they were insolent toward the command of their Lord, so the thunderbolt seized them while they were looking on. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4720 522 51 45 27 فَمَا اسْتَطَاعُوا مِن قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنتَصِرِينَ feme-steṭâ`û min ḳiyâmiv vemâ kânû münteṣirîn. Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler. And they were unable to arise, nor could they defend themselves. Sayfa 522, Cuz 27, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات

Sayfalar

CSV