2981 |
369 |
26 |
49 |
19 |
قَالَ آمَنتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ |
ḳâle âmentüm lehû ḳable en âẕene leküm. innehû lekebîrukümü-lleẕî `allemekümü-ssiḥr. felesevfe ta`lemûn. leüḳaṭṭi`anne eydiyeküm veercüleküm min ḫilâfiv veleüṣallibenneküm ecme`în. |
Firavun: "Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Muhakkak ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; ellerinizi ayaklarınızı, and olsun, çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım" dedi. |
[Pharaoh] said, "You believed Moses before I gave you permission. Indeed, he is your leader who has taught you magic, but you are going to know. I will surely cut off your hands and your feet on opposite sides, and I will surely crucify you all." |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2982 |
369 |
26 |
50 |
19 |
قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ |
ḳâlû lâ ḍayr. innâ ilâ rabbinâ münḳalibûn. |
İman eden sihirbazlar: "Zararı yok, biz şüphesiz Rabbimize doneceğiz; inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bize bağışlayacağını umarız" dediler. |
They said, "No harm. Indeed, to our Lord we will return. |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2983 |
369 |
26 |
51 |
19 |
إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَن كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ |
innâ naṭme`u ey yagfira lenâ rabbünâ ḫaṭâyânâ en künnâ evvele-lmü'minîn. |
İman eden sihirbazlar: "Zararı yok, biz şüphesiz Rabbimize doneceğiz; inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bize bağışlayacağını umarız" dediler. |
Indeed, we aspire that our Lord will forgive us our sins because we were the first of the believers." |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2984 |
369 |
26 |
52 |
19 |
۞ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ |
veevḥaynâ ilâ mûsâ en esri bi`ibâdî inneküm müttebe`ûn. |
Biz Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip edileceksiniz" diye vahyettik. |
And We inspired to Moses, "Travel by night with My servants; indeed, you will be pursued." |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2985 |
369 |
26 |
53 |
19 |
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
feersele fir`avnü fi-lmedâini ḥâşirîn. |
Bu arada Firavun şehirlere, "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız" diyen münadiler gönderdi. |
Then Pharaoh sent among the cities gatherers |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2986 |
369 |
26 |
54 |
19 |
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ |
inne hâülâi leşirẕimetün ḳalîlûn. |
Bu arada Firavun şehirlere, "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız" diyen münadiler gönderdi. |
[And said], "Indeed, those are but a small band, |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2987 |
369 |
26 |
55 |
19 |
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ |
veinnehüm lenâ legâiżûn. |
Bu arada Firavun şehirlere, "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız" diyen münadiler gönderdi. |
And indeed, they are enraging us, |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2988 |
369 |
26 |
56 |
19 |
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ |
veinnâ lecemî`un ḥâẕirûn. |
Bu arada Firavun şehirlere, "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız" diyen münadiler gönderdi. |
And indeed, we are a cautious society... " |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2989 |
369 |
26 |
57 |
19 |
فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ |
feaḫracnâhüm min cennâtiv ve`uyûn. |
Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
So We removed them from gardens and springs |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2990 |
369 |
26 |
58 |
19 |
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ |
vekünûziv vemeḳâmin kerîm. |
Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
And treasures and honorable station - |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2991 |
369 |
26 |
59 |
19 |
كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ |
keẕâlik. veevraŝnâhâ benî isrâîl. |
Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
Thus. And We caused to inherit it the Children of Israel. |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |
2992 |
369 |
26 |
60 |
19 |
فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ |
feetbe`ûhüm müşriḳîn. |
Firavun ve adamları güneş üzerlerine doğarken onların ardına düştüler. |
So they pursued them at sunrise. |
Sayfa 369, Cuz 19, الشعراء, Ash-Shuara—الشعراء |