3044 |
372 |
26 |
112 |
19 |
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
ḳâle vemâ `ilmî bimâ kânû ya`melûn. |
Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi. |
He said, "And what is my knowledge of what they used to do? |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3045 |
372 |
26 |
113 |
19 |
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ |
in ḥisâbühüm illâ `alâ rabbî lev teş`urûn. |
Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi. |
Their account is only upon my Lord, if you [could] perceive. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3046 |
372 |
26 |
114 |
19 |
وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ |
vemâ ene biṭâridi-lmü'minîn. |
Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi. |
And I am not one to drive away the believers. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3047 |
372 |
26 |
115 |
19 |
إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ |
in ene illâ neẕîrum mübîn. |
Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi. |
I am only a clear warner." |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3048 |
372 |
26 |
116 |
19 |
قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ |
ḳâlû leil lem tentehi yâ nûḥu letekûnenne mine-lmercûmîn. |
Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, şüphesiz taşlanacaklardan olacaksın dediler. |
They said, "If you do not desist, O Noah, you will surely be of those who are stoned." |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3049 |
372 |
26 |
117 |
19 |
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ |
ḳâle rabbi inne ḳavmî keẕẕebûn. |
Nuh: "Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar" dedi. |
He said, "My Lord, indeed my people have denied me. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3050 |
372 |
26 |
118 |
19 |
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
feftaḥ beynî vebeynehüm fetḥav veneccinî vemem me`iye mine-lmü'minîn. |
Nuh: "Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar" dedi. |
Then judge between me and them with decisive judgement and save me and those with me of the believers." |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3051 |
372 |
26 |
119 |
19 |
فَأَنجَيْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ |
feenceynâhü vemem me`ahû fi-lfülki-lmeşḥûn. |
Bunun üzerine onu ve beraberinde bulunanları, dolu bir gemi içinde taşıyarak kurtardık. |
So We saved him and those with him in the laden ship. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3052 |
372 |
26 |
120 |
19 |
ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ |
ŝümme agraḳnâ ba`dü-lbâḳîn. |
Sonra de geride kalanları suda boğduk. |
Then We drowned thereafter the remaining ones. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3053 |
372 |
26 |
121 |
19 |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ |
inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn. |
Doğrusu bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır. |
Indeed in that is a sign, but most of them were not to be believers. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3054 |
372 |
26 |
122 |
19 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm. |
Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir. |
And indeed, your Lord - He is the Exalted in Might, the Merciful. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3055 |
372 |
26 |
123 |
19 |
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ |
keẕẕebet `âdün-lmürselîn. |
Ad milleti de peygamberleri yalanladı. |
Aad denied the messengers |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3056 |
372 |
26 |
124 |
19 |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ |
iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm hûdün elâ tetteḳûn. |
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. |
When their brother Hud said to them, "Will you not fear Allah? |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3057 |
372 |
26 |
125 |
19 |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
innî leküm rasûlün emîn. |
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. |
Indeed, I am to you a trustworthy messenger. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3058 |
372 |
26 |
126 |
19 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn. |
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. |
So fear Allah and obey me. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3059 |
372 |
26 |
127 |
19 |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn. |
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. |
And I do not ask you for it any payment. My payment is only from the Lord of the worlds. |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
3060 |
372 |
26 |
128 |
19 |
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ |
etebnûne bikülli rî`in âyeten ta`beŝûn. |
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. |
Do you construct on every elevation a sign, amusing yourselves, |
Sayfa 372, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |