
vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarnin hüm eşeddü minhüm baṭşen feneḳḳabû fi-lbilâd. hel mim meḥîṣ.
Türkçe:
Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik ki, vuruş ve tutuşları bunlardan daha zorluydu. Ülkelerde delikler açmışlardı/beldelerde kaçacak delik aradılar/beldeleri boydan boya dolaştılar. Var mı bir kaçacak yer?
İngilizce:
But how many generations before them did We destroy (for their sins),- stronger in power than they? Then did they wander through the land: was there any place of escape (for them)?
Fransızca:
combien avons-Nous fait périr, avant eux, de générations bien plus fortes qu'eux. Ils avaient parcouru les contrées, cherchant [vainement] où fuir.
Almanca:
Und wie viele WIR vor ihnen an Generationen zugrunde richteten, die noch heftiger in der Gewalttätigkeit als sie waren, dann suchten sie in den Ländern, ob es ein Entrinnen gibt.
Rusça:
Сколько же Мы истребили до них поколений, которые превосходили их мощью! Они странствовали по земле. Но разве они могли сбежать?
Arapça:
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı?
Diyanet Vakfı:
Biz, onlardan önce kendilerinden daha güçlü olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri helak etmişizdir. Kurtuluş var mı!

inne fî ẕâlike leẕikrâ limen kâne lehû ḳalbün ev elḳa-ssem`a vehüve şehîd.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, bunda, kalbi olan yahut tam bir tanık olarak kulak veren için mutlak bir öğüt vardır.
İngilizce:
Verily in this is a Message for any that has a heart and understanding or who gives ear and earnestly witnesses (the truth).
Fransızca:
Il y a bien là un rappel pour quiconque a un cur, prête l'oreille tout en étant témoin.
Almanca:
Gewiß, darin ist doch eine Ermahnung für denjenigen, für den es einen Verstand gab oder der zuhörte, während er Zeuge war.
Rusça:
Воистину, в этом заключено напоминание для тех, у кого есть сердце, кто прислушивается и присутствует при этом.
Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.

veleḳad ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ fî sitteti eyyâm. vemâ messenâ mil lügûb.
Türkçe:
Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
İngilizce:
We created the heavens and the earth and all between them in Six Days, nor did any sense of weariness touch Us.
Fransızca:
En effet, Nous avons créé les cieux et la terre et ce qui existe entre eux en six jours, sans éprouver la moindre lassitude.
Almanca:
Und gewiß, bereits erschufen WIR die Himmel, die Erde und das, was zwischen ihnen ist, in sechs Ay-yam, und Uns überkam keinerlei Müdigkeit.
Rusça:
Мы сотворили небеса, землю и то, что между ними, за шесть дней, и Нас ничуть не коснулась усталость.
Arapça:
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
Diyanet Vakfı:
Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.

faṣbir `alâ mâ yeḳûlûne vesebbiḥ biḥamdi rabbike ḳable ṭulû`i-şşemsi veḳable-lgurûb.
Türkçe:
Artık onların söylediklerine sabret ve Güneş'in doğuşundan önce de batışından önce de Rabbinin hamdiyle tespih et!
İngilizce:
Bear, then, with patience, all that they say, and celebrate the praises of thy Lord, before the rising of the sun and before (its) setting.
Fransızca:
Endure donc ce qu'ils disent : et célèbre la louange de ton Seigneur avant le lever du soleil et avant [son] coucher;
Almanca:
So übe dich in Geduld dem gegenüber, was sie sagen, und lobpreise mit dem Lob deines HERRN vor dem Sonnenaufgang und vor dem Sonnenuntergang!
Rusça:
Терпеливо сноси то, что они говорят, и прославляй хвалой твоего Господа перед восходом солнца и перед закатом.
Arapça:
فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et.

vemine-lleyli fesebbiḥhü veedbâra-ssücûd.
Türkçe:
Gecenin bir kısmında ve secdelerin arkalarından O'nu tespih et!
İngilizce:
And during part of the night, (also,) celebrate His praises, and (so likewise) after the postures of adoration.
Fransızca:
et célèbre Sa gloire, une partie de la nuit et à la suite des prosternations [prières].
Almanca:
Und in einem Teil der Nacht lobpreise Ihn und im Anschluß an Sudschud!
Rusça:
Прославляй Его в некоторые часы ночи и после земных поклонов.
Arapça:
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et.
Diyanet Vakfı:
Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O'nu tesbih et.

vestemi` yevme yünâdi-lmünâdi mim mekânin ḳarîb.
Türkçe:
Haykıranın çok yakın bir yerden sesleneceği günü dinle!
İngilizce:
And listen for the Day when the Caller will call out from a place quiet near,-
Fransızca:
Et sois à l'écoute, le jour où le Crieur criera d'un endroit proche,
Almanca:
Und höre zu an dem Tag, wenn der Rufende aus einem nahen Ort ruft.
Rusça:
Слушай! В тот день глашатай воззовет поблизости (или прислушайся в тот день, когда глашатай воззовет поблизости).
Arapça:
وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.
Diyanet Vakfı:
Seslenenin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.

yevme yesme`ûne-ṣṣayḥate bilḥaḳḳ. ẕâlike yevmü-lḫurûc.
Türkçe:
O gün o müthiş sesi hak olarak dinleyecekler. Ortaya çıkış/diriliş günüdür bu.
İngilizce:
The Day when they will hear a (mighty) Blast in (very) truth: that will be the Day of Resurrection.
Fransızca:
le jour où ils entendront en toute vérité le Cri. Voilà le Jour de la Résurrection.
Almanca:
An dem Tag, wenn sie den Schrei wahrheitsgemäß vernehmen, dies ist der Tag des Hervorkommens.
Rusça:
В тот день они услышат звук истинно. Это - День выхода из могил.
Arapça:
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bugün, kabirlerden çıkış günüdür.
Diyanet Vakfı:
O gün insanlar bu sesi gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.

innâ naḥnü nuḥyî venümîtü veileyne-lmeṣîr.
Türkçe:
Biz, evet biz hayat veriyoruz, biz öldürüyoruz. Ve dönüş yalnız bizedir.
İngilizce:
Verily it is We Who give Life and Death; and to Us is the Final Goal-
Fransızca:
C'est Nous qui donnons la vie et donnons la mort, et vers Nous sera la destination,
Almanca:
Gewiß, WIR sind es, Der belebt und sterben läßt, und zu Uns ist das Werden,
Rusça:
Воистину, Мы оживляем и умерщвляем, и к Нам предстоит прибытие.
Arapça:
إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَإِلَيْنَا الْمَصِيرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.

yevme teşeḳḳaḳu-l'arḍu `anhüm sirâ`â. ẕâlike ḥaşrun `aleynâ yesîr.
Türkçe:
O gün, yer çatır çatır yarılıp onlardan çabucak uzaklaşır. Bu yalnız bizim için kolay olan bir haşretmedir.
İngilizce:
The Day when the Earth will be rent asunder, from (men) hurrying out: that will be a gathering together,- quite easy for Us.
Fransızca:
le jour où la terre se fendra, les [rejetant] précipitamment. ce sera un rassemblement facile pour Nous.
Almanca:
an dem Tag, wenn die Erde über ihnen aufbricht, (während sie) eilend (hervorkommen). Dies ist für Uns ein leichtes Versammeln.
Rusça:
В тот день земля разверзнется для них, когда они будут спешить. Нам легко собрать их таким образом.
Arapça:
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًا ۚ ذَٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar. İşte bu, sadece bize göre kolay bir toplanmadır.
Diyanet Vakfı:
O gün yer yarılır, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, bize göre kolay olan bir haşirdir.

naḥnü a`lemü bimâ yeḳûlûne vemâ ente `aleyhim bicebbârin feẕekkir bilḳur'âni mey yeḫâfü ve`îd.
Türkçe:
Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver.
İngilizce:
We know best what they say; and thou art not one to overawe them by force. So admonish with the Qur'an such as fear My Warning!
Fransızca:
Nous savons mieux ce qu'ils disent. Tu n'as pas pour mission d'exercer sur eux une contrainte. Rappelle donc, par le Coran celui qui craint Ma menace.
Almanca:
Gewiß, WIR wissen besser Bescheid über das, was sie sagen. Und du bist über sie kein Erzwingender. So ermahne mit dem Quran diejenigen, die sich vor Meiner Androhung fürchten.
Rusça:
Нам лучше знать, что они говорят, и тебе не надо принуждать их. Увещевай же Кораном тех, кто страшится Моей угрозы.
Arapça:
نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ ۖ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِجَبَّارٍ ۖ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver.
Diyanet Vakfı:
Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.
Sayfalar
