Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 520
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
4681 520 51 6 26 وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ veinne-ddîne levâḳi`. Esip savuran rüzgarlara, yağmur yüklü bulutlara, kolayca süzülen gemiler ve işleri yöneten meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü gelecektir. And indeed, the recompense is to occur. Sayfa 520, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 521
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
4682 521 51 7 26 وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْحُبُكِ vessemâi ẕâti-lḥubük. İçinde yörüngeler bulunan göğe and olsun ki, ey inkarcılar, siz, şüphesiz aykırı görüştesiniz. By the heaven containing pathways, Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4683 521 51 8 26 إِنَّكُمْ لَفِي قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ inneküm lefî ḳavlim muḫtelif. İçinde yörüngeler bulunan göğe and olsun ki, ey inkarcılar, siz, şüphesiz aykırı görüştesiniz. Indeed, you are in differing speech. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4684 521 51 9 26 يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ yü'fekü `anhü men üfik. Bundan, dönebilecek kimseler döndürülür. Deluded away from the Qur'an is he who is deluded. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4685 521 51 10 26 قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ ḳutile-lḫarrâṣûn. Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın! Destroyed are the falsifiers Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4686 521 51 11 26 الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ elleẕîne hüm fî gamratin sâhûn. Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın! Who are within a flood [of confusion] and heedless. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4687 521 51 12 26 يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ yes'elûne eyyâne yevmü-ddîn. İşlerin karşılık göreceği günün zamanını sorarlar. They ask, "When is the Day of Recompense?" Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4688 521 51 13 26 يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ yevme hüm `ale-nnâri yüftenûn. O, kendilerinin ateşte azap görecekleri gündür. [It is] the Day they will be tormented over the Fire Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4689 521 51 14 26 ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ ẕûḳû fitneteküm. hâẕe-lleẕî küntüm bihî testa`cilûn. Onlara: "Azabınızı tadın; işte acele beklediğiniz bu idi" denir. [And will be told], "Taste your torment. This is that for which you were impatient." Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4690 521 51 15 26 إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn. Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Çünkü onlar, bundan önce iyi davrananlardı. Indeed, the righteous will be among gardens and springs, Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4691 521 51 16 26 آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُحْسِنِينَ âḫiẕîne mâ âtâhüm rabbühüm. innehüm kânû ḳable ẕâlike muḥsinîn. Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Çünkü onlar, bundan önce iyi davrananlardı. Accepting what their Lord has given them. Indeed, they were before that doers of good. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4692 521 51 17 26 كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ kânû ḳalîlem mine-lleyli mâ yehce`ûn. Onlar, geceleri az uyuyanlardı. They used to sleep but little of the night, Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4693 521 51 18 26 وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ vebil'esḥâri hüm yestagfirûn. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi. And in the hours before dawn they would ask forgiveness, Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4694 521 51 19 26 وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ vefî emvâlihim ḥaḳḳul lissâili velmaḥrûm. Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı, onu verirlerdi. And from their properties was [given] the right of the [needy] petitioner and the deprived. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4695 521 51 20 26 وَفِي الْأَرْضِ آيَاتٌ لِّلْمُوقِنِينَ vefi-l'arḍi âyâtül lilmûḳinîn. Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; görmez misiniz? And on the earth are signs for the certain [in faith] Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4696 521 51 21 26 وَفِي أَنفُسِكُمْ ۚ أَفَلَا تُبْصِرُونَ vefî enfüsiküm. efelâ tübṣirûn. Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; görmez misiniz? And in yourselves. Then will you not see? Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4697 521 51 22 26 وَفِي السَّمَاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ vefi-ssemâi rizḳuküm vemâ tû`adûn. Rızkınız da, size söz verilen azap da yukarıdan gelir. And in the heaven is your provision and whatever you are promised. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4698 521 51 23 26 فَوَرَبِّ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِّثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنطِقُونَ feverabbi-ssemâi vel'arḍi innehû leḥaḳḳum miŝle mâ enneküm tenṭiḳûn. Göğün ve yerin Rabbine and olsun ki bu, sizin konuşmanız kadar kesin ve gerçektir. Then by the Lord of the heaven and earth, indeed, it is truth - just as [sure as] it is that you are speaking. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4699 521 51 24 26 هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ hel etâke ḥadîŝü ḍayfi ibrâhîme-lmükramîn. İbrahim'in ikram edilmiş konuklarının haberi sana geldi mi? Has there reached you the story of the honored guests of Abraham? - Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات
4700 521 51 25 26 إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ iẕ deḫalû `aleyhi feḳâlû selâmâ. ḳâle selâm. ḳavmüm münkerûn. Onlar, İbrahim'in yanına girip: "Selam sana" demişlerdi, İbrahim de: "Selam size" demişti; içinden de, onların "tanınmamış bir topluluk" olduğunu geçirmişti. When they entered upon him and said, "[We greet you with] peace." He answered, "[And upon you] peace, [you are] a people unknown. Sayfa 521, Cuz 26, الذاريات, Adh-Dhariyat—الذاريات

Sayfalar

CSV